İnsanın yaratılışından kaynaklı farklı genlere ve farklı karakterlere sahip olma dürtüleri vardır. Kim, neyi, nerede kullanmak isterse, o karakter baskın geliyor. Karakter, öyle bir şey ki eğitim ve ilimle terbiye edilmesi neredeyse imkânsız gibi. Bel’am karakterine sahip olanlar gibi münafıkların karakteri de buna eşdeğerdedir. İbrahimi dinlerde bu iki hastalıklı karakter, peygamberler ve peygamber varislerine sorun teşkil etmişlerdir, Hz. Musa örneğin’deki gibi.
Ancak en azından büyük peygamberlerle ilgili siretlerini okuyup araştırdığımızda, mücadele ettikleri toplumlar veya güç odakları şirke bulaşmış, muhafazakârlığa bürünmüş, şirk dininin önderleriyle beraberdirler. Sözgelimi Tevrat’ı okuduğumuzda veya Tevrat öncesindeki Peygamberlerin tevhid mücadelesi şirk önderlerine ve onların fikir babaları olan Bel’am Melelerine karşı olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerin olduğu her tefsirde Hz. Musa’nın mücadelesini zikreden her yerde Musa’ya karşı ayaklanan, itirazda bulunan, Musa’nın siyerine en büyük zararı veren Samiri, bir diğeri de Bel’am Baura idi.
Tarih nasıl ki Peygamber ve onların varislerinin şanlı kıyamı ve direnişlerine sahipse onların karşısında olanlar da hak namına karşı mücadele eden Samiri ve Bel’am molaları da bu direnişi durdurmak için hak dini kullanmışlardır. Bunların dilleri haktanmış gibi laf yapar, ama kalplerinde putperestliğe iman, kuş konmaz diken ağacı gibi kök salmıştır. Gerçek iman sahiplerinin o kalbe sevgi duyması mümkün değildir.
Hz. Musa yıllarca süren mücadele ve çilenin sonucunda kavmini Firavun’un zulmünden kurtarmıştır. Onları tevhid diniyle buluşturmuştur. Kendi kavmi arasında şirk dininin biçimlerinden, hurafelerden, Samiri’ye tapmaktan onları engellemeye kimi zaman muvaffak oluyor gibi gözükürken bir de bakıyoruz ki Musa, Tur dağında vahye mazhar olmak için gittiğinde Samiri bir fırsat bulmuş, yokluğunda ziynet eşyalarından ve vahiy meleğinin ayak izlerinden bir put yapıp onları buzağıya taptırmıştır.
Musan’ın yokluğunda Yahudileri buzağıya tapmaları için çaba sarf eden Samiri; Allah’ı tanımayan, dinsiz, ateist yani dine inanmayan biri değildi. Bilakis Musa’nın getirdiği dine iman etmiş, iman etmekle de kalmamış, dini fıkhetmiş birisiydi.
Tarih boyunca ilahi dinlere en büyük zararı verenler, Hanif dinini şirk dini haline getirenler, nefsi ve hevasını kendine ilah edinmiş, o dinin alim ve Meleleri olmuştur. Samiri örneğinde olduğu gibi. Dinin hikmet boyutunu o kadar iyi öğrenmişlerdir ki dilleri iman etmiş ve kalplerinde küfür/zakkum ağacı gibi kök salmıştır. Bu zevatlar konuşurken tatlı dilli, güler yüzlü ve samimi olduklarını öyle güzel tiyatrolaştırırlar ki sahnedeki oyunculuğu tüm insanlar tarafından takdir edilir, onun yönlendirmesiyle hayatlarını şekillendirirler.
Tevhid ve şirk mücadelesi devam ettikçe Samiri ve Bel’am-ı Bauraların varisi, Meleleri de eksik olmayacaktır. Kalplerindeki şirk dininin dillerindeki tevhid, nasihat ve öğütleriyle insanlığı peşlerinden sürüklemeye devam edeceklerdir. Samiri, sahnesi sona erince Kuran-ı Kerim şirk dininin tehlikelerini insanlığa öğretmek için başka bir Samiri varisi, sahne alıyor. Kıyamete dek bu şekilde devam edecek.
