Dünyanın yedi kıtasında, yedi gün yirmi dört saat devam eden bir film gösterime girdi. Her gün yeni bir bölümünü izliyor sekiz milyar insan. Kaç sezon süreceği belli değil. “Geçek bir hikâyeden uyarlanmıştır.” ibaresi yok tanıtımında. Tam aksine, “İzlediğiniz her sahne, kendi gözlerinizle gördüğünüz birer gerçektir.” notu geçiyor alt yazıda!
Ekranlar açılır açılmaz başlıyor aksiyon. Gökyüzünde uçan asil kartallar geldi ekrana peş peşe. Avcıların kan revan içinde bıraktığı gülistanın yaralı bülbüllerini korumak için uçuyorlar. Özellikle de abluka altına alınmış bir arenada hunharca dökülecek kanı engellemek için gayret içindeler. Bakışları keskin, pençeleri sağlam. Görünüşte kartal olsalar da, eylem itibariyle ebabildir onlar. Avcıları gafil avladılar nitekim. Kurdukları tuzakları bırakıp kaçtı kaçabilenler. Diğerleriyse leş oldu.
Sonra açı değişti ve her yerden rahatça görülebilen mezkûr arenaya odaklandı kameralar. Alanın orta yerinde birkaç aslan duruyor. Çelik bir kafesin içine hapsedilmişler. Günlerdir aç susuz bırakıldıkları hemen belli oluyor hallerinden. Üstelik bulundukları yerde rahat etmesinler diye sürekli uğraşılmış. Özgürlükleri ellerinden alınalı bir ömür olmuş. Kuşatma altındaki topraklarda doğup büyümüşler yani. Atalarından beri çektikleri eziyet az görülmüş olacak ki, savaş meydanında her imkândan yoksun ve yapayalnız bırakılmış durumdalar. Etrafta, elleri mızraklı askerlerle ipleri serbest bırakılmış kuduz köpek sürüsü saldırmak için hazır bekliyor.
Fakat o da ne! Kafes açılır açılmaz aslanlar atağa geçiyor. Bu ani çıkıştan dolayı afalladı rakipleri. Çünkü senaryoda yoktu böyle bir sahne. Ne oluyor, nasıl oluyor derken kaçışmaya başladı avcı ekibi. Aslan bu, vurduğunu deviriyor orta yere. Ah, aslanların manevra alanı kısıtlı olmasaydı ya, it sürüsünü nasıl darmadağın ettiğini görürdü herkes! Yazık ki muhasara altındalar.
Plana göre, zayıflatılmış aslanlar herkesin gözü önünde eğlence malzemesi yapılarak insanlara görsel şölen sunulacak, oluşturulan korku ve elde edilen teveccühle sıradaki kurbanlara geçilecekti. Ancak unuttukları bir nokta vardı ki, zayıf bırakılmış olsa da aslan yaradılışı gereği yine aynı aslandı. Yani ruhunda cesaret, güç ve özgürlük vardı.
İşte o fıtri saikle ileri atılıp asker ve köpeklerin önemli bir kısmını alt etmeyi başardılar. Bazıları öldü aldığı darbelerden. Kan kokusu alan kuduz köpekler o dakikadan sonra kontrolden çıktı. Aslanlara saldırmakla birlikte kendi sahiplerini de ısırmaya başladılar. Bir vahşet haline büründüler ki tribünlerdeki her hareketi aleyhte sanıp havlıyorlar biteviye. Şiddeti kendine görev addetmiş barbar güruh durmadan kışkırtıyor kenardan köpekleri.
Gösteriyi organize eden o büyük başlar, zayıflatılmış aslanların canla başla mücadele etmesini hazmedemiyorlar bir türlü. Prestijleri alt-üst oldu bir anda. Taktıkları süper kahraman maskeleri düştü ve gerçek yüzleri çıktı ortaya. Korkak, aciz, adi yüzleri!
Yıllardır kafeste tutsak etikleri bu asil varlığın canını daha çok yakmak için yavrularıyla birlikte annelerini de çıkardılar arenaya. Her biri kalın bir zincirle ayrı sütunlardaki halkalara bağlandı. Tasması zehirli kancalarla donatılmış kuduz köpek sürüsü salındı üstlerine. Erkek aslanlar, yavrularının uluorta parçalanmasını engellemek için kükreyerek sağa sola savurdular pençelerini. Can yakıcı silahlarla onları kontrol altında tutan askerler olmazsa tek başına bir tanesi bile bütün kuduz köpeklerin hakkından gelirdi elbette. Yazık ki şartlar adil değil! Hapsedildikleri alanın darlığından dolayı istedikleri gibi yardıma koşamıyorlar. Buna mukabil, kendi üzerlerine gelen azgın köpeklere de geçit vermiyorlar.
