İnsan, özünde insan olmak ve insan kalmak için gerekli tüm donanım ve yeterliliğe sahip olarak yaratılmıştır. Bu istidadın canlılığını, aktifliğini muhafaza etmek için insan bilincinin sürekli direniş halinde olması gerekir.
Direnişin sabretmek, mukavemet göstermek, karşı koymak, tepki vermek, itiraz ve inzar manalarıyla bütünleşmiş olması, bu direnen bilinci izah eder.
Dünya, insanın iç âlemi gibi sürekli aktif çatışmaların ve mücadelenin var olduğu büyük bir âlemdir aslında. Kişinin irade ve dirayeti, içsel çatışmalarında iyiden yana kötüye karşı kararlı olmasıyla kişiye insan hüviyeti kazandırır.
Bu kazanımı imanın huzuru ve İslam’ın düsturları ışığında elde etmek insanı Müslüman yapar.
İnsan için direniş insanlığı, direnç gücü nispetin olur. Bir Müslüman için direniş imanı, direnç imkanı nispetinde...
Karşıtına karşı direniş göstermediğin hiçbir davranışın senin için bir erdem olamaz. Faiz ile iştigal olacak kadar paran yoksa senin faize karşı duruşun senin için bir erdem değildir. Çünkü o konuda imtihan edilecek duruma gelmemişsin. Yapageldiğin iyiliklerinden dolayı engellemelerle ve zorlamalarla karşılaşmamışsan o iyilikler seni gerçek iyi yapmaz belki de iyi alışkanlıklar edinmiş biri yapar.
Ne zaman tüm engellemelere karşı ve her türlü zorluğa rağmen iyiliklerinde ısrar etmiş ve istikrar göstermişsen işte o zaman o iyiliğin senin için bilinçli bir erdeme dönüşür ve seni gerçek iyi yapar. Kısaca direnişin yoksa sen iyi bir insan, iyi bir Müslüman değilsindir. Kötülük yapmıyor olman seni iyi yapmaz, sadece kötü olmadığını gösterir. İyilik yapıyor olman senin kötü olmadığının delili olamaz. Kötülüğe karşı direnişin ve iyilerle birlikte oluşun senin iyi olduğunu ve kötü olmadığını ispatlar.
Dahası...
Direniş bilinci olmazsa, siyonist canavarlara kulluk yapan kapitalist dünya seni çok yönlü sömürürken sana iyi muamelesi yapar.
En iyi, en medeni sömürülen olduğundan bazen mutlu çoğu zaman memnun olursun. Seni mutlu eden cahilliğin/dirençsizliğin korunsun diye okursun/okutulursun. Medeni olmak için bağnaz ve acımasız olman gerektiğini keşfedersin. Başkalarını zenginleştirmek için süreklilik arz eden fakirliğin seni çalıştırmak için kamçıya dönüşür. Seküler dünyada sorunsuz bir şekilde sömürüldükçe sömürülürsün. Hem fikirsel hem de fiziksel...
Direniş bilincin yoksa zaten sen de yoksun. Bilinç dünyan işgal edilmiştir. Hak batıl ayırt ediciliğin körelmiştir. İyi bir insan, iyi bir meta, iyi bir tüketici, iyi bir tükenen olarak kötülere/kötülere hizmetkar olursun da asla bunun farkına varmazsın. Senin artık davranışa dönüşemeyen kararlarından başka hiç bir etkin kalmamıştır.
Müslüman’ın kararını davranışa dönüştürerek aktifleştirmesi ve kötülüğe karşı direnç göstermesi onun iyi bir Müslüman yani sömürülemeyen bir insan olduğunun delilidir. Yani direniş aslında sömürülmemektir, süzgeçtir. Gerçek ile yapayı, iyi ile iyi görüneni, asıl ile faslı, tükenen ile tüketeni, kanan ile kandıranı, öz ile sözü birbirinden ayıran bir imtihan eleğidir. Kısaca direniş hayattır. Gerçek hayat... Direniş olmazsa olmaz... Anlam olmaz, dâva olmaz, insanlık olmaz, değerler olmaz, erdem olmaz, iyi olunmaz…
Direniş insanı insan eder ve Müslüman’I Müslüman eder. Haktan yana batıla karşı, mazlumdan yana zalime karşı, âlimden yana tağuta karşı, tevhitten yana şirke karşı bir duruş kazandırır.
