Tarih boyunca Yahudilerin ticaret anlayışı sömürü felsefesine dayanmıştır. İçinde bulundukları toplumları ahtapot gibi sarmışlardır.
İçinde bulundukları toplumlara katkıda bulunmak yerine, önce o toplumu sömürmüş daha sonra da teslim almak için insanların içinde bulundukları zor durumdan istifade etmişlerdir. Kendileri dışındaki bütün insanlara köle ya da “insansı hayvanlar” gözü ile baktıkları için, toplumların ve medeniyetlerin inşasında herhangi bir fedakârlık ve paylaşım yaklaşımında bulunmamıştır.
Yahudiler, tarih boyunca içinde bulundukları toplumlar için daima şer ve fitne kaynağı olmuştur. Ticari açıdan da toplumların iktisadi hayatını teslim alan ve sosyal hayatı bitiren bütün sömürü enstrümanları Yahudiler tarafından kullanılmaktadır. Yahudiler için kazanç hususunda etik bir değer yoktur. Hedefe giden her yol mübah görülmektedir.
Toplumları teslim alan bütün sektörler, Yahudilerin tekeli altındadır. Tarih boyunca faiz ve tefecilik gibi toplumları uçuruma sürükleyen sömürge araçlarının en fazla Yahudiler tarafından kullanıldığını görmekteyiz.
Yine vahşi kapitalizme esas teşkil eden ekonomik sistem, kural ve tezlerin çoğunun Yahudi asıllı düşünce adamlarına dayandığını görmekteyiz. Haklılığını, manipülasyon ve güçte; zayıflığı ise haksızlık ve sömürüye uğrama konusunda bir gerekçe olarak gören bir zihniyet insanlık düşmanıdır. Yahudi zihniyetine göre başka milletlerden olan zayıflara hiç bir şekilde hayat hakkı yoktur. Ancak modern köleler olarak yaşayabilirler. Afrika’daki mazlum ve garibanların bütün kaynakları, özellikle Yahudi küresel şirketler tarfından talan edilmektedir. Altın ve elmasın büyük büyük bir kısmı Afrikada çıktığı halde bu madenlerin borsalarının Bürüksel, Londra, New York gibi şehirlerde olması son derece düşündürücü olup dünyadaki fakirliğin fotoğrafını ortaya koymaktadır.
Günümüzde tefecilik faiz ve sömürü araçları, Yahudiler tarafından güçlü bir şekilde kullanılmaktadır. Londra Borsası, New York borsası gibi çağdaş tefecilik yapan kurumlar, ağırlıklı olarak Yahudilerin ellerindedir. Hatta bu çağdaş tefeciler, devletlerin politikalarını etkileyecek güce ulaşmışlardır.
“Yumurtasını pişirmek için, değil komşusunun evini, bir cihanı ateşe veren” Yahudiler, günümüzdeki toplumsal çöküntülerin ve savaşların baş müsebbibidir.
İnsanlığın kan, gözyaşı ve acıları üzerinden rant devşirmekte ve ekonomi imparatorlukları oluşturmaktadır.
Sahip oldukları lobiler vasıtasıyla halkları ve toplumları tefrikaya sürüklemektediler. Önce savaşların fitilini ateşleyip tolumların maddi ve manevi varlıklarını tüketmekte, daha sonra da o toplumları kendilerine muhtaç hale getirmektedirler.
Her iki çatışan tarafa silah satan bu insanlık düşmanları, toplumların tükenmesi ile beraber yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ipotek etmektedirler.
Daha sonra imar faaliyetleri adı altında inşaat işlerini alıp bir de buradan devasa bir vurgun yapmaktadırlar. Ve bu döngü böyle devam etmektedir.
Bugün küresel şer sistemi, Yahudi sermayesinin tesiri altındadır. Yahudi aile şirketleri ya da küresel ekonomi imparatorlukları, dünya düzenini ellerinde tutmaya çalışmaktadır. Dünyanın tüm kaynakları bu şer ekseni tarafından talan edilmektedir. Dünyanın kaynakları insanlığa yetmekle beraber, malesef bu kaynaklar Yahudileri doyuramamaktadır. Emek, alınteri, yeraltı ve yerüstü kaynakları… Tarih boyunca ve özellikle de günümüzde en büyük hırsızlar Yadudilerdir. İnsanların servetlerini, umutlarını ve mutluluklarını ya manipülasyonlarla ya da savaşlar ile çalmaktadırlar.
