İlahi dinler, insanlığın iki hatası olduğunu söyler: Neslin devamı ve insanlığın yeryüzündeki ilk babası ve peygamberi Hz. Adem (aleyhisselam) ile başlayan süreç… Hz. İbrahim (aleyhisselam) ile başlayan yeryüzü imtihanı ise tevhidin ilk büyük muallim peygamberi olarak bilinir ve kabul edilir. Hz. Adem (aleyhisselam) neslin ıslahı ve cennetten kovulan insanın yeryüzüne adaptasyonu ve nefsinin ıslahı ile geldiği yeri unutmaması üzerine mücadelesinin öncüsüdür. Hz. İbrahim (aleyhisselam) putperestliğe bulaşmış Nemrut ve Firavun düzeninde Allah’tan başka ilahın varlığını krallar kendilerinde görüp insanlara dikte ettiriyorlardı. Putperestliğin yaygınlaşması insanlık tarihinde zirve yapması Nemrut ve Firavun döneminde olmuştur.
Tarihin bilinen putperest ilahlığı en büyük krallık olarak Nemrut ilan edip Nemrudi ilahlığın ilan edildiği dönemin zaman aralığında Hz. İbrahim (aleyhisselam) tevhid dininin en büyük peygamberlerinden olduğu gibi kendisinden sonraki tüm peygamberlerin hem atası hem de tevhid dininin imamet peygamberi olmuştur. Hz. İbrahim (aleyhisselam) puthanedeki bütün putları kırıp parçalaması ile Nemrud’un ilahlığına başkaldırının en güzel tevhid mücadelesi örneğini sergiledikten sonra Allah’ın gönderdiği vahyin gereği olarak ailesini ve kendisine inananları alıp doğup büyüdükleri memleketleri olan Harran’ı terk ederek Allah’ın kendisine vadettiği Kenan iline (FİLİSTİN) gelişini Tevrat’ın “TORA” tefsirinde şöyle anlatılmaktadır.
Hz. İbrahim’in Harran’ dan Filistin’e Hicreti
“ Ol vakit Allah, İbrahim (Abram’a) şöyle buyurdu: “ Kendin için memleketinden, doğduğun yerden ve ata diyarından sana göstereceğim şol ülkeye git!” (Tevrat/ Tora Tefsiri)
Hz. İbrahim (aleyhisselam) ve ailesi ile inananların hicretini Musevi kaynaklar şöyle anlatır: Yahudi geleneğine göre yaratılışın 1948 yılında (m.ö. 1812) doğduğu kabul edilen Hz. İbrahim (aleyhisselam)’in dağılıştan (Palaga) dört yıl sonra Hz. Nuh (aleyhisselam)’ın vefatından altı yıl önce 2000 (m.ö. 1760) yılında peygamberlik ile görevlendirildiği kabul edilmektedir. Hz. İbrahim (aleyhisselam)’ın doğduğu ülkeyi terk etme emri alması, onun geçirdiği önemli imtihanlardan biri olarak kabul edilir. Yahudi anlayışında dünyanın yaratılışının ilk iki milenyum’u, insan nesli için “Mahu ve perişanlık dönem” olarak kabul edilmektedir. Hz. Adem (aleyhisselam) işlediği günah sebebi ile cennetten çıkarılmış Habil katledilmiş ve dünya nefsani şirke boğulmuştur. Bu sebeple Nuh (aleyhisselam)’a kadarki ilk on nesil günahları nedeniyle tufan ile yok edilmiş, tufandan sonraki dönemde ise Hz. İbrahim (aleyhisselam) şirk ve tevhid mücadelesinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden de insanlık tarihinde tevhid mücadelesinin ilk babası ve atası, Hz. İbrahim (aleyhisselam) olarak kabul edilir. Hz. İbrahim (aleyhisselam)’ın peygamber olarak gönderilmesi ile “mahu ve perişanlık dönemi”nden yeni bir döneme geçmiştir. Yahudi geleneğinde bu yeni dönem Tevrat / Tora dönemi olarak adlandırılmaktadır.
Hz. İbrahim (aleyhisselam)’ın Filistin’e (Kenan), 2023 senesinde (m.ö. 1737) geldiği kabul edilmektedir. Hz. İbrahim (aleyhisselam)’in Filistin’e gelişinden sonra bölgede yaşanan kıtlık dolayısıyla ailesi ile birlikte Mısır’a gitmesi, Sare’ye kötü niyetle yaklaşmaya çalışması ancak Allah’ın Firavun’un sarayını ciddi yaralar ile vurması üzerine Hz. İbrahim (aleyhisselam) ve ailesine ikramda bulunarak onların Mısır’dan gönderilmesi anlatılmaktadır.
“Tarih tekerrürden ibarettir, hiç ibret alınsaydı tekerrür eder mi idi ?” deyişinden yola çıkıldığında 7.10.2023 tarihindeki Aksa Tufanı’nın başlangıcı belki de Yahudilerin Filistin’den yeniden çıkarılmasının işaret fişeği olarak kabul edilirse Hz. İbrahim’ in doğduğu 1948 israil’in kuruluşu ile 2023 Hz. İbrahim (aleyhisselam)’ın Filistin’e hicreti Allah’ın yeryüzündeki sünnetullahı olarak okunabilir. Bu tarihi olayı bu şekilde de yorumlayabiliriz. Zira İslam kaynakları Yahudiliğin üçüncü helakı ile gerçekleşecek olaylardan birisinin de yeryüzünün onlara dar gelmesi her nereye giderlerse gitsinler orada saklansalar bile insanlar ve nebatat bitkiler tarafından gizlendikleri yerin ifşa edileceği mucizenin ilk alametleri Aksa Tufanı cihadı ile gelecekten haber veren mucizevi hadisin mucizevi yönünün belirlenmesinin habercisi olarak bakılabilir. Çünkü Gazze’de Siyonist Yahudilerin tıpkı atalarının uğramış olduğu Nemrut ve Firavunun, İbrahim ve Musalar doğmasın diye bütün erkek çocukları katlederek İbrahim ve Musa’nın gelişine engel olamadılar. Siyonist Yahudiler ise bu çocuk katliamını daha da ileri götürerek kadın, yaşlı, kız ve erkek çocuğu ayrımı yapmadan soykırıma uğratması sonunun gelmesine Nemrut ve Firavun’u katillikte geride bırakmışlardır.
