Kopan kıyamet bir sarsıntı ile başladı. Deprem ile yığılan dev beton blokların altında, kımıldama imkânı yoktu. Babasından gelen zikir sesleri de kesildi. Yalnızlık, karanlık, dehşet ve çaresizlik kol kola vermişti. Kapının önündeki araba, duvara bitişik rengârenk vitrin, süslü perdeler bir anda yığıntı ve çöp haline gelivermişti. Hayat dediği zevklerin hepsi bitti. Düşünüyor, ağlıyor bağırmaya çalışıyordu ama nafile. Annesinin şefkat dolu anlaşılmayan iniltilerini ara ara duyuyordu. Defalarca bayılıp kendine geldi. Bir zaman sonra kısık boğuk gürültüler geldi ama yerin üstünden mi altından mı belli değildi. Zaten yerin üstü veya altı diye bir anlam da kalmamıştı. Zaman denen şey, gecenin en zifiri ve zorlu karanlığından bitmeyen bir sürece dönmüştü. Geçirdiği son baygınlık, derin bir uyku ile devam ediyordu. Uyandı ki, umuttan şefkat eli onu molozların altından nazikçe çıkardı. Bir sevinç narası yankılandı:
- Elhamdülillah yaşıyoor!
- Bana su verin.
Ama gözleri onu çıkarıp sevinç ile nara atan adama takıldı. Onu tanıdı. Çok mahcup oldu, ama mahcubiyete takati kalmamıştı.
Hastaneye kaldırıldı. Günler sonra kendine geldi. Aynı enkazdan hastaneye kaldırılan annesi ile bir araya geldi. Ara ara Kur’an-ı Kerimi eline alıyor, kapatmadan önce Şuara suresinin babasından dinlediği ayetlerini okuyup öptükten sonra, “Baba anladım, ama seni bedel verdim” deyip kapatıyordu.
Hastaneden annesi ile beraber çıktılar. Yaşadıkları cıvıl cıvıl köyler, kasabalar şehirler, yerle bir olmuştu:
-Anne! Beni kim çıkardı biliyor musun?
-Kim?
-İşe gittiğimizde babam, Kur’an-ı Kerim’den birkaç ayetin mealini okur, anladın mı diye sorunca, çoğu zaman alışkanlıktan öylesine, evet derdim. En son gün Şuara suresinden, Hz. İbrahim’in (aleyhisselam) duasını okudu. Selim ve temiz kalbi defalarca tekrarladı. “Daima temiz kalpli olun” dedi. Akşam eve dönerken yağmur yağıyordu. Yolda üsttü başı yağan yağmurdan ıslanmış bir sakallı adama “Gel, buyur bin” dedi. Adam itiraz ettiyse de hava soğuk ve yağmurlu diye hemen bindi. Arabanın içini yeni temizletmiştim. Ben içimden babama çok kızıyor, ters ters bakıp mırıldanıyordum. Adam, evine mi yaklaştı, beni mi anladı bilmiyorum. Teşekkür ederek inmek için müsaade istedi. Adam indiği gibi dışarıdan, ön camda kulağıma “Bak evladım, insan çok değerlidir. İnsan kâinatın gözbebeğidir. İnsan inandığı Allah ile anlam bulur. Kâinat içinde yaşayan insan ile aradığı anlamı bulur. İnsanın yaşamadığı bir dünyayı sen neylersin?” dedi. Tekrardan teşekkür ederek ayrıldı. Arabanın içi ıslandı ve ayakkabıları çamurlu olduğu için babama bağırdım. Babam:
- Oğlum tevafuka bak, bu gün sana okuduğum ayetler, tam da buna işaret ediyordu. Hani anlamıştın. Bütün malımız insan olanın bir parmağına kurban olsun, dedi.
Babam gayet rahattı. Bense daha da alevlendim ve öyle eve geldik. Akşam bu kıyamet koptu. Bir daha da babamı görmedim. Beni enkazdan çıkaran da o bindirdiğimiz adamdı. Sağ mı ölü mü bilmiyorum, ama onu görmeye şansımı denemeden bu şehirden çıkmayacağım. Kaldı ki, bu beton yığınların arasında benim gibi kendisine uzanacak bir merhamet eli bekleyen binlerce çaresiz var. Anne sen Adana’ya dayımlara git. Ben buradayım.
Anne kalbi kırık, gözü yaşlı bir halde arkasında en sevdiği eşini ve bütün varlığını yığıntıların arasında bırakarak gitti. Ali, kaç defa moloz yığını haline gelen evlerinin enkazına bakmaya geldi. İbretle bakıyordu. Her şey toz duman olmuştu. Olayın akşamında babası ile bindiği araba hurda bir demir parçasına dönmüştü. Her defasında dönüyor, yardım ettiği arama ekiplerini değiştiriyor, aradığı adamı bulmaya çalışıyordu. Yine gece oldu. Soğuktu ve acıkmıştı.
Yıkılan belediye binasının önünde UMUT KERVANI VAKFI, sıcak yemek dağıtıyordu. Sıraya girdi, kendi kendine “lokanta beğenmeyen, oraya buraya para harcamak için giden Ali, yemek almak için sıraya girmiş” dedi ki sıra ona geldi. Tabağı dolduran sakallı “afiyet olsun” dedi. Bu ses yabancı gelmedi. Dikkatlice baktı, tam da aradığı adamdı. Adam önündeki işi yapmaya dalmıştı. Kalabalıktı, yemeği yemek için çekildiği yerden gözleri hep adamdaydı. Zar zor bulmuştu.
Gece geç saatlere doğru ilerlerken, yemek yemeğe gelenler tek tek gelecek kadar azaldı. Sakallı adam oturmak isterken, Ali birden ellerine kapaklandı. Hasretle öpmeye başladı. Adam onu tanımadı. Ali, ağlayarak kendisini tanıttı. Adam bir baba şefkati ile gencin alnından öptü. Babasını sordu.
-Umudumuz kalmadı ve bilmiyorum.
-Evlat, hayat büyük bir kitaptır. Kimi ilk satırlardan anlar, kimi daha geç anlar. Ama önemli olan anlamaktır. Hayırlısı diyelim
-Amca, ben babamı ancak bedel verince anladım. Hele son gecenin bir önceki gecesi, sanki “gidiyorum, al oğlum bari bunu öğren” dedi. Bana okuduğu şu ayetleri hatırladıkça içim parçalanıyor:
“İbrahim şöyle dedi: "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü? Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur. O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. O, bana yediren ve içirendir. Hastalandığımda da O bana şifa verir. O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır. O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur. Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl. Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle. Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma! O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Allah'a selim bir kalp ile gelen başka." (Şuara, 75-89)
Ali, ayetleri okurken gözlerinden boncuk boncuk yaşlar akıyordu. Hayatın önemli bir mesajını babasını bedel vererek ve büyük bir musibeti yaşayarak anlamıştı. Onun gözünde artık insan kâinatın gözbebeği olmuştu. Matem ve dramın hikâyesini anlatmaya zaman yoktu. Enkazların altında bekleyen nice umutlar vardı. Onu yığıntıların arasından çıkaran, amcanın gözlerine baktı.
-Amca, ben senleyim. Yapabiliriz, yapacağız, bizi bekleyen insanlara UMUT KERVANI olacağız.
Ali inandığı rabbine yükselmişti. Ali için, şatafatlı hayatın esaret zincirleri kırılmış özgürleşmişti. Ali, insan olmanın yolunu, enkazda kalmayacak bir zenginliğin kapısını açtı. Babasının yaşayan duası olarak, temiz bir kalp ile hayata yeniden başladı.