Tirmizi’den rivayet elden bir hadiste Adiy b. Hâtim (radiyallahu anh) şöyle demiştir: Nebi (sallallahu aleyhi vesellem)'in, “(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem Oğlu Mesîh’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hak ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.” (Tevbe Suresi: 31) mealindeki ayeti okuduğunu duyunca "Biz onlara ibadet etmezdik." dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): “Onlar, Allah'ın helal kıldıklarını haram sayınca siz de haram saymıyor musunuz? Yine onlar, Allah'ın haram kıldıklarını helal sayınca siz de helal saymıyor musunuz?” diye sorunca: "Evet!" dedim. Nebi (sallallahu aleyhi vesellem): “İşte bu da onların ibadetidir.” buyurdu.
[Tirmizî]
Makalenin tamamını, ayet-i kerimeyi açıklayan bu hadis-i şerifin idrak penceresinden fehmimize aksedelim. Her bir paragrafı, her bir cümleyi bu hakikat kandiliyle aydınlatalım:
Direniş ekseninin, özellikle de HAMAS'ın izzetli direnci ve talepleri ortada. Terör rejimi israil bir yıldan fazladır her gün soykırım ve savaş suçu işlemeye devam ederken... İnsan hakları vb. tüm kanun ve kurallar dünyanın gözü önünde çiğnenirken… Bilmeyeni, duymayanı kalmamış bulunan bu siyonist vahşet işlenirken...
Peki buna rağmen özellikle İslam ülkeleri ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217A (III) sayılı kararıyla ilan edilen Evrensel İnsan Hakları Bildirgesini onaylayan diğer tüm devletler neden HAMAS'a destek vermiyor?
Hatta neden terörist başı Hitlerin ruh ikizi Netanyahu BM kurulunda dakikalarca ayakta alkışlanmakta?
Öncelikle evrensel sömürge düzeninin kurucu ve kollayıcısı olan Yahudi Karunlar ve Yahudi uşağı semirtilen tüm zenginler sistemlerini tehlikeye düşmüş olarak gördüğünden tümü canhıraş bir şekilde terör rejimine destek vermekte. Bu sistem, ilahlık taslamadır. Çıkardıkları karar ve kanunlara uymayanları dışlamakta ve terörist ilan etmekte. Hukuksuz, haksız ve hür yürekli dünya halklarına rağmen bu despotluğundan asla taviz vermemekte.
Şimdi bu evrensel sömürü düzeninin en önemli sacayağı ulus devletlerdir. Bu devletler, uluslararası çıkar ve ulus içi sömürü düzenleri ne gerektiriyorsa onu yapmaktalar. Ne az ne fazla. Tazim ve kullukta asla vazgeçmemekte. Dünyanın tüm ulus devletleri çok iyi biliyorlar ki HAMAS'ın bu destansı mücadelesi ZAFER ile neticelenirse evvela kendi düzenleri, koltukları, sarayları, tapınakları sarsılacak.
Özellikle ABD ve diğer KARUN devletleri ulus devletlerini silah ambarı, para deposu, gıda hangarı, teknolojik üs meydanı vb. amaçlarla kullanmaktadır. Özellikle de cetvelle çizilen sınırlar hür ve vicdanlı halkları engelleyen en büyük tapınaklarıdır. Büyük şeytan ABD'ye ve diğer tüm metaperestlere bu derece hizmet eden rehin alınmış devletlerin korunması özellikle de İslami bir Cemaat olan HAMAS ve DİRENİŞ CEPHELERİNE karşı savunulması elbette ki hayati önem taşır. İşte bu nedenle onurlarını yitirmiş ulus devletlerinin tamamı aslında HAMAS'ın kaybetmesini istiyor, yani kendi yapmacık da olsa var olan hegemonyalarının yok olmasını istemiyor. Kınamaları, söz ile sert tepkiler ve ekran önünde hönkürmeleri sadece gerçekleri gören akil halkın gazını almaktan öteye tek bir amaç taşımamaktadır.
Evet, devlet kafesiyle çepeçevre işgal edilmişlerin HAMAS'a yardım etmemelerinin altında yatan asıl neden budur.
Devlet kafeslerinin içinde insani ve İslami gayret içinde bulunan kurum ve kuruluşlar, cemaat ve dernekler ise ne kadar HAMAS'ın zaferini isteseler de kafes dışına çıkamamalarının meskeneti içinde öylece kalakalıyorlar. Sızlıyorlar, acı çekiyorlar.
Bunların fikirsel, ırksal vb. bağnazlığında debelenen dünyevileri ise HAMAS'ın en küçük zaferine bile tahammül edemiyor. Kendi yapay liderlerinin ve fabrikasyon ideolojilerinin ifşa oluşları bile tümünü çileden çıkarmış durumda. Çoğunu ekran başında terör rejiminden taraf savurdukları hezeyanlarının özünde bu kullanılmışlık psikolojisi bulunuyor.
Dünyanın hür ve vicdanlı halkları ise HAMAS'ın zaferini canı gönülden istemektedir. Bu uğurda elinden geleni arda koymamakta ve gece gündüz desteklerini tüm dünyaya deklare etmektedir.
Gerçekleri gören ve iki yüz yıllık uykularından uyandırılan bu hürlerin içinde yeni uyanmış olmalarının etkisinde kalarak kendilerini aniden uyandıran HAMAS direnişine karşı kısa süreliğine tepki verenler bile oluyor, olmuştur.
Evet, rehin alınmış devletler, rehin edilmiş kurum ve kuruluşlar, fikirsel rehineler olan mankominler bir an evvel HAMAS'ın elinde bulunan rehinelerin kurtarılmasını istiyor. Rehinelerin kurtarıldığı günün ertesi GAZZE ve direniş ekseninin tamamının yok edilmesinden yanalar. Direnişin yok edilmesi, gayretsiz ve gereksiz tüm sömürülenlerin rahat bir nefes alması demek. Kaldıkları yerden devam etmekten yanalar.
Artık şu gerçek gizlenemeyecek kadar aşikar… İki yüz yıllık evrensel sömürü düzeni temelden sarsılmaktadır. Bu kan içici düzenin yıkılması an meselesi... Bunu temelden sarsan nasıl ki İslami bir cemaat olan HAMAS ve direniş eksenidir bu düzeni yok edecek olan da yine bunlar olacaktır.
Çünkü kafesin içine doğan kuşun kanadı onun işine yaramaz. Kanatlanmak için tüm kafeslerden kurtulmalı.