Seyda, Ali’nin sorduğu sorulara biraz daha somut örnekler vermeyi gerekli görüyordu. Onun için onu eve çağırmıştı. Oturur oturmaz daha önce eve haber verdikleri için önlerine gelen çayı içme ile başladılar muhabbetlerine:
- Evet, Ali can! Akaid, itikad kelime anlamı olarak düğümlemek, inanmak demektir.Mesela şu tesbihe bakar mısın? Önce taneler bir düzen içinde ipe geçirilmiş, sonra dağılmasınlar diye imamenin başı düğümlenmiştir. Düğüm açılırsa taneler dağılır,tesbih denen bir şey kalmaz. Araba hareket ederken, kapılar düğümlenir (kapanır) ki,tehlikesiz bir yol yürünsün. Kapılar açık olduğu halde araba hızlanırsa içindekiler her an dışarı fırlamaya adaydırlar. Tabi bunları yaparken de yapmak için değil tehlikeden dağılmaktan kurtulmak için yapıyorsun. Onun için akidenin, itikadın bir anlamı da gönülden bağlanmaktır.
- Peki, Seydam! Düğümlemenin iman ile ne alakası ilişkisi var. Yani nasıl?
- İmanda inanılması zaruri esaslar vardır. Bu esaslara dönük en ufak bir şüphenin dahi olması kesinlikle yasaktır. İnanılması gerekli olan bu asli esaslara gönülden bir inanmadan sonra kalpte sağlam bir düğüm atılır ki, inancın silisleri dağılmasın.
İman esaslarının, bütün semavi dinlerde üç tane temel esası vardır: Vahdaniyet! Yani Allah’a inanmak! Allah inancı öyle bir inanç olacak ki, hani her namaza girdiğimizde Allah ü Ekber diyoruz ya. Yani inandığımız Allah, her şeyden daha büyük daha otoriter ve tek yaratıcıdır. O Allah, sevgimizden, aşkımızdan, acılarımızdan, dertlerimizden, gelirimizden, giderimizden bizim kendimizden daha büyük daha değerli daha ehemmiyetlidir. Bu inanç bizi özgürleştirir. Çünkü kişiliğimizi esir alacak hiçbir büyük kalmaz. Çünkü kişiliğimizin kabul ettiği tek büyük mabut ve otorite Allah’tır. Bu inancıöncelikle kalbin en mahrem yerinde oturtarak bir düğüm atıp sağlama almak gerekir. Acımız veya sevgimiz, korkularımız veya arzularımız bizi O’nun büyüklüğünden koparacak kadar etkili olmamalı. “Mabudunuz tek ilâh olan Allah’tır; O’ndan başka ilâh yoktur; O rahmândır, rahîmdir.” (Bakara, 163)
Bir diğer önemli esas Nübüvet’tir. Secde ettiğimiz, kulluk ettiğimiz, taptığımız İlah ile ilgili bütün malumatları getiren nübüvvettir. Dolayısı ile hiçbir suret ve şekilde inancın hiçbir yerinde nübüvvet devre dışı edilmez, edilemez. Peygamberlik bize vahyi getirir, açıklar, yaşayarak yaşam biçimini gösterir. Peygamber, Allah’ın seçtiği bir beşer olarak ilahi mesaja karşı duruşu ve meylü’l istikmal’e tabi olan kâinattaki yaşayışı anlatır. Dolayısıyla nübüvvetin kabulünü de kalbimizin en mahrem yerinde düğümleyerek korumaya almalıyız. “Allah’a ve peygamberlerine inanıp peygamberlerin arasını ayırmayanlara gelince, Allah onlara yakında mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (Nisa 152)
Diğer önemli bir esas, ahirete imandır. Yani bu hayatın sonunda sonraki bir hayat daha vardır. Sen burada ne yapacaksan, ne edeceksen orada yaşadığın bu hayatın hesabını vermek zorundasın. Senin her eylem ve söylemin kayıt altındadır ve ahiret dediğimiz sonraki hayatın başlangıcında sorgulanmaya tabidir.
İman eden bir insanın inancı yani akidesi, itikadı bu üç esası sağlam korumaya aldıysa, o kişi müminî bir karaktere, müminî bir duruşa sahip olur. Buradan anlaşıldı ki Akaidya da itikad; inanılması zaruri olan esaslara şeksiz ve şüphesiz iman etmektir. Onları her halükarda korumak ve kişiliğini onlar ile bina etmektir. “Hem öyle bir günden sakının ki, o gün kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden bir şefaat kabul edilmez, kimseden bir kurtuluş bedeli alınmaz ve hiç kimseye yardım da edilmez.”(Bakara, 48)
- Peki, Seydam itikadı bozuk dendiğinde ne anlamalıyız?
- Eğer kişi, iman ettiği esaslara uyumlu olmayan düşünce ve eylemlere girerse itikadı bozuk olur. Yani inancını, inanması gerekli olan esaslara göre kabul etmemiş,yaşamamış olur. Bu da kişinin eylem ve söylemini birbirinden ayrı yapar. Mesela doktor sizin bedeninize zararlı bir gıda söyler, siz de doktorun tavsiyesini kabul etmenize rağmen lüzumsuz gerekçeler ile o zararlı gıdayı tüketmeye çalışırsanız, doktorun kabul edilen tavsiyesini bozar bedeninize zarar verirsiniz. Daha illeri giderseniz, ölümünüze davetiye çıkarırsınız. Daha anlaşılır bir örnek verecek olursaktrafiğe çıkan kişinin trafik dair ana kurallarına uyuması gerekir. Kuralları ihlal etmeyi denemeye başladığı anda yapacağı kazalara yeşil ışık yakmaya başlamış olur.
- Seydam, Allah razı olsun daha öğrenilmesi gereken çok şey var fakat geç oldu ben sizi meşgul etmeyeyim. Bir başka zamanda tekrar devam ederiz.
- Allah senden de razı olsun Ali can! Allah bizleri sıratı müsteqime hidayet etsin