Birlik, kardeşlik ve evrensel dayanışma üzerine bir düşünce
بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله و الصلاة و السلام علي رسول الله و علي آله و صحبه و من والاه و بعد:
Giriş
İslâm, yalnızca fertlerin allah’a kulluğunu düzenleyen bir din değildir. O, aynı zamanda insanları birlik, kardeşlik ve dayanışma içinde yaşamaya çağıran evrensel bir hayat nizamıdır.
Kur’ân-ı kerîm, müminlerin birbirine kenetlenmiş bir yapı oluşturmalarını, kalplerinin bir ve hedeflerinin ortak olmasını emreder. Müslümanlar arasındaki kardeşlik, ümmet bilincinin temelini oluşturur. Bu bilinç, islâm toplumunun hem manevî hem de maddî gücünün kaynağıdır.
Kur’an’da birlik ve dayanışma çağrısı
Yüce allah, âl-i imrân sûresinde şöyle buyurur:
“hep birlikte allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de allah gönüllerinizi birleştirdi ve o’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarındayken oradan da sizi allah kurtarmıştı. İşte allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”
(âl-i imrân, 103)
Bu ayet, yalnızca bir toplumsal çağrı değil, islâm ümmetinin varlık sebebini hatırlatan ilahî bir bildiridir.
1. “allah’ın ipi”nin anlamı
Tefsir âlimleri “allah’ın ipi” ifadesini; kur’an-ı kerîm, islâm dini veya tevhid akîdesi olarak açıklamışlardır. Bu benzetme, ip gibi sağlam ve birleştirici bir bağı simgeler.
Nasıl ki insanlar bir ipe tutunarak uçurumdan kurtulursa, müslümanlar da kur’an’a ve sünnet emirlerine sarılarak dünyevî ve uhrevî felaketlerden korunurlar.
Ayetin “hep birlikte” ifadesi, dinin yalnızca bireysel bir inanç sistemi olmadığını; toplumsal bir sorumluluk alanı olduğunu da açıkça gösterir.
2. Bölünme tehlikesi
“bölünüp parçalanmayın” emri, islâm toplumunun karşılaşabileceği en büyük tehlikeye dikkat çeker.
Irk, mezhep, dil veya kültür farklılıkları -allah’ın birer ayeti olarak- ayrılığın değil, zenginliğin kaynağı olmalıdır.
Tarih boyunca müslüman toplumlar bu ilahî uyarıyı unuttuklarında fitne, iç savaş ve zayıflık içine düşmüş ve düşmanlarına yem olmuşlardır.
Dolayısıyla ümmetin birliğini korumak yalnızca siyasi bir vazife değil, imanî bir sorumluluktur.
3. Kardeşlik nimetini hatırlamak
Ayetin ikinci kısmında allah teâlâ, müminlere geçmişteki düşmanlıklarını ve o’nun sayesinde kazandıkları kardeşliği hatırlatır.
İslâm öncesi arap toplumunda kabile savaşları ve kan davaları yaygındı. Ancak islâm’ın gelişiyle düşman kabileler “mümin kardeşler” hâline geldiler. Bu, sadece toplumsal değil, kalplerin ıslahıyla gerçekleşen mucizevî bir dönüşümdü.
Resûlullah ﷺ bu hakikati şöyle ifade etmiştir:
“müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.” (buhârî, mezâlim 3; müslim, birr 58.)
4. Ateş çukurunun kenarından kurtuluş
“siz bir ateş çukurunun kenarındaydınız; allah sizi oradan kurtardı.”
Bu ifade şirk, cehalet ve ahlâkî çöküşten kurtuluşun sembolüdür.
İnsanlık, vahyin rehberliğinden uzaklaştığında hem bireysel hem toplumsal anlamda yok oluşun eşiğine gelir.
Kur’an ve sünnet’e dayalı tevhid inancına sarılmak, bu uçurumdan kurtulmanın yegâne yoludur.
Nitekim hucurât sûresi’nde rabbimiz şöyle buyurur:
“müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin; allah’tan sakının ki rahmetine mazhar olasınız.”
(hucurât, 10)
Bu âyet, müminler arasındaki ilişkilerin temelinde kardeşlik hukuku bulunduğunu vurgular. Birlik rahmettir, ayrılık ise fitne.
Saff sûresi ve ümmetin kenetlenmişliği
Yüce allah buyurur:
“bilin ki allah, kendi yolunda sağlam örülmüş bir duvar gibi kenetlenmiş, saflar hâlinde çarpışanları sever.”
(saff, 4)
Bu ayet, ümmetin disiplinli, düzenli ve birbirine destek olan bir topluluk olması gerektiğini bildirir.
Müslümanlar, tıpkı taşları birbirine kenetlenmiş bir duvar gibi olmalıdır; birinin zayıflığı diğerinin desteğiyle güç bulmalıdır.