Bugün yeryüzünde var olan yoksulluğun temel nedeni Yahudilerin oluşturduğu ekonomik sistem ve onu besleyen araçlardır.
Yahudilerin ekonomik talan ve sömürü düzenine karşı mücadelenin en güzel örneklerini Hz. Muhammed (Aleyhiselatu vesselam) vermiştir.
Hicretten sonra, Medine'ye gelindiğinde ve Medine İslam Devleti kurar kurmaz, ilk yapılan temel icraatlardan birisi; Müslümanların kendilerine ait adalet temelli bir pazarın kurulması ve Medine Şehir Devleti'nin ekonomisi üzerindeki Yahudi tekelinin kırılması olmuştu. Çünkü pazar kendilerine ait olunca kendi kural ve ahlaksız mantıklarına göre bir ekonomik düzen inşa etmişlerdi. Kısacası oyunun kurallarını kendileri belirlemekte idi.
Bu konuda atılan ve Yahudilerin sömürü düzenine darbe vuran Nebevi hamle; sadece tarihi bir vaka değil, aynı zamanda tüm zamanlarda küresel sömürü düzenlerine karşı atılan esaslı bir adım ve meydan okumaya dönük çok kıymetli bir perspektiftir. İnsanlık mücadele mirasına dair kıymetli bir tecrübedir.
Günümüzde insanları çağdaş köleler haline getirmek isteyen Yahudiler, insanları düşünmeyen ve sadece kendi sistemlerinin birer çarkı olan varlıklar haline getirmeye çalışmaktadır.
Yahudiler öncelikle ekonomik düzeni manipülasyon ile kontrol etmeye çalışmaktadır. Eğer bu yöntem ile başarılı olamazlarsa bu durumda savaşlar devreye sokulmaktadır.
Küresel sistemin efendileri olarak kendilerini konumlandıran Yahudiler, toplumları içeriden çürüten tüm vasıtaların tekelini ellerine almış durumdadır. Özellikle pornografi, eğlence, kumar ve benzeri gibi toplumu asli kimlik ve enerjisinden uzaklaştıran ve uyuşmuş kitleleri sömürmeye müsait araçlar, etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Zaten kurdukları sömürü düzeni vasıtasıyla toplumları iliklerine kadar sömürdükleri yetmiyormuş gibi, kalan varlıkları da kumar, fuhuş, içki, eğlence vasıtasıyla ele geçirmektedirler.
Bir mücadele metodu olarak Yahudilerin ekonomi kaynaklarına saldırmak gerekir.
Hayber örneği ve alınan sonuç, bize tarihi bir perspektif sunmaktadır. Dünyayı en çok seven insanları dizginlemenin yolu, onların mallarını hedeflemektir. Hayber’de yaşanan savaş ve Yahudilerin hurma bahçelerinin kesilmeye başlanması üzerine kalelerinden çıkarak teslim olmaya başlamaları, bizlere Yahudilerle mücadelede en zayıf oldukları noktayı göstermektedir. Düşmana da her konuda en zayıf yerden saldırmak ve savaşın zeminini buraya kaydırmak gerekir. Bugün boykot etme ve küresel yahudi şirketlerinin pazarını daraltma etkili mücadele yöntemlerinden birisidir. Bugünün hurmalarını kesmek, Yahudilerin bütün mallarının ve hizmetlerini boykot altına almak demektir.
Yahudiler, hem diğer yönleri hem de ekonomik sömürü ağları sebebiyle tüm insanlık için bir tehdittir.
İnsanlık ailesi, bu sömürü çarkını kırdığı gün elbette daha yaşanılır bir dünya inşa edebilecektir.
İnsanlık, Yahudi tekelinin olmadığı bir ekonomik sistemi deneyimlemeli ve emeğinin karşılığını alabilmlelidir. Evrensel çapta hakça paylaşım hamlesi başlatılmalı ve Yahudilerin kurmuş olduğu eşkıya düzenine karşı bir meydan okuma ile alternatif ortaya konulmalıdır. Tüm mazlumlar ve mahrumlar; emeğine, alın terine ve zenginliklerine sahip çıkmalı; Yahudilerin gasp ettiği tüm varlıklarını geri almak için insanlık ve adalet koalisyonu oluşturmalıdır.