Ebu Malik Haris bin Asım El-eş’arî’den (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir. Dedi ki: Resulullah (sallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “اَلْحَمْدُ لِلَّهِ (‘Allah’a hamd olsun’ zikri)teraziyi doldurur. اَلْحَمْدُ لِلَّهِ وَسُبْحَانَ اللهِ (‘Allah’a hamd olsun ve Allah her türlü eksikliklerden temizdir’ zikri ise) yer ve göklerin arasını doldurur…” (Müslim, Tahâret 1. Tirmizî, Daavât 86)
Ebu Hureyre’den de (radiyallahu anh) rivayet edilmiştir ki: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah’a Hamd ile başlanılmayan her önemli şey bereketi kesilmiş (veya noksan) bir şeydir.” (Sünen’ül-kübra Nesai, ibn-u Mace, Şuab’ül-iman)
Hamd, Allah’ı kemâl sıfatlarıyla övmek demektir. Her salih amelin bir sevabı olduğu gibi Allah Teâlâ’yı, kendisine lâyık kemâl sıfatlarıyla övmenin de hiç şüphesiz büyük ecir ve sevabı vardır. Bu büyük zikrin sevabı mizanı, teraziyi dolduracak ölçüde büyüktür. Zira bu cümle, kısa olmakla beraber yaratılış gayesi olan tevhid inancını ifade ettiği ve yüce yaradana karşı tam bir teslimiyet ve rıza ifade ettiği içinbüyüktür ve Allah nezdinde kıymetlidir.
“Zikrin en faziletlisi Lailahe illallah’tır. Duanın en faziletlisi de Elhamdulillahtır.” (İbn-u Mace: Edeb, 3800)
Allah’ı kemâl sıfatları ile anmak demek olan “Elhamdu lillah” zikri ile O’nunoksan sıfatlardan tenzih anlamındaki “Sübhânellah” tesbihi bir arada söylenince, tam olarak tevhid inancı dile getirilmiş olmaktadır. Bu tesbih ve tenzih, kâinâtın en büyük ve yegâne gerçeğini itiraftır. Sevabı da ona göre olup yer ile gök arasını dolduracak kadardır.
Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatıyor: Bir adam geldi ve saffa girdi. Nefes nefeseydi. Şöyle dedi: الْحَمْدُ لِلَّهِ حَمْدًا كَثِيرًا طَيِّبًا مُبَارَكًا فِيهِ “Bol, güzel ve bereketlenmiş bir hamd ile Allah’a hamd ederim.” Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) namazını bitirince “Bu kelimeleri söyleyen hanginizdi?” buyurdu. Millet sustu. Buyurdular ki: “Kelimeleri söyleyen hanginiz idi? Kötü bir şey söylememiştir.” Bir adam dedi ki: “Ben gelirken nefesim kesilmişti o kelimeleri söyledim.” Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ben, o kelimeleri kaldırmak için on iki meleğin yarıştıklarını gördüm.”(Müslim: Mesacid: Hamdın fazileti)
Dolayısıyla hadis-i şerifler bu zikir ve tesbihin bilinçli olarak söylenmesini vetekrar edilmesini tavsiye emektedirler.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ayrıca her münasebette hamd etmeyi bize ders vermiştir:
Ebu Hureyre’den (radiyallahu anh). Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “… Her hal ve durum için Allah’a hamd olsun. Ateş ehlinin durumundan Allah’a sığınırım” (Tirmizi: Deavat 3599)
Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatıyor: Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) hizmet eden Yahudi bir çocuk vardı. Hastalandı. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onun ziyaretine geldi ve başı yanında oturdu. Ona dedi ki: “Müslüman ol!”Çocuk yanında bulunan babasına baktı. Babası ona: “Ebe’l-Kasime itaat et!” dedi. Bunun üzerine çocuk Müslüman oldu. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) yanından çıkınca “Onu ateşten kurtaran Allah’a hamd olsun” dedi. (Buharî: Cenaiz, 1356)