Vazgeçilmezlerimiz, uğruna vazgeçebildiklerimizin miktarı kadar değer taşır. Yani direnişimiz kadar.
Bir Müslüman’ın inanç gücü ve dâva bilinci, uğruna feda edebilecekleri kadar anlamlı ve geçerlidir. Bu anlam ancak direniş ile gerçekleşebilir. Hürriyet, uğruna esareti göze alanların hakkıdır. Şehadet, uğruna ölüme tebessüm edecekleri gözetir.
Bu minvalde direniş başlı başına insan olmak ve insan kalmak için vazgeçilemez bir erdemdir. Direnişi olmayan, direnç göster(e)meyen pasif insanların aslında iyi veya kötü olmaları sonuç itibarıyla bir anlam ifade etmez.
İyinin pasifi de kötünün pasifi de kötülüğe hizmet eden dolaylı kötülerdir. Kötülüğe, fenalığa mani olmamak da kötülüktür, fenalıktır.[1] Zalimlere baş kaldırmamak baş eğmektir. Zulme rıza göstermek ve zulmün aşikâr olanına sessiz kalmak elbette ki zulümdür.
Bugün Gazze’de işlenen Siyonist vahşetin belki de en güçlü nedeni iyilerin gerçek iyi ol(a)mamasıdır. Bu vahşet, yeryüzünde bulunan gayretsiz tüm iyilerin dolaylı desteği ve dolaylı ortaklığı neticesinde kan dondurucu boyutlara varmıştır. Soykırımın hunharca devam etmesinin asıl nedeni de bu dirençsizlik bu direnişsizlik halidir.
Gazze’nin izzetli direnişi, Siyonist terör şebekesinin vahşet dolu soykırımına karşı gösterilmesi gereken insani ve İslami bir duruşun gereğidir. Her insan direnişi kadar insandır ve her Müslüman direnişi kadar Müslüman’dır. Diğerleri her halükarda zulme ve soykırıma destek ortaklığı içerisindedir. Bunların gayretsiz bir iyi veya kendi halinde bir kötü olmasının hiçbir ehemmiyeti yoktur.
Gayretsiz iyiler, etrafına iyilik yaymadıklarından dolayı kötülüğe alan açan iyilerdir. Kötülüğe alan açmak kötülüktür. Kötülerin gayrete gelmesini veya kötülüğe alan açılmasını ancak ve ancak iyilerin direnişi, yani gerçek iyiler engelleyebilir.
Şu hakikat bir sır olmasa gerek. “Gerçek manada iyi olmak için sadece iyi olmak yetmez, kötülerden beri olmak ve kötülüklerle mücadele etmek gerekir.”
Mücadele yani direniş haktan yana batıla karşı olursa, “pasif iyi”yi gerçek iyi yapar. Hakka karşı batıldan yana olursa “pasif kötü”nün gerçek kötü olacağı gibi…
Müslüman bir şahsın sergileyeceği direniş onu Müslüman bir şahsiyete dönüştürür. İslam sadece iyi olmayı emretmiyor. İslam’ın bu konuda, düstur-u azim olan şu emr-i ilahisi çağlardan beri yankılanmaktadır.
“Emri bi’l-marûf nehyi ani’l-münker”[2] (İyiliği emredip, kötülükten sakındırmak)
Bu hakikat güneş gibi parıldarken sessizlik ve gayretsizlik yok oluştan başka bir şey değildir. Manen yok oluş, anlamsal ve hedefsel yok oluş..
Kurtuluşa giden her yol direnişten geçer, direnç ve mukavemet gerektirir.[3] Bu fedakârlık, sorumluluk, feraset ve cesaret ister. Ret ve men etmeden, itiraz ve inzar etmeden kabul ve makbul olunamaz.
Aydınlığın varlığı karanlığın yokluğuyla olur. Karanlığın varlığı da aydınlığın yokluğuyla...
Kötü bir dünyada iyi bir Müslüman olmanın tek çaresi var o da direniştir.
Direndiğin kadarsın. Direncin kadar varsın.
[1] “İsrailoğullarından inkâr edenlere, Dâvud ve Meryem oğlu İsâ diliyle lânet edilmiştir. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mâni olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi.” (Mâide sûresi, 78-79)
[2] (Tevbe sûresi, 67,71. Hac 41. Ali İmran 110. …)
[3] “Biz fenalıktan menedenleri kurtardık; zâlimleri de Allah’a karşı gelmekten ötürü şiddetli azâba uğrattık.” (A’râf sûresi, 165)