بسم الله و الحمد لله و الصلاة و السلام علي رسول الله و علي آله و صحبه و من والاه و بعد
Çok Değerli Dost ve Kardeşlerim!
Filistin ve özellikle Gazze durumu malumunuzdur. Ki her gün onlarca hatta yüzlerce kardeşlerimiz şehit olmaktadır. Bu münasebetle bu ayki yazımızı, “Allah Yolunda Cihad Eden Şehitlerin Allah Katındaki Makamı Ve Mükafatı”nı bize bildiren şu ayeti kerimeye ayırdık.
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذينَ قُتِلُوا في سَبيلِ اللّٰهِ اَمْوَاتاً بَلْ اَحْيَٓاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَۙ
فَرِحينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهۙ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْۙ اَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۘ
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَفَضْلٍۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يُضيعُ اَجْرَ الْمُؤْمِنينَۚ
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar Rableri katında diridirler, rızıklanırlar.
Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği ile sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine katılamayanlara da "Kendileri için hiç bir korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir" diye müjdelemek isterler. Onlar Allah'tan bir nimet ve bir lütfu ve Allah'ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesini de vermek isterler.”(Al-i İmrân, 169-171 )
Kelime ve İbareler:
"Allah yolunda" O'nun dini uğrunda, "öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar Rableri katında diridirler, rızıklanırlar" cennet meyvelerinden yerler. "Arkalarından henüz kendilerine katılamayanlara" Allah yolunda savaşan mümin kardeşlerinden olup dünyada kalan kimselere "Kendileri için hiç bir korku yoktur." Yani kendilerine kavuşamamış kimseler hakkında korku yoktur ve "Onlar üzülecek de değillerdir, diye müjdelemek isterler." Ahirette üzülmeyeceklerdir. Yani kendilerine katılmayan mücahitlerin güvenlik içerisinde olmaları ve sevinmeleri söz konusu olacağından dolayı onlar da sevinirler. "Onlar Allah'tan bir nimet" sevap "ve bir lütfu" bundan da fazlasını "ve Allah'ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceği" aksine onlara ecir vereceği "müjdesini de vermek isterler.
Nüzul Sebebi:
196. ayet olan, "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma" ayet-i kerimesinin nüzulü ile ilgili olarak Ahmed, Davud ve Hâkim, İbni Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: “Uhud'da kardeşleriniz isabet alınca Allah onların ruhlarını yeşil kuşların kursaklarına yerleştirdi. Bu kuşlar cennet nehirlerine varır ve oranın meyvelerinden yerler. Arş'ın gölgesinde altından birtakım kandillere doğru gider, sığınırlar. Yediklerinin, içtiklerinin güzel, dinlendikleri yerin iyi olduğunu görünce şöyle dediler: Keşke kardeşlerimiz Allah'ın bize yaptıklarını bilseler. Ta ki cihad konusunda gevşeklik göstermesinler, savaştan yüz çevirmesinler. Yüce Allah şöyle buyurdu: Sizin yerinize bunu onlara ben bildireceğim. Bunun üzerine, "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma..." ayeti ve ondan sonraki ayetler nazil oldu.” (Tirmizî, Ebu Davud, İmam Ahmed, Beyhakî, Hakim, Tabaranî...)
Açıklaması:
Ayet-i kerime Uhud şehitleri hakkındadır. Yüce Allah şehitler hakkında dünyada öldürülmüş olsalar dahi ahiret yurdunda ruhlarının diri ve rızıklanır halde olduğunu haber vermektedir. Hitap Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) 'e veya herkesedir. Anlamı şudur: Ey daha önce geçen münafıkların sözünü işiten kişi! Sen, Allah yolunda öldürülenleri, dünyada iken yapmış oldukları amelleri karşılığında mükâfat görmeyen ölüler sanmayasın. Bilakis onlar bir başka âlemde diridirler. Rableri katında yakınlaştırılmış mevki sahibidirler. Yüce Allah'ın, "Rabbinin yanında olanlar..." (Fussilet, 38) buyruğunda da işaret edildiği gibi. Sair canlılar nasıl rızıklanıyorlarsa onlar da öylece rızıklanırlar; yerler, içerler. Bu ise onların hayatta oluşlarını daha bir pekiştirmekte ve Allah'ın rızkı ile gelen nimetler içerisinde olduklarını ifade eden hallerini nitelendirmektedir. Bu şehitler ebedî nimetler, büyük lütuflar, şehitlik sebebiyle başkalarına üstün kılınmak gibi orada gördükleri şeylerle sevinç içerisindedir.
Aynı şekilde onlar henüz Allah yolunda öldürülmemiş mücahit kardeşlerinin durumundan dolayı da sevinirler. Bunlar henüz şehit olmamakla birlikte, aynı yol üzerinde gitmektedirler. Kendilerinden önce giden şehit kafilelerinin izine uymaktadırlar. Bu şehitler Rablerinin kendileri için hazırlamış olduğu güzel mükâfatı gördüler. Hoşa gitmeyen şeylerden yana korkunun, kaybettiklerine üzülmenin bulandırmadığı ebedî hayattır bu mükâfat.
Bu şehitler aynı zamanda amelleri karşılığında kendilerine tekrarlanıp duracak şekilde verilen ecir ve sevaptan, Yüce Allah'ın cennetten ve cennetteki nimetlerden kendilerine verdiği ilâhî lütuftan dolayı da sevinirler. Bu ayet-i kerimede geçen lütuf, sözü geçen nimetlerdir. Allah onlara ecir verir. Yani onlar Allah'tan gelen nimetlerle sevinirler. Allah'ın müminlerin ecirlerini boşa çıkarmamasından dolayı da sevinç içindedirler.
Bu cümle daha önce geçen, "Kendileri için hiç bir korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir" şeklindeki ifadenin bir açıklaması şeklindedir. Çünkü Allah'ın nimeti içinde olan bir kimse ebediyen üzülmez. İşlediği amellerin sevabı kendisi için (ecri verilmek üzere) saklanılan kimsenin akıbetinden korkulmaz.
Şehitlerin Mükâfatı İle İlgili İki Hadis:
Tirmizî, el-Mikdâm b. Madîkerib'den şöyle dediğini nakletmektedir: Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Şehidin Allah nezdinde altı tane özelliği vardır: Kanından akan ilk damla ile birlikte günahları bağışlanır, ona cennetteki yeri gösterilir, kabir azabından korunur, en büyük dehşetten yana güvenlik içerisinde kalır, başının üzerine vakar tacı konur: O tacın tek bir yakutu dahi dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır. Ona hurul-în'den 72 tane zevce verilir, akrabalarından 72 kişiye şefaatçi kılınır." (Tirmizî der ki: Bu hasen, sahih, garib bir hadistir.)
Müsned-i İmam Ahmed'de geçen bir hadise göre; Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "İyi amellerle ahiret'e göçen bir kimseye Allah tarafından orada o kadar güzel ve cazibeli bir hayat verilir ki, hiç bu dünyaya dönmeyi istemez. Fakat şehidin durumu farklıdır. O bu dünyaya tekrar gelip, kendisini Allah yolunda ölüme terk ettiği zaman hissettiği zevk ve mutluluğu bir kez daha yaşamak ister"
* ÖzetleTefsirü’l Münir’den alıntıdır.