Yahudi Karakteri
Yaklaşık on dört aydır Gazze’de soykırım yapan Siyonist işgalci Yahudileri, biraz yakından tanımaya çalışalım: Yahudilerin tarihteki ihanetleri, dünyaya düşkünlükleri, kaypaklıkları, korkak oluşları, elinde imkân olduğunda dünyanın en zalim yaratığı, imkân olmadığında ise her fırsatta fitne peşinde olduklarına dair hususiyetler aşikardır.
Yahudiler Milattan Önce Hz Süleyman (Aleyhisselam) döneminden sonra artık devlet olamadılar. Babiller ve Asurlar gibi kavimlerin yönetimine girdiler. Daha sonra Romalıların yönetimine giren Yahudiler, her fırsatta yaptıkları fitnelerden dolayı Avrupa başta olmak üzere dünyanın muhtelif coğrafyalarına sürüldüler.
Sürüldükleri yerlerde de rahat durmayıp sürekli fitne peşinde koştukları için hiçbir ülke onları normal tebaası olarak görmedi ve hiçbir zaman onlara göz açtırmadı. Zaten Hristiyanlar onları Hz. İsa’nın (Aleyhisselam) katilleri olarak gördükleri için onlara düşmanlık ediyorlardı.
Peygamberlerini öldüren, peygamberlerine iftira atan Yahudiler, karakteristik özelliklerinden dolayı tarih boyunca hep insanlığın huzurunu kaçırmış ve dünyanın düzenini bozmuşlardır.
Rabbimiz günde onlarca kez namazda Fatiha suresini bize okutturarak, Yahudilerin özelliği olan “Ğayri-l mağdubi aleyhim veleddaallin/Gazaba uğrayanların ve azıp sapanların yoluna değil” diye bize dua ettirir ve Yahudi karakterini bize hatırlatır. Bu sureden hemen sonra gelen ve Kur’an’ın en uzun suresi olan Bakara suresi Yahudilerden, onların karakterinden ve özelliklerinden bahsetmesi sıradan bir olay değildir.
Yani Kitabın başında Yahudilerden olmamak için dua ettirir Rabbimiz. Hemen sonrasında bize Yahudi karakterini tanıtır. Çünkü Müslümanları bekleyen en büyük tehlike Yahudiler ve Yahudi karakteridir.
Bu girizgâhtan sonra geçelim Yahudi karakterlerine.
1-Verdikleri Sözleri Yerine Getirmezler: Yahudilerin en belirgin özelliklerinden biri sözlerinden durmamalarıdır. Kendilerine gönderilen bütün peygamberleri yüzüstü bırakmış ve onlara verdikleri sözlerden caymışlar.
“İşte verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık…” (Maide Suresi 13. ayet)
Hz. Zekeriya’yı (Aleyhisselam), Hz. Yahya’yı (Aleyhisselam) şehit etmeleri, Hz. İsa’yı (Aleyhisselam) şehit etme teşebbüsleri, Hz. Musa’ya (Aleyhisselam) olan ihanetleri ve daha nice Peygamber, devlet ve toplumlara karşı sözlerinden cayıp onları yüzüstü bıraktıkları konularda binlerce örnek ve ciltler dolusu bilgi vardır.
Bazen soranlar oluyor; “Yahu! Bu işgalci siyonistler nasıl bilerek çocuk öldürür? Hiç mi vicdanları yok ya da hiç mi insanlıkları yoktur?” Cevaben diyoruz ki, “Bilerek tasarlayarak peygamber öldürenler elbette çocuk da öldürür, bebek de öldürür kadın da öldürür.”