İnsanların bunlara kanmasındaki en büyük etken, yaşadıkları dönemde bilgiyi akıllarında en güzel şekilde özümsemelerinden kaynaklıdır. Bel’am-ı Baura da yaşadığı çağın en büyük bilgin ve filozofudur. Dinin tebliği, onun dili ve fetvaları etrafında şekillenmektedir. Dinin gücünü kullanarak halkı etrafında toplayıp, halkın duygularını iyi analiz etmiştir. Dinin gücünü kullanarak Musa’nın davetine en büyük darbeyi vurup tarih boyunca da ilahi dinlere en büyük direnişi göstermiş, dini tahrif etmiştir. Hz. İsa siretinde bu böyledir.
Hz. İsa’nın çilesi Hz. Meryem’in annesinin ‘bir erkek çocuğum olursa onu tapınağı adayacağım’ duası ile başlayıp Hz. İsa doğduktan sonra da devam eden çiledir. Hz. İsa peygamberlikle görevlendirildikten sonra da Ferisiler ona ve Musa’nın dini adına yapmadıkları zulüm ve atmadıkları iftira kalmamıştır.
Ferisiler, o dönemin din savunucularıydı. Bunlar maddeye tapan, din taciri Bel’amlardı. Dinsizlik ve ateistliği savunmuyorlardı. Ferisiler de İsa’nın siretine karşı Musa’dan sonra şirk karıştırılmış dinin muhafazakârlığını yapıyorlardı. İnsanlık tarihinde bazı karakterler ve kişilik yapıları, bazı kavimlerle dünya tarihi sahnesinde yer alır Onlar aracılığıyla insanlık içerisinde karaktere bürünür, tüm kavimler onların o karakter yoksunluğundan münafık ve Bel’am kişiliği her dönem tevhid dinini savunan peygamber ve varislerine düşman kesilirler. Bu düşmanlıkları sözde dini korumak, Allah ile aralarına aracı sokmamak, adına din tacirliğini yapıp insanları hak dine değil, ulusçuluk adı altında putlara tapınmalarını sağlarlar. Bel’am ve münafıklıkta insanlık tarihinde Yahudi kavmi aracılığıyla insanlığa kötü bir kişilik bozukluğu olarak aktarılarak bugüne kadar gelmiş ve kıyamete kadar gelecektir. Tıpkı bugün geçmişin mirasını alan Bel’am ve münafık din taciri, aydın softası da dinsizliğin, komünizmin, sosyalizmin de kökenini de peygamber davasıyla aynı olduğunu söyleyip üzerine vardığında din adına dilini sarkıp hırlayan tacirler örneğinde olduğu gibi.
Son peygamberin mücadelesine baktığımızda Taif’te, Bedir’de, Uhud’da, Hevazin’de ve Mekke’de, İslam peygamberin davasına karşı kılıç çekenlerin ona eziyet edenlerin kaçı dinsiz ve ateistti. Hepsine sorarsan, dedeleri İbrahim’in Hanif dini üzerine yaşayan gerçek din sahipleri olduğunu ve koruyucu kılıçları olarak kendilerini gördüklerini belirtecekler. Allah’u Teâla ayeti kerimede onları şöyle tarif ediyor: Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Oysa onlar yeryüzünde fitne çıkarıp bozgunculuk yaparlar.”
Allah her türlü günahı affedeceğini söyler ama şirki, Bel’amlığı ve münafıklığı asla affetmeyeceğini açıkça beyan ediyor. Dikkat edilirse bunların kendilerine ait bir karakteri yoktur. Karakterden yoksun oldukları için tarihteki bir katili, ayyaşı veya ideolojinin çıkışını peygamberler davasıyla eş görmekten de kaçınmazlar. Tarih insanları üç sınıf olarak kaydeder: inananlar, kafirler, Bel’am ve münafıklar. Bunların en izzetlisi iman edenler en zelili de Bel’amlardır.
Selam ve dua ile.
mehmetakifikbal234@gmail.com