Siyonist işgal rejiminin şişirilmiş güç balonunu patlatan, ABD ve diğer dördünün her türlü lojistik desteklerine rağmen işgal rejimini adeta bozguna uğratan Aksa Tufanı Operasyonu(cihadı) stratejik anlamda nasıl değerlendirilebilir?
Aksa Tufanı askeri açıdan tartışılmayacak derecede net bir başarıdır. Hatta askeri akademilerde yıllarca araştırma ve tez konusu olacak kadar komplike ve eşsiz bir başarı. Bu açıdan olayı değerlendiren yüzlerce uzman, stratejist bu minvalde birçok beyanda bulunmaktalar bile.
Askeri, hazırlık, teçhizat ve uyum açılarından çok daha önemli olanı politik açıdan gerçekten başaralı bir operasyon olup olmadığı konusudur. İdeolojik yaklaşımların tamamını bir tarafa bırakarak konuyu değerlendirmek zor olsa da imkânsız değil.
Reel düzlemde bakıldığında ılık görüşler dışında, bir birine tamamen zıt iki görüş bulunmakta:
Biri "HAMAS elbette ki kazandı." Diğeri "HAMAS gerçekten kaybetti."
HAMAS elbette ki kazandı çünkü: Aksa Tufanı ile erişilemez, ulaşılamaz, ilişilemez sanılan işgal çetesini can evinden vurmayı başarmıştır. Yıllarca, mazlumca savunma hattında duran HAMAS, tüm ambargolara rağmen adeta imkânsızı başararak taarruza kalkışmış ve zayiatsız bir şekilde hedeflerine ulaşmıştır. Bu sayede yetmiş beş yıllık işgal süresince ilk defa ev sahibi gibi davranmıştır. Evin asıl sahibini bilmeyenlere bildirmiş, unutanlara da unutulmayacak bir şekilde hatırlatmıştır. Bence en önemli başarısı da bu olmuştur.
İşgal çetesini hayatında görmediği bir sarsıntı ile sarsarak sersemleştirmiştir. Bu şekilde onların asıl amacını, içlerinden taşan kinlerini ve insanlıktan zerre kadar nasiplenemediklerini aşikâr etmiştir. İşgal şebekesinin canavarca hisler ile ne derece saldırgan ve nasıl bir cani olduğunu cümle cihana göstermiştir.
Salyalarını akıtarak akıl almaz katliamlara girişen, yüzlerce savaş kuralını çiğneyen, soykırıma kalkışan işgal çetesinin hukuksuz, hadsiz, insafsız ve son derece anlamaz olduğunu dünya kamuoyuna ispatlamıştır.
Yıllardır bu tür vahşetlere ve soykırımlara sessiz kalan uluslararası aktörler bile Aksa Tufanı sayesinde sessizliğini bozmuştur.
Evet, HAMAS binlerce masum evladını şehit vermiş olsa da kazanmıştır. İşgal şebekesi askerlerini telef ettirmiş, işgalcilerin kendisine olan güvenlerini yok etmiş aynı zamanda dünya arenasında da yenmiştir.
Yüzlerce ülkede yüzbinlerce hatta milyonlarca insan "Kahrolsun israil", "Yok olsun siyonizm" sloganlarıyla meydanlara inerek HAMAS'A destek olmuş ve olmaktadır.
İkinci bakış açısına bakalım:
HAMAS gerçekten kaybetti çünkü:
Aksa Tufanı özellikle ABD ve diğer dördüne bir bahane üretmiş oldu. Bu bahane ile işgal şebekesi tarihinde görülmemiş bir biçimde desteklendi. Şartsız, koşulsuz tüm konularda sınırsız lojistik almış oldu. Bu sayede işgal şebekesi daha da saldırganlaştı ve HAMAS'ı topyekûn yok etme hedefinin güdümüne girdi. Bu nedenle de pervasızca soykırım yapmaya başladı. Gazze’de binlerce masum cana kıydı ve kıymaya devam ediyor.
Kısaca askeri açıdan olağanüstü bir başarı elde eden HAMAS sonuç itibarıyla, politik düzlemde, uluslararası zeminde kaybetmiştir. Kaybedenler her zaman yalnızlaşır ve her türlü desteğini kaybeder.
Aslına bakıldığında dünya kamuoyunda çok hızlı değişim ve dönüşümler yaşanmasına rağmen devletler açısında hiç de böyle olmamıştır.
Aksa Tufanı öncesi ve sonrası devletlerin Filistin’e ve/veya işgal rejimine bakış açılarında hiç bir değişim/dönüşüm olmamıştır. Filistin’e destek verenler ile işgal rejimine destek verenlerin sayısal bir değişimi görülmemektedir. Evet, taraf değiştiren hiç bir aktör yok.
Desteklerinde ve kararlılıklarında ciddi değişimler yaşanmış olsa da. Tepkisel ve desteksel açıdan... Özellikle de işgal rejimi taraflarında...
Bu durum her açıdan HAMAS için erişilmez bir kazanım daha oluşturmuştur. Şöyle ki; ansızın yenilginin dibine vuran özgüveni parçalanmış, karizması çizilmiş, yenilmez sanıldığı anlaşılmış, psikolojisi bozulmuş işgal şebekesi düştüğü çukurda boğulmamak için sarılabileceği tüm yılanlara sarılmıştır. Yardımları engellemek, elektrik vb. asli-insani ihtiyaçları bile durdurmak, hastahane, okul, cami, pazar yerleri ve çocukları dahi bombalamak ile devlet olma yeterliliğine ve adabına sahip olmadığını ve olamayacağını fütursuzca sergilemekten bile geri durmamıştır. Bu da her açıdan Filistin'in özgür ve adil bir devlet olma arzusu ve kabiliyeti açısından HAMAS’ın hanesine yazılan artı puan olmaktadır.