Hatırlayalım; Yahudiler, Hz Musa’nın (Aleyhisselam) Firavun’a karşı gösterdiği mucizelere şahit oldular. Kölelikten kurtulmak için Hz. Musa (Aleyhisselam) ile sözleştiler ve Mısır’dan çıktılar. Sonra Kızıldeniz’in bölündüğüne şahit olup bizzat içinden geçtiler ve Firavun ile ordusu o suda boğulduklarına şahit oldular. Buna rağmen Hz. Musa’ya (Aleyhisselam) verdikleri sözden caydılar ve ihanet ettiler. Hem de az bir kısmı değil ezici çoğunluğu bu ihaneti işledi.
Medine’de Efendimiz, (Sallahu Aleyhi Vesellem) Yahudilerle yaptığı anlaşma ve Yahudilerin en kritik zamanda sözlerinden cayıp ihanet etmelerini hatırlayın. Zaten sonraki dönemlerde de yaptıkları kalleşliklerden dolayı onları Medine’den sürmekten başka seçenek bırakmadılar ve nitekim Efendimiz’in (Sallahu Aleyhi Vesellem) talimatıyla Medine’den sürüldüler.
1400’lerin sonlarından 1900’lerin başına kadar dünyanın muhtelif ülkelerinde sürülen, kovulan ve dışlanan yüz binlerce Yahudi Osmanlı’ya sığındı. Osmanlı Devleti onlara yer, imkân ve yaşanabilir bir hayat imkânı tanırken onlar alttan alta örgütlenip bu devleti nasıl yıkabiliriz ve nasıl kontrolümüze alabiliriz hesabını yapıyorlardı. İlk fırsatta İttihad ve Terakkicileri desteklediler sonra onları kontrollerine alıp onlar üzerinden 1909’da İkinci Abdülhamid’i tahttan indirip Osmanlı’ya en ölümcül darbeyi indirdiler.
Ayrıca 1917’den 1948’e kadar Filistin topraklarındaki Yahudi çeteleri ve 1948’de sözde devlet olan bu çeteler, o günden bu güne kadar muhtelif yapı, devlet ve uluslararası kurumlarla anlaşma ve sözleşmeler yapmışlar. Dikkat edilirse başta Birleşmiş Milletler olmak üzere sözleşmelerin hiç birine uymamış, ilk fırsatta sözlerinden cayıp menfaatleri neyi gerektirmişse onu yapmışlar. Hem de suikastlar, katliamlar ve kıyımlar yaparak ihanet üzerine ihanet yapmışlar. Daha yaptıkları suikast ve katliamlar unutulmadan yenisini yapmışlar ve hep bu şekilde devam etmişler. Bu şekilde her yıl işgal alanını büyüterek ilhaklara devam etmişler.
Dolaysıyla bu melun toplum, menfaati söz konusu olduğunda ne verdiği sözü ne imzaladığı anlaşmayı ne de dini ve insani değerleri dinler. Bir gramlık menfaati için sözünden cayar ve muhataplarının tonlarca zararını yapacak karaktere sahiptirler.
Merhum Necip Fazıl, onları “Yahudiler mi dediniz? Onlar, yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe verecek kadar habis ve menfaatperest insanlardır” diye tarif etmiş.
2-Lanetlenmiş Bir Topluluktur: Kur’an-ı Kerim’de lanet kelimesi ve türevleri 41 yerde geçer.
19 yerde ise Rabbimiz direk olarak Yahudileri lanetlemiştir.
“…Küfür ve isyanları nedeniyle Allah onlara lanet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.” (Bakara Suresi 88. ayet)
Evet, Yüce Rabbimiz Yahudi toplumuna birçok kez ikramda bulunmuş, ancak her fırsatta nankörlük edip isyan etmişler bundan dolayı da muhtelif zamanlarda lanete uğramışlar.
Rabbimiz onlar için çölde taştan su akıtmış, semadan bıldırcın eti ve kudret helvasını indirmiş, soylarından çok sayıda peygamberler göndermiş, kendilerine kitap göndermiş… Ancak bütün bunlara rağmen isyan etmişler, ihanet etmişler ve nankörlük etmişler. Bu sebeplerden dolayı da Allah’ın lanetine uğramışlar. Hem de onlarca kez.