Yahudi geleneğinde Hz. İbrahim’in Mısır serüveni, İsrailoğulları’nın Mısır esaretinin işareti, bugün de Siyonist İsraillilerin Filistinlileri Mısır’da Sina çölüne sürgün etmek istemeleri Filistin içinde bir Musa varisinin ortaya çıkmasını engelleyemeyecektir. Böylece kendi soykırımcı ve sürgüncü ameli, politikaları ile Firavun’un varisi olarak ortaya çıkmışlardır.
Hz. İbrahim (aleyhisselam)’ın Mısır’da üç ay kaldığı kabul edilmektedir. Şayet Aksa Tufanı üç ay gibi bir zaman diliminde sonuçlanır ise bu da tarihin tekerrüründeki bir mucizenin yeniden gerçekleşmesi ile Hz. İbrahim (aleyhisselam)’ın gerçek varisinin de Filistinliler olduğu ortaya çıkmış olacaktır.
Tevrattaki geçen ayette “Senden büyük bir ümmet yapacağım, seni bereketli kılacağım ve şanını yücelteceğim. Sen bereketli olacaksın.” Pasukta, Hz İbrahim(aleyhisselam)’in yolundan gidenler için bereket kaynağı olacağı ya da bizzat onun bereketlendirmesi ve istediği kişiyi mübarek kılacağı ifade edilmektedir. Yahudi geleneğine göre, Hz. Adem (aleyhisselam)’den Hz. Nuh (aleyhisselam)’ın yaşadığı döneme kadar bu yetkiyi elinde bulunduran Tanrı, İbrahim (aleyhisselam) ile birlikte bu yetkiyi ona devretmiştir. Bir diğer yorumda insanların bereketlendirme dualarında Hz. İbrahim’i dillerinden düşürmeyecekleri veya bereket dualarını onun üzerinden yapacakları rivayet edilir.
İslam geleneğinde Hz İbrahim, her gün namazlarda ve diğer vesileler ile okunan salli-barik duaları ile hatırlanmakta; kendisine ve onun sahih yolunu takip edenlere dua ve bereket dilenmektedir. Allah (celle celaluhu) Hz. İbrahim’ e öyle bir peygamberlik misyonu vermiş ki yeryüzündeki en büyük dinler olan İslam, Musevilik ve Hristiyanlık kendilerini Hz. İbrahim (aleyhisselam)’in gerçek varisi olarak görüyorlar. Ama şu gerçeği görmemezlikten geliyorlar. Hz. İbrahim (aleyhisselam) Tevhid dininin en büyük peygamberidir. Oğlu İsmail’ in torunu olan Hz. Muhammed ile şirkin beli tekrar kırılmış bugün yeryüzünün her karış toprağında bu tevhid dininin davetçileri yaşam tarzları ile şirki ve putperestliği reddederek tıpkı 7.10.2023’de Aksa Tufanı ile İbrahimî gelenek olan tevhid dini barışın, adaletin insanı koruma ve yaşatma dini olduğunu Filistinli Müslüman mücahitler tarafından yeniden ihya edilmiştir. Zulüm ve adaletsizliğin kol gezdiği yeryüzü coğrafyasında İslam’ın insanlık için yaşanabilecek bir hayat nizamı olduğunu diğer iki dinin ise (Musevi ve Hristiyanlık) Firavuni katliamları ile putperestlik ve şirkin yegane temsilcileri olduğu belirlenmiş. Oysa ki Kur’an-ı Kerim ve diğer kitaplarda Allah Filistin’in sahiplerinin takva sahiplerinin olduğu müjdesini vermiştir. Kassam Tugayları’nın savaş taktiği ve esirlere muamelesi Kur’an ve Sünnet ahlakı ile ortaya koyar iken Siyonist İsrail ise Nemrut ve Firavuni savaş taktiği ile putperestliğin varisi olduğunu ortaya koymuştur.
7.10.2023 tarihi, dünya ve insanlık tarihi açısından yeni bir milat olarak kayda geçmiş. 1948’den beri saldıran, katleden, soykırım yapan, Filistinlileri sürgüne gönderen saldırganlık tavrı sona ermiş savunmaya geçmiştir. Allah(celle celaluhu) onlara yeniden bir devlet olamamanın kapılarını açmış, devlet olma kapılarını kapatmıştır. 3-4 yıl süre zarfında Filistin’de Siyonist bir İsrail devleti olmayacaktır. Filistin tekrardan Allah’ın takva sahiplerine vadettiği üç dinin inananları orada yeniden barış ve adalet içerisinde bir arada yaşayacaktır. Yazımızın başlığı bir temenni değil bir mucizenin gerçekleşmesi ve Hz. İbrahim (aleyhisselam)’in tıpkı 2023’te Filistin’e gelişi gibi onun varislerinin yeniden Filistin’e hakim olacağının mücadelesidir. Selam ve dua ile…