Haberini izledik… Gazze'de iki genç soykırım altında dünya evine girdi… biz evlendi diyelim… hem de düğün dernekle…
Peki, şimdi biraz sorgulayalım… değil mi?
Hangi dünya…
12 aydır Gazze'ye karşı sessiz dünya, soykırıma tepkisiz dünya… bebeklerin ölümlerini izleyen acımasız dünya… katliamları canlı canlı izleyip hareketsiz kalan ruhsuz dünya…
Oluk oluk Müslüman kanının aktığı Gazze'ye kör dünya…
Çığlıkların arşa yükseldiği Gazze'ye sağır dünya…
Küçük çocukların saçlarına aklar düşüren dahası korkudan saçları dökülen çocukların feryadına sessiz dünya…
Birçoğumuzun söylemek istediği ama Gazze'deki yiğitlerden utandığı için söyleyemediği
Batsın bu dünya…
Dünya evi…
Dünyanın hali böyleyken ev ne ola ki…
Gazze'de ev mi kaldı… girilecek… çadırlarda kalıyor Gazzeliler, aylardır.
Hem de defalarca yer değiştirerek…
Hem ev dediğinin kapısı olur… penceresi olur… odaları olur…
Mutfağı olur… yatacak odası olur… misafir odası olur… salonu olur… balkonu olur… tuvaleti olur banyosu olur…
Ve bunların hiçbirinin olmadığı bir Gazze…
Gazze'nin evlerinin kapısı ardına kadar açık…
Pencerelerinde soykırım manzaraları…
Mutfağında yokluk… misafir odalarında azizler var…
Kapısında kıyameti andıran köpeklerin havlamaları…
Ama Gazze'de her şeye rağmen hayat var… soykırıma rağmen umut var…
İman var… asalet var… izzet var… şeref var… gayret var… inkılap var…
Gazze'de dam kalmadı doğru… damlarını yıktılar ama elif gibi dimdik bütün yükü omuzlarında taşımaya çalışan adamları hala ayakta…
Ve dünyaya umut vadetmeye devam ediyorlar…
Selam olsun Gazze'nin yiğit, kahraman adamlarına…