بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله رب العالمين و الصلاة و السلام علي سيدنا محمد و علي آله و صحبه اجمعين. و بعد:
Kıymetli okuyucu dostlarım!
Bu yazımda, Gazze’deki ümmetin cihadı, devam etmesi münasebetiyle bir kaç ayet üzerinde durmak istedim.
“Sizden önce nice uygulamalar geçmiştir. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun ne olduğuna bir bakın.”(Ali İmran, 137)
Yani ey mü'minler!
Sizden önceki dönemlerde de Allah'ın hak dinini, adil şeriatını inkâr edenlere ve etrafa vahşet saçanlara değişmez ve adil sünnetimizi -uygulamamızı- defalarca icra etmişiz. Onları en şiddetli bir şekilde cezalandırıp helak etmişizdir. Şimdikilere de hiç şüphesiz değişmez âdetimiz uygulanacaktır. Ancak bu dünya imtihan diyarıdır. İmtihanın gerçekleşmesi için sabretmeniz gerekir.
Yeryüzünde dolaşın veya tarihi araştırın, Allah'ın emirlerine ters düşenlerin akıbeti ne kadar feci olduğuna şahit olacaksınız.
“Bu Kur’an insanlara bir açıklama, takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür.” (Ali İmran, 138)
Yani, Allah, insanlara bildirmek istediği ne varsa Kur'an'da bildirmiştir. Siz bu Kur'an’dan şaşmazsanız ve gaflet etmezseniz, hiç bir zaman hak ve hakikat yolundan sapmazsınız, kaybolmazsınız ve umutsuzluğa düşmezsiniz.
“Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” (Ali İmran, 139)
Yani, ey mü'minler!
Zalimlerin bir kısım geçici üstünlüklerini görmekle korkup zaafa düşmeyin. Her şey bitti diye düşünüp cihatta, fedakarlıkta ve mukavemette gevşeklik göstermeyin. Aşırı üzülerek sabırsızlığa ve ye'se düşmeyin. Siz, gerçek manada mü'min kaldığınız müddetçe akibet sizin olacaktır. Galip ve üstün olan sizler olacaksınız.
Bu değişmez, İlahi bir adet, sünnet ve kanundur. Endişe etmeyin. Sabredin, direnin, paniğe düşmeyin ve İlahi va’de güvenin. Zira Allah, her şeye kadirdir ve asla va’dinden dönmez. Ve va’dini gerçekleştirecektir.
“Eğer siz bir yara aldıysanız bilin ki o (size düşman olan) topluluk da benzeri bir yara almıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve sizden şehitler edinsin diye. Allah, zalimleri sevmez.” (Ali İmran, 140-141)
Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arındırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor.
Yani, savaşın ve mücadelenin zorluk, eziyet ve sıkıntıları mutlaka vardır. Suya giren ıslanır. Ancak sıkıntılar tek taraflı değildir. İşin içinde olan her iki taraf, hatta herkes etkilenmektedir ve ortaktır. Galibiyet ve mağlubiyet de sürekli aynı tarafta olmamaktadır. Yer değiştirip durmaktadır. Zira dünya imtihan diyarıdır. Malumdur ki, dürüstlük, asalet ve kalite, imtihanla ortaya çıkmakta ve sahte olandan bu şekilde ayıklanmaktadır.
Ayrıca, barbar zalimlerin şeytanın yolunda hiçbir vahşetten geri kalmadıkları ve mü'minlerin de Allah yolunda hiç bir bedel ve fedakârlıktan kaçmadıklarına dair delil ve bilgi lazımdır. Başka bir ifadeyle şehit ve şahitler gerekmektedir. Bu sebepledir ki Allah Teâlâ bazen barbar zalimlere, kinlerini kusabilmeleri için fırsat vermektedir. Yoksa Allah Teâlâ zalimlere verdiği fırsat ve imkân onları sevdiğinden dolayı değildir.
Bir de Allah Teâlâ barbar kâfirlere verdiği fırsatla ve kustukları vahşet ile gerçek manada iman edenlerden, zulme ve vahşete karşı sebat edip baş eğmeyenleri ve hiçbir fedakârlıktan kaçmayanları arındırmak ve Allah'tan gelen ne varsa inkâr edip hiçbir vahşetten geri kalmayanları da vahşetinde boğdurup helak etmek ister.
“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri ortaya çıkarmadan ve sabredenleri belirlemeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?” (Ali İmran, 142)
Dünya, eğitim ve imtihan yurdudur. Dünyada vuku bulan ve olup biten ne varsa Allah Teâlâ’nın iradesi ile gerçekleşmektedir. Bütün gerçekleşen olaylar ve vuku bulan ne varsa mutlaka hakkında Allah'ın bir hitabı ve hükmü vardır. Bu hükümle insan imtihan edilmektedir. İlahi hükme göre davranan imtihanı kazanmakta aksi takdirde kaybetmektedir.
Ahiret ise, ceza ve mükâfat yeridir. Dünyada Allah'ın hükmüne göre yaşayabilmek için sabırla cehd ve cihad edenler, imtihanı kazanarak meleklerin merasimi ile gerçek özgürlüğün, mutluluğun ve bütün amaçlarına kavuşma yeri olan Cennetle mükâfatlandırılırlar.
İlahi hükümden gaflet edenler, takmayanlar veya inadına aksine hareket edenler ise gerçek esaretin, şekavetin ve kaybetmenin yeri olan Cehenneme zillet içinde sokulmak suretiyle cezalandırılırlar.
Dostlar!
Ayetlerin sebeb-i nüzulu, Uhud savaşına has olsa da hitabı tüm zaman ve mekânlarda cereyan eden olaylar için umumi ve geneldir. Dolayısıyla Gazze gibi olayları da kapsamakta ve kıyamete kadar gelen tüm nesillere hitap etmektedir.
Gazze'deki cihat, kıyam ve tufan tüm İslam ümmetinin cihadı, kıyamı ve tufanıdır. Ona sahip çıkmak herkese farz-ı ayndır. Ümmetin bütün fertleri imkânı nisbetinde ondan sorumlu ve mesuldür.
Yarabbi! Ya Allah!
Gazze hususunda olsun diğer hususlarda olsun bütün mes'uliyetimizi bize hatırlat ve yerine getirebilmemiz için de bize yardım et ve tewfik ver. Gazze'mizi ve bizi yardım ve rahmetinden mahrum etme. Bolca bize yağdır. Sen mazlumların tek sahibisin, her şeye kadirsin ve merhametin tek kaynağısın. Amin. Amin. Amin. Ya Allah, Ya Allah, Ya Allah. Bütün esma ve sıfatının hürmetine…