Fatiha süresinde, insanoğlunun hidayet yoluna ulaştırması için yaptığı duaya, Cenab-ı Allah, Kur’an’ın ikinci suresi olan Bakara Suresinin 2. ayetiyle cevap verdi. Ve hidayete ulaştıracak kitabın Kur’an, yani vahiy olduğunu belirtti. İnsanlık tarihi boyunca da hidayet yolunu, doğru yolu arayan insanlığa Cenab-ı Allah, Peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği vahiyle göstermiştir.
Bu peygamberlerden bir tanesi de Musa (aleyhisselam)’dır. Cenab-ı Allah, Kur’an’da[1], Tevrat’ın da Kur’an gibi, hidayete ulaştırıcı özelliğine vurgu yapmıştır. Şeytan, hidayet kaynağı olan vahyi, işlevsiz bırakmak için var gücüyle çalışmıştır. Bunu tüm zamanlarda ve istisnasız herkese karşı yapmıştır.
Yüce Allah’ın koruması altında olan Kur’an’da fiili anlamda tahrifata muvaffak olamayan şeytan, diğer kitaplarda bunu yapmaya muvaffak olmuştur. Tahrif olan bu kitaplardan biri de, Tevrat’tır. Şeytan, Tevrat ve Kabala ile vahyi tahrif etmiştir. Kabala, Tanah’ın yani Yahudi Kutsal Kitapları'nın, öğretilerini daha derinlemesine anlamaya çalışan, Tevrat'ın harf, kelime ve cümlelerinin ötesinde gizli anlamlar, sayısal semboller ve metafizik yorumlar arayan kitabın adıdır. İşte şeytan, hidayet yolunu göstermek adına, güya Allah’ın vahyi(!) ile insanları vahiy düşmanı yapmıştır.
Bilindiği gibi, Tevrat’ın içindeki bazı emirler, vahyin ruhuna terstir. Çünkü vahiy, iyilik, hoşgörü, adalet ve sevgi içeriyorken, Tevrat, birçok sapıklığın övüldüğü ve birçok vahşetin emredildiği bir kitap olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kitap, ahlaksız ilişkilerden tutun, tecavüz, insan katliamı, işkence, üstün ırk inancı gibi dini değil, insani olmayan birçok görüş ve emirler içermektedir. Bunların vahiy ürünü olmadığı, sonradan uydurulduğu ilk bakışta kendini ele vermektedir. Bunun için uzman olmaya gerek yok. Bu, 38 bölümlük Tevrat’ın daha 5. bölümünde Hz. Musa’nın ölümünün anlatılmasından da anlaşılmaktadır. Tevrat’ın büyük bölümü Kabbalist hahamlar tarafından yazılmıştır. Hz. Musa (aleyhisselam)’dan sonraki dönemlerde, bugün de olduğu gibi Yahudiler, bu zihniyetteki insanlar tarafından yönetilmiştir. Ve bu zihniyet sahiplerinin inançlarının temelini, Kabbala oluşturmaktadır. Bunların Kabbala’ya olan bağlılıkları, Tevrat’ı, yani Allah’ın kelamını, kendi görüşleri doğrultusunda bozmalarına engel olamamıştır. Bunlar, fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü, Tevrat’a ustaca yerleştirmişlerdir. Asırlardır bu dinin mensupları, kin ve öfke dolu bu inanışı, dinin aslından zannederek akıl almayacak katliamlara imza atmışlardır. Tevrat’ta Allah’a ait olmayan, şeytanın onların kulağına üflediği ayetleri görünce, bugünkü Siyonist terör şebekesinin yaptığı katliamları neden ibadet aşkıyla yaptığını anlıyoruz.
Bu ayetlerden bir tanesi kan içmeyle ilgilidir. Yanlış duymadınız! Ayet kan içmeyi emrediyor. Özellikle de çocuk kanı… Çünkü çocuk kanı, ve bunu iğneli fıçılarda yapmak Kaballataist hahamlarca daha makbul sayılmıştır.[2] Bu sadist Siyonistlerin neden çocukları kaçırdığını anladınız mı? Onlar çocukları, güya Allah’ın emrini yerine getirmek amacıyla kanlarını içmek için kaçırıp hapsediyorlar. “Et yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz.”[3] “Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.”[4]
Bu sadist ve katil güruh, tarihte kan içmeyle ilgili olarak, özellikle de Avrupa’da, sayısız soruşturmalar, mahkemeler geçirmişlerdir. Nitekim, Yahudilerin meşhur ansiklopedisi Jewish Encyclopedia, kan içme olaylarıyla alakalı olarak, tarihte meydana gelen 150 kadar mahkemeden söz eder.
Filistin üzerine aylardır bomba yağdıran Siyonist katil şebeke sözde Allah’ın şu emirlerini(!) de yerine getiriyor: “Bak İsrail, bugün milletler üzerine kökünden sökmek için ve yıkmak için, helak etmek ve yok etmek için seni koydum.”[5]
Yine onlar, Gazze’deki insanları, yeme, içme, barınma gibi en temel insani haklardan şu ayetin emrini yerine getirmek için mahrum bırakıyorlar: “Allah’ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.”[6]
Bu katil şebekenin bu cinayetleri işlemesi, bu zihniyete sahip olmalarındandır. Ve bunlar daha çocuk yaşta, çocuklarının dış dünyayla bağlantılarını kesmek suretiyle bu zihniyetle yetiştiriyorlar. Bu çocuklar Yahudi okullar ve Yahudi öğretileriyle eğitim veren üniversitelerde eğitim görüyorlar. Bir Yahudi, hayatının her aşamasında bu zihniyetle yetiştiriliyor. İşte, Natanyahu ve benzerleri, bu okulların mezunlarıdırlar.
Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, dualarınızda bizleri de unutmamanız dileğiyle, Allah’a emanet olun.
[1] Bakara 53
[2] Bernard Lazare, “L’Antisemitisme” 2. Cilt, s.215
[3] Hezekiel Bölümü 39/18-20
[4] Yeremya Bölümü, 12/3
[5] Yeremya, 1/10
[6] Tevrat, Tesniye 20/16,18