Yavru aslanlar kendi güçlerince direniyorlar saldırılara. Fakat savunmasızlar. Gözü dönmüş askerler yavru aslanları ok ve mızrak yağmuruna tutuyorlar birden. Her bir yavrunun küçücük bedeni onlarca kez isabet alıyor. Kan revan içinde can çekişiyor hemen hepsi de! Zulmün zincirini koparırcasına didiniyor anneleri. Koşup yavrularına siper olmak istiyorlar. Kendileri de yara almış fakat bundan haberleri yok. Unutmuşlar kendi acılarını.
Göz önünde cereyan eden bu sahneden rahatsızlık duyuyor bazı izleyiciler. Acımasızlığın bu kadarına dayanamıyor vicdanlı yürekler. Protesto sesleri yükseliyor sağdan soldan. Yavrulara yöneltilen barbarlığa karşı tribünlerdeki tepkiler çoğalıyor peyderpey. Büyük başlar, tehditle susturmaya çalışıyor onları.
İzleyici gruplarının liderleri duruma itiraz edecek gibi oluyor ancak “Koltuğunuzdan ve zenginliğinizden olursunuz!” tehdidine boyun eğiyorlar korkakça. Sayısız seyircinin bir avuç alçağın parmak sallamasına boyun eğmesi utancın dip noktasını veriyor nazarlara. Oysa birlikte tükürseler, meydanda at koşturan zevat boğulur içinde.
İstilacı tarafın sözcülerinden biri, “Aslanlar saldırıyor, köpekleri ve askerleri korumak zorundayız.” diyor utanmadan. Sanki kendileri aslanları esir alıp herkesin gözü önünde öldürmüyormuş da aslanlar kendilerini esir almış ve mevcut muameleyi yapıyormuş gibi söylüyor. İzleyicilerin aklıyla alay etmek gösterinin ve çıkarlarının bir parçası olarak pazarlamaktalar.
Şiddetin dozu giderek arttırılıyor. Sınırı çoktan aşan katliama ses çıkaranların sesi engellenmeye çalışılıyor. Yardıma koşmak isteyenleri de satın alınmış yöneticilerle durdurma peşindeler. Neyse ki gördüklerini vicdan süzgecinden geçirenler bütün tehdit ve algı oyunlarına rağmen seslerini yükseltmekte kararlılar.
Alandaki bütün kurallar sadece ve sadece azgınların çıkarlarına hizmet edecek şekilde ayarlanmış. Kendilerini birer yeryüzü tanrısı olarak gören kibir abidesi alçakların gözünde diğer bütün insanlar ve varlıklar sadece hizmet için kullanılacak birer araç görüldüğünden her türlü zalimliği yapmayı kendilerine bir hak olarak görüyorlar.
Nemrut’tan rol çalan aşağılık güruh, beyinlerini çatlatacak sineği unutmuş gibiler! Kaldı ki arenaya çıkmayı bekleyen daha nice aslanlar var sırada. Bir şekilde kapılar açıldığı takdirde neler olacağını tahmin etmek zor değil. Kim bilir belki gelecek bölümlerde görürüz bunu. Şimdilik her ne kadar senaryoyu hazırlayan BATI(L) olsa da görünüşte, Allah’ın takdirinin bütün planların üstünde olacağı unutulmamalıdır.
“Bu filmi izlemedim.” diyen varsa, halihazırda gösterimde olduğunu hatırlatalım. İllaki bir künye vermek gerekirse, şöyle olabilir:
Filmin Künyesi:
Konusu: İslam’a ve İnsanlığa karşı imha projesi
Orijinal Adı: Lanetli Siyonistlerin Ortadoğu İstilası
Yönetmen: Büyük Şeytan Amerika
Senaryo: Amerika&İsrail Ortak Yapımı
Başrol Oyuncuları: ABD ve Siyonistler
Yardımcı oyuncular: Almanya, İngiltere, Fransa, Diğer Avrupalı Liderleri ve Kuklaları
Asıl Kahraman: HAMAS
Kuduz köpekler: (İzleyicinin ferasetine bırakılmış)
Salon: Gazze Şeridi
İzleyiciler: Sekiz milyara yakın insan
Özet: Ölü veya diri, aslanlar içinden ırmaklar akan ormanlarına kavuşacaklar. Saldırganlar ise her halükârda kendi elleriyle yaktıkları ateşin dibini boylayacaklar. Bu film dünyanın bakış açısını değiştirecek ve aslanlar kazanacak!