Bir nesneye, canlıya, insana veya topluluğa dair herhangi bir kanaate varma sürecinden önce, tanıma/ tanımlama ve anlamlandırma süreci gelir.
Zira tanımadan/ tanımlamadan varılan kanaatlerin anlamı yitik, teşhis ve tespitleri de nakıs olur. Bu ise bir nesneye, canlıya, insana veya topluluğa karşı adaletten ve hakkaniyetten uzak tutumlara sevk ederek, hem eylemsel, hem söylemsel olarak yanlışlara,yanılsamalara mahkûm ve mecbur kılar.
Bu sebeple bir nesneyi, canlıyı, insanı veya bir topluluğu tanımak için karakterini, karakteristik özelliklerini bilmek icap eder.
Yani onun kendine has ve başkalarından ayıran başlıca özelliklerini, davranışlarını, tutumlarını, bunları güdüleyen, besleyen ve yönlendiren temel belirtilerini..
Zira karakter tüm bu özellikleri içine alan genişçe bir kavramdır.
Ancak şunu belirtmek gerekir ki, karakter kelimesi köken olarak Fransızcadan gelen bir kelimedir. Bir bireyin veya toplumun öz benliğini, özünü, özgül özelliklerini ifade etmek için yaygın olarak bu kavramı kullansak da geniş manada seciye, ahlâk, huy, tabiat ve bu minvalde anlamlar ihtiva eden bir sözcük olarak da kullanıldığını ifade edebiliriz.
Pek tabidir ki, yukarıda da zikrettiğimiz gibi, bireylerin karakteristik özellikleri olduğu gibi toplumlarında karakteristik özellikleri vardır.
Bu uzunca girizgahtan sonra, yazımızın geri kalan kısmında, yüzyıllardır üzerine çok konuşulan, yorumlar yapılan, yazılar yazılan İsrailoğullarına ve karakterine dair, onları en iyi tanıyan Yüce Rabbimizin vahyine müracaat edeceğiz.
Zira bu konuda oldukça aydınlatıcı ve açık bilgiler veren Kur’an-ı Azimuşan’ın rehberliğinden istifade etmek, en isabetli yol olacaktır kanaatindeyiz.
Kur’an-ı Kerim’de Âl-i İmrân suresi 93 ve Meryem suresi 58. ayetlerinde geçtiği üzere İsrail kelimesi ve Hz. Ya‘kub’un ikinci adı veya lakabı olduğundan dolayı, onun soyundan gelenlere “Tevrat’ta Beney Yisrael, Kur’an’da Benû/Benî İsrâîl (İsrâiloğulları) denilmektedir.”
Beni İsrail’in karakteristik özelliklerinden haber veren bazı ayetler...
“Onlara ayrıca din konusunda apaçık deliller verdik. Ne var ki onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık ve ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir.” (Câsiye, 17)
“Tevrat’ın hükümlerini uygulamakla yükümlü tutulan, fakat bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin hâli, ciltlerle kitap taşıyan merkebe benzer. Allah’ın âyetlerini yalanlayan topluluğun hâli ne kötüdür! Allah zâlimler topluluğunu doğru yola erdirmez.” (Cum’a, 5)
“Oysa onlar işledikleri günahlar yüzünden ölümü asla istemezler. Allah ise, o zâlimleri çok iyi bilmektedir.” (Cum’a, 7)
“Biz İsrâiloğulları’nı, Yâkub’un on iki oğlundan türeyen oymaklar hâlinde on iki kabileye ayırdık. Çölde susuz kalıp da kavmi Mûsâ’dan su isteyince ona: “Asanla taşa vur!” diye vahyettik. O da vurur vurmaz taştan on iki pınar birden fışkırıverdi. Böylece her kabile su alacağı yeri öğrendi. Yine çöl sıcağında üzerlerine bulutu gölge yaptık; kendilerine kudret helvası ile bıldırcın eti ikram ettik. “Size verdiğimiz temiz ve helâl rızıklardan yiyin” dedik. Onlar bu nimetleri hiçe saymakla(Nankörlük yaparak) aslında bize bir zarar veremediler, fakat böylelikle sadece kendilerine zulmediyorlardı.” (A’râf, 160)
“Biz, İsrâiloğulları’nı güzel bir bölgeye yerleştirdik, onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Onlar ise, kendilerine ilim geldikten sonra anlaşmazlığa düştüler. Hiç şüphesiz Rabbin, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir.”(Yunus , 93)
“Elbette onları insanların hayata en hırslı, en düşkün olanları olarak bulacak, hattâ müşriklerden bile daha düşkün bulacaksın. Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular, oysa uzun yaşamak kendisini azabdan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. ALLÂH, onların neler yaptığını görüp duruyor.” (Bakara, 96)
“Her söz verdiklerinde onlardan bir grup sözünü bozmadı mı? (Hayır, öyle değil!) Aslında onların çoğu iman etmezler.” (Bakara, 100)
“ Allah katından, yanlarında olan Kitab’ı doğrulayan bir resûl kendilerine geldiğinde, kendilerine Kitap verilenlerden bir grup bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabı’nı sırtlarının gerisine attılar.” (Bakara, 101)
“Bunlar öyle kimselerdir ki ahiretlerini dünya hayatı karşılığında satmışlardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecektir.” (Bakara, 86)
“Hani biz İsrailoğullarından: “Yalnızca Allah’a ibadet edin, anne babaya, yakın akrabaya, yetimlere ve miskinlere/ihtiyaç sahibi yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzel söz söyleyin. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin.” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç (büyük çoğunluğunuz) sözünüzden döndünüz ve hâlâ yüz çevirmeye devam etmektesiniz.” (Bakara, 83)
“Onlar Peygamber’e: “Bizim kalplerimiz örtülüdür, söylediklerini anlamıyoruz” dediler. Aslında gerçeklerin üzerini bilerek örtmeleri ve inanmamakta direnmeleri sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir; bu yüzden pek azı iman eder.” (Bakara, 88)
“Fakat verdikleri sözden dönmeleri yüzünden onları lânetledik ve kalplerini kaskatı yaptık. Onlar Tevrat’ın kelimelerini, kastedilen mânayı bozacak şekilde yerlerinden oynatıp değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilen ilâhî hükümlerin büyük bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı dışında onlardan dâimâ hâinlik görürsün...” (Mâide, 13)
“Bu nedenle, İsrailoğulları’na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır.” (Maide Suresi, 32)
“Andolsun, Biz İsrailoğulları’ndan kesin söz almış (misak) ve onlara elçiler göndermiştik. Onlara ne zaman nefislerinin hoşuna gitmeyen bir şeyle bir elçi geldiyse, bir bölümünü yalanladılar, bir bölümünü de öldürdüler.” (Maide Suresi, 70)
“İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa’ya dediler ki: “Ey Musa, onların ilahları (var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap.” O: “Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz” dedi.” (Araf Suresi, 138)
“Kitapta İsrailoğulları’na şu hükmü verdik: “Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz.” (İsra Suresi, 4)
“İsrailoğulları’ndan inkar edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir.” (Maide Suresi, 78)
Şüphesiz ki Azim olan Allah Azze ve Celle doğruyu söyledi ...