Bu dayanışma sadece savaşta değil ilimde, ahlâkta, dayanışmada ve adalette de geçerlidir.
Hadislerde ümmetin birlik ruhu
Resûlullah ﷺ şöyle buyurmuştur:
“müminler, birbirlerini sevmede, merhamet ve şefkat göstermede tıpkı bir beden gibidir.
Bedenin bir organı rahatsız olduğunda, diğer organlar da uykusuzluk ve ateşle bu acıyı paylaşır.”
(buhârî, edeb 27; müslim, birr 66)
Bu hadis, ümmetin tek bir vücut gibi olduğunu anlatır.
Bir müminin acısı diğerinin kalbinde yankı bulmuyorsa, ümmet ruhu yara almıştır.
Gerçek kardeşlik, acıyı da sevinci de paylaşabilmektir.
Ümmet bilincinin hayati önemi
Ümmet bilinci, islâm toplumlarının diriliş ruhudur.
Bu bilinç; sevgi, merhamet, adalet ve fedakârlık üzerine kuruludur.
Tarih boyunca müslümanlar bu bilinçle hareket ettiklerinde izzet bulmuş; dağınıklığa düştüklerinde zayıflamışlardır.
Bugün ümmetin en büyük tehlikesi, birlik ruhunun zayıflamasıdır.
Farklı diller, ırklar, coğrafyalar arasında duvarlar örülmüş; ortak değerler ikinci plana itilmiştir.
Oysa islâm, bütün müminleri “tek bir kardeşlik halkası” içinde birleştirir.
İslâm ve ırkçılığa karşı evrensel kardeşlik
Bugün hâlâ insanlar ten rengi, dil, soy veya millet farkı nedeniyle birbirine üstünlük taslamaktadır.
Oysa islâm, bundan 1400 yıl önce insanlık tarihinin en güçlü eşitlik mesajını vermiştir.
“ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık; birbirinizi tanıyasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, o’na itaatsizlikten en çok sakınanınızdır.”
(hucurât, 13)
Bu ayet, ırkçılığı ve kibri kesin biçimde reddeder.
İnsanı yücelten şey ırkı değil, takvâsıdır.
İslâm’da üstünlük ölçüsü: takvâ
Üstünlük; soyda, renkte, servette veya güçte değil; kalpteki iman ve takvâda gizlidir.
Peygamber efendimiz ﷺ veda hutbesi’nde şöyle buyurmuştur:
“ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Arap’ın arap olmayana, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir.” (ahmed b. Hanbel, müsned, 5/411)
Bu hutbe, insanlık tarihinin ilk ırkçılık karşıtı bildirgesidir.
İslâm, insanı görünüşüyle değil, özüyle değerlendirir.
Farklılıklar düşmanlık değil, zenginliktir
Kur’an, farklılıkları bir kusur değil, ilâhî bir güzellik olarak görür:
“göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da o’nun ayetlerindendir.”
(rûm, 22)
Bir tabloyu güzel yapan, renklerin aynı olması değil, uyum içinde durmasıdır.
İnsanlık da bu uyumla bir arada yaşadığında anlam kazanır.
Peygamberimizin ırkçılığa karşı tavrı
Resûlullah ﷺ hayatı boyunca ırkçılığa karşı açık bir duruş sergilemiştir.
Bir gün ebû zer (radiyallahu anh), bir sahabeye kızarak “ey siyah kadının oğlu!” Deyince, peygamber efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur:
“ey ebû zer! Sen hâlâ içinde cahiliye kalıntısı taşıyorsun!”
(buhârî, îmân, 22)
Bu olay, islâm’ın ırkçılığı kesin biçimde reddettiğini açıkça gösterir.
Gerçek üstünlük yalnızca takvâdadır.
Modern dünyada müslüman duruşu
Bugün hâlâ birçok toplum, ırk ve milliyet üzerinden üstünlük iddia etmektedir.
Oysa gerçek mümin, “kardeşim siyah, beyaz, arap, türk, kürt ya da afrikalı fark etmez” diyebilendir.
Çünkü islâm ümmeti, asya’dan afrika’ya, avrupa’dan anadolu’ya uzanan bir iman kardeşliği zinciridir.
Bu zincirin gücü, aynı renkten değil, aynı kıbleden doğar.
Sonuç
Ümmet bilinci, islâm toplumunun diriliş ve izzet ruhudur.
Kur’an’ın öğrettiği, sünnet’in örneklediği bu bilinç; kalpleri birleştirir, tefrikayı yok eder ve islâm’ın şerefini yeniden ayağa kaldırır.
Cenâb-ı hak bizleri, saff sûresi’nde övdüğü gibi,
kendi yolunda saf bağlayarak kenetlenen,
kardeşliğini koruyan ve ümmet bilincini diri tutan müminlerden eylesin.
Âmin