İbn-u Ömer (radiyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke’nin fethi günü Kabe’nin merdiveni üzerinde durdu ve şöyle dedi: “Va’dini yerine getiren, kuluna yardım eden ve tek başına grupları hezimete uğratan Allah’a hamd olsun!...”(Nesai: 4799)
Hz. Aişe’den (radiyallahu anha) dedi ki: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sevdiği bir şeyi gördüğünde: «الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي بِنِعْمَتِهِ تَتِمُّ الصَّالِحَاتُ» “Nimeti ile güzel ve faydalı şeylerin tamamlandığı Allah’a hamd olsun” derdi. (İbn-u Mace: Edeb 3803)
Ebu Hureyre’den (radiyallahu anh) Bir gün Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) sıcak bir yemek getirildi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yemeği yedikten sonra: “Elhamdulillah şu şu vakitten beri karnıma sıcak yemek girmemiştir” dedi. (İbn-u Mace: Zühd 4150)
Hz. Abdullah (radiyallahu anh) anlatıyor: “Ya Rasulallah! Ebu cehil oldürüldü” dedim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Va’dini yerine getiren, dinini aziz kılan Allah’a hamd olsun” dedi. (Sünen-i kübra Nesai)
Bugün de Gazze ve Filistinli Müslüman kardeşlerimizin bu zikri hemen hemen tüm konuşmalarında ifade ettiklerinin hikmeti budur. Şüphesiz onlar bu zikiri tekrar ederlerken tam bir bilinç ve şuur içindedirler.
Evet, dünyada misli görülmemiş başlarındaki vahşete rağmen her konuştuklarında “Elhamdülillah” demeleri; ayrıca vahşi düşmanın her bir cinayet ve vahşeti, Müslümanların suskunluğu ve dünyanın seyirci kalması karşısında "حسبنا الله ونعم الوكيل “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” ayetini haykırmaları dostu düşmanı hayran bırakmış ve emsali görülmemiş bir iman ve teslimiyetin göstergesidir.
Evet, her şeye rağmen “Elhamdu lillah! ...”
Bebekleri ihtiyarlaştıran müthiş musibetlere karşı sarsılmaz iman için “Elhamdulillah! …”
En modern silahlarla, tam teçhizatlı, dünyanın tüm müstekbirlerine karşı tüm imkansızlıklara rağmen hakkı savunmak için bir yıldır sabır, kararlılık ve azimle mücadele, cihad, direnme ve dayanma gücü verdiği için “Elhamdu lillah! ...”
Düşmanın birkaç hafta dediği ancak bütün gücü ile 12 aydır kendi mahsulubataklığın içinden çıkamadığı ve rezil-rüsva olduğu için “Elhamdu lillah! ...”
Bu şanlı direnişin;
- Derin uykuda olan bir ümmeti uyandırdığı için “Elhamdu lillah! ...”
- İslam ümmetinin başındaki birçok liderin birer kukla olduklarını açığa çıkardığı…
- Tüm hainlerin maskelerini düşürdüğü…
- “Uluslararası insan hakları” hezeyanının kuru bir yalan ve yanıltmadan ibaret olduğu gerçeğini ortaya çıkardığı…
- Kimin insan kimin hayvandan bin kat aşağı olduğunu aşikâr ettiği…
- İsmi ne olursa olsun tüm küfür yönetimlerinin aslında Siyonizm’in hizmetkarıve kölesi olduğunu ortaya çıkardığı için…
- Esaretin Gazze dışında her tarafı kuşattığını gösterdiği için…
- Yüzbinlerce insanın imana gelerek cehennemden kurtuluşuna vesile olduğu için…
Ve daha nice bildiğimiz ve bilmediğimiz zahiren kötü ancak hakikatte güzelliklerve hikmetler için…
“Elhamdu lillah! ... Elhamdu lillah! ... Elhamdu lillah! ...”