HAMAS neyi Kazandı?
İşgal şebekesinin tüm destekçileri bir araya gelmek ile aslında HAMAS'ın ekmeğine yağ sürmüş oldular.
Nasıl mı?
Öncelikle HAMAS muhteşem bir özgüven kazandı. Stratejik ve psikolojik açıdan tahmin edemeyeceği kadar üstünlük elde etti. Kendisine ve halkına karşı sergilenen koalisyonlu vahşet ve katliamlara rağmen özellikle de esirlere karşı inançları gereği insanca muamele etmesi ve tüm kışkırtmalara karşın vakur davranmaları dünya arenasında milyonlarca övgüye sebep oldu. Bu sayede ilgisizlerin ilgisini kazandı ve bugüne kadar HAMAS'a karşıt duranların da taraflar hakkında araştırma yapmaları gerektiği bilincini oluşturdu. Bilenlere malumdur ki en küçük bir araştırma bile HAMAS 'ın tamamen haklı, işgal rejimin ise iliklerine kadar haksız olduğu gerçeğini bulmaya yeter.
Aynı zamanda yüz yıldır sessizce ve sinsice yayıladurmuş "Filistinliler topraklarını satmıştır." yalanına kananlar bunun doğru olmadığını bu araştırma iştiyakı sayesinde öğrenmiştir. 1917 ile 1947 yılları arasında İngilizlerin işgali-sömürüsü altında kalan Filistin, İngilizlerin tüm zorba ve dayatmalarına karşın sadece topraklarının binde beşini siyonist işgalcilere kaptırmış olduğu gerçeği gün yüzüne çıkmıştır.
Bu vesile ile hiç bir dönem destek alamadığı yüzlerce karşıt ve lakayt olan halkların desteğini ve sempatisini kazanmış oldu. Kitlesel tepkiler ve gösteriler öyle bir ivme kazanmış ki işgal rejimini sınırsız destekleyen ABD ve diğer dörtlünün siyonistleri yarı yolda bırakacağı görüşü konuşulur olmuş. Bu olasılık zannımca işgal şebekesinin ve destekçilerinin gözünden kaçmış. Hesapları tutmamış yani. Bu nedenle destekçileri zararın neresinden dönersen kârdır fikrine meyletmek zorunda kalabilirler.
Aynı oranda işgal rejimi dünya halkları nazarında meşruiyetini yitirmeye başlamakla kalmadı Hitlervari katliamlarından ötürü istenmeyenler listesinde en başa alındı. Dolayısıyla destekçilerinin de insan hakları, uluslararası hukuk vb. maskeleri düşmeye başladı.
Aksa Tufanı ikinci haftasına girdiğinde İzzettin Kassam Tugayları’nın cesaretinden ve Gazze Halkı'nın ölüm pahasına bile olsa kararlılığından zerre kadar taviz vermemiş olmaları tüm dünyanın dikkatini o yöne de çevirmiştir. Bu sarsılmaz irade ve savrulmaz bilinç kitlesel hareketliliği arttıran en büyük etken olmuştur denebilir.
BM tarafından bile yıllar önce terör listesinden çıkarılmış olan HAMAS, işgal şebekesinin katliamlarına, hukuksuzluğuna hatta soykırımına rağmen asla terör eylemlerinde bulunmamak ile dünyanın en meşru ve en onurlu savaşçıları olduğunu, gerçek manada ispatlamış oldu.
Batı ve medya uşakları dilediği kadar HAMAS terör örgütüdür diyedursunlar...
Farklı cenahlardan elde ettiği bu kazanımların en az on katını Müslüman Halklar nezdinde de kazanmıştır. İslam âlemi içerisinde var olan itibar ve güvenirliğini cesaret ve feraset yüklü bu hamlesiyle zirvelere eriştirmiştir.
İslam Ümmeti’nin tüm fertleriyle hesapsız ve sınırsız bir bağ oluşturmayı başarmış. Gönül bağı. Vela.
Aynı zamanda itibarının zirvesinde ümmetin uyuşuk, gayretsiz, hareketsiz mensuplarının tamamına yakınını direnişin vazgeçilmezliğiyle tanıştırmıştır. Direniş tohumlarını dünyanın dört bir yanına serpmiştir.
"İslam Ümmeti’nin tüm yolları elbette ki Kudüs'ten geçer." gerçeğini milyon gönüllere ilmek ilmek işlemiştir. Hem de yirmi günlük kısa bir sürede...
Kudüs'ün özgürlüğüne, Filistin’in hukuksal tüm haklarına ulaşma olasılığını inanılmaz derecede arttırmıştır.
Öncelikle Gazze'de sonra Filistin'de dahası tüm İslam beldelerinde muhteşem bir itibar ve muazzam bir sempati kazanmıştır. Aksa Tufanı sayesinde Gazze'ye, İzzetin El Kassam Tugayları'na karşı cihan şümul bir sevgi seli oluşmuştur.
HAMAS 'ın artık varoluşsal mücadelesi Aksa Tufanı ile bitmiş, işgali püskürtme ve direnişi yayma devresi başlamıştır.
Her geçen gün bu gerçek daha da kavileşmektedir.