Dolaysıyla bu “insanlık düşmanı” toplumdan “insanlık” beklemek beyhudedir.
3- Müslümanların amansız düşmanıdırlar: Yahudiler ırkçı bir millet oldukları için her zaman kendilerini üstün olarak değerlendirirler. Dolaysıyla kendileri dışında her millet ve topluluğa basit ve değersiz görürler.
Eğer onların dışında bir millet ya da topluluk öne çıkarsa önce onları basitleştirirler. Bu basitleştirme çözüm olmazsa bu sefer onlara iftira atarlar ve en sonunda onlara karşı büyük bir düşmanlık beslerler.
Dikkat edilirse Kudüs’te Hz. İsa’yı (Aleyhisselam) öldürmek isteyen Yahudi milletinin bu karakteri, Efendimiz (Sallahu Aleyhi Vesellem) döneminde Medine’de de açığa çıkmıştı. Aradan yaklaşık 1500 yıl geçmiş, aynı karakter tarihi süreçte tekrar tekrar nüksetmiş ve şimdi de aynı karaktere Gazze soykırımında dünya şahitlik ediyor.
Evet, Yahudiler iman edenlerin amansız düşmanıdırlar. Onların bu amansız düşmanlıkları bizzat Rabbimiz zikretmiş ve şöyle buyurmuştur;
“Kuşku yok ki iman edenlerin, insanlar içinde en amansız düşmanlarının Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu göreceksin…” (Maide Suresi 82. ayet)
Bu karakter Yahudilerin tüm hücrelerine işlediği için bundan arınamıyorlar. Bu sebeple tarihleri boyunca ne kendileri rahat yüzü görmüş ne de beraber yaşadıkları toplumlara rahat yüzü vermişler. En sonunda da mağlup olmuşlar, sürülmüşler ve ibretlik duruma düşmüşler.
Sevindirici olan ise, Yahudiler bu süreçlerden hep mağlup çıkmışlar. Dolaysıyla yakın bir zamanda işgalci siyonistlerin Gazze ve Lübnan’da büyük bir yenilgi alacaklarına inanıyoruz.
Yahudi, karakteri gereği konuşmaktan, anlaşmaktan ve diyalogdan anlamıyor.
Ona yardım edersen seni yok etmek için imkânlar hazırlar.
Onunla konuşursan senin yapını çözmeye çalışıp en kritik anda sana ölümcül darbe vurmak için fırsat kolar.
Onunla ticaret yaparsan ben nasıl bire on/yüz/bin kazanırım ve seni nasıl iflas ettiririm yollarını arar.
Onunla anlaşma yaparsan senin en çok ona ihtiyaç duyduğun anda düşmanınla birleşir ve zehirli hançerle seni sırtından vurur.
Dolaysıyla her hal-u karda sana yani Müslümanlara olan düşmanlıklarında bir azalma olmaz. Sen onunla yakınlaşsan da o sana düşmandır ve seni yok etmek için fırsat arar.
4-Korkak bir millettir: Yahudiler çok korkak bir millettir. Özellikle “Ölümden korkmak” onların en belirgin özellikleridir. Bunun için tarihleri boyunca bağımsız olarak savaşmamışlar ve anlaşma yaptıkları müttefiklerini de hep savaş sırasında yalnız bırakmışlar.
Şimdi Gazze ve Lübnan’da yaptıkları katliam onların cesaretleri değil teknolojik imkânları oluşundandır. Oysa bir çocuğa veya bir kadına karşı bile ne kadar korkakça davrandıkları malumunuzdur.
Bu karakterlerinin dışında; katı kalpli, ihanet ehli, peygamber katili, dünyaya düşkün, nankör, kibirli, haset ehli… gibi daha onlarca karaktere sahiptirler. Rabbim Müslümanları ve insanlığı bu düşmandan muhafaza etsin. Âmin.