Propaganda ve Algı Yönetiminde Yahudi Karakteri
Yalanda Zahir İftirada Mahir Zahirde Tahir Yahudiler
Yahudilik yeryüzünde ırka dayalı tek dindir. Yahudiler bu ırkı korumada ve arı tutmada öyle hassas davranmışlar ki olası annenin bir ihanetini bile hesaplayıp annesi Yahudi olanın dışında kimseyi Yahudi kabul etmeyip, Yahudi ırkının saflığını korumaya çalışmışlar.
Bu manada genetik kodlarını, karakteristik özelliklerini ve birçok hastalıklarını tarih boyunca nesilden nesile taşımışlardır. Başka ırk ve kavimlerden genetik geçişkenlik yaşamamışlar. Aslında bu yönüyle Yahudileri, Kur'an olmaksızın anlamak ve tanımak pek mümkün değildir. Zira tarih boyunca Allah'a, peygamberlere ve insanlığa ihanet etmelerinin karşılığı olarak hep tahkir edilip, yeryüzünde oradan buraya sürülmüşler. Nüfusu en az artan kavim olarak çok az sayılarla sürüldükleri coğrafyalarda hep fitne, fesat, yalan, hile ve aldatmanın temsilcileri olmuşlar ve asla hoş görülmemişlerdir.
Kıta Avrupa'sında son 100 yıla kadar gettolarda diğer halklarla ilişkileri kesik ve muhasara edilmiş olarak yaşamışlar. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde birinci sınıf insan olma vasfını hak etmemişler ve taşımamışlar. Bu yönüyle Kur'an onların Allah'a, peygambere ve insanlığa attıkları iftira ile verilen nimetleri inkâr ile savaştan ve zorluktan kaçma ile gerçeği çarpıtma ile ve daha birçok çirkin davranışlarıyla tanımlamıştır.
Allah'a ihanetleri;
"Allah fakirdir, biz zenginiyiz" diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Hem bu söylediklerini hem de haksız yere peygamberleri öldürmelerini elbette (bir tarafa) yazacağız ve 'yakıcı azabı tadın' diyeceğiz."(Ali İmran, 181)
"Bir de Yahudiler Allah'ın eli bağlıdır dediler. Söylediklerine ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir.” (Maide, 64)
Peygamberlerin ihanetleri;
"(Resulüm!) onlara de ki: 'şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?" (Bakara, 91)
Yahudilerin kendi şeriatlarına ihanetleri;
"(Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi yasağı konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları diğer günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk. Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara 'aşağılık maymunlar olun' dedik. Rabbin kıyamet gününe kadar, onları, kötü azaba uğratacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Doğrusu Rabbin, cezayı çabuk verir. Doğrusu O bağışlar ve merhamet eder. (Araf, 163-166)
Bütün bunlar dünyayı istila eden Yahudi zihniyetinin ne denli tehlikeler içerdiğini göstermektedir. Batı uygarlığının mimari Siyonist Yahudiler bu uygarlığa, ne kadar insanın felaketi olacak çirkinlikler varsa süsleyip serpiştirmiştir. Ticaret, siyaset, sanat, sinema ve içtimai hayatın tamamında büyük tahribatlar inşa etmişler ve batının gücünden yararlanarak bu çirkinliği bütün dünyaya dayatmışlar. Faiz, ahlaksızlık, cinsel sapkınlığın tarif ve tanımı, ticari yasalar, ailevi yasalar, milli çıkarlar ve benzeri birçok tahribatın mimari Yahudilerdir.
O günün nüfus oranları ile düşünüldüğünde Batı, 60 milyon seçkin ve gelecek vadeden genç neslini 2. Dünya Savaşı'nda cephede kaybetti. Siyasi, ticari, kültürel ve bilimsel nüvesini önemli oranda kaybeden Batı savaşlarda yer almayan ve gettolarda çok ciddi örgütlenmiş, çok hazırlıklı olan Yahudiler, Batı'nın bu boşluklarını bir bir doldurdular. Ve "Batı Uygarlığı" dediğimiz insanlık felaketinin öncesinden atılmış temellerini kendilerine uygun tahkim ettiler. ABD'yi de bu güçlü örgütlerin kabiliyetleri ile avuçlarını almayı başardılar.
Aynı durum Türkiye'de de olmuştur. Özellikle Çanakkale'de savaşçı yetersizliğinden lisede okuyan çocukların bile savaşa gittiği ve dönmediği, sonrasındaki savaşlarda da gelecek vaat eden gençlerin ve entelektüel birikimin ciddi oranda kaybedildiği, yerine kurulan Cumhuriyetin özellikle Latin alfabesine geçmesi ile birlikte, bu alfabe ile önceden okuma yazma bilen gayri müslim kesimin kamu kurum ve kuruluşlarının başına getirildiği, bunların kimlik değiştirdiği ve Müslüman göründüğü bilinmektedir. Bu isim ve sözde din değiştiren hainlerin halen çözülemediği, Siyonist Yahudi ve Hristiyan Batı'ya karşı oluşan tepki ve hareketlenmelere karşı yine örtük, kılıflar bularak etkisizleştirdikleri, yine çokça konuşulan ve bilinen bir gerçeğimizdi. Filistinlileri katletmek üzere İsrail'e giden binlerce çifte vatandaşlı Siyonist'e dokunulamaması ve ifşa edilmemesi, halen köşe başlarını iyice tuttuklarının apaçık bir delili olsa gerek.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Yahudiler tarih boyunca bütün üstünlükleri kısa ve geçici olup bunu tamamen yalan propaganda ve algı yönetimine borçlular. Kur'an da haklarını teslim ettiği gibi bu konuda çok mahirler. Ellerine güç-imkan geçtiğinde kendilerine has yeteneklerini fütursuzca kullanmakta ve karayı ak gösterebilmektedirler.
Günümüz dünyasına propagandanın en etkili yöntemi kitle iletişim araçları ve sosyal medya platformlarıdır. Haşa Allah'ı cimrilikle itham eden ve iftira eden Yahudiler, insanlara iftira atmada herhangi bir sınır tanımayacaktır.
Dünyadaki kitle iletişim araçlarını basın yayını ve sosyal medya platformlarının birçoğunu tekeline geçiren Yahudiler, yine mayın eşeği olarak kullandıkları Hristiyan Batı'nın gücü ile büyük bir propaganda ve algı gücüne sahip olmuşlardır.
ABD'de 100 binden fazla üyesi olan Amerikan- İsrail Halkla İlişkiler Komitesi(AIPAC) ve buna bağlı ve iltifatlı 51 farklı lobisi olan Yahudiler bu kadar lobiyi yalan propaganda ve algıları yönetmek için kurmuşlar. Bunların başında 1982'de Ortadoğu Haberleri ve Analizleri Doğrulama Komitesi (CAMERA) bulunur. Yahudi Wimfert Meiselman’ın kurduğu bu örgüt, başta Batı medyası olmak üzere dünya medyasının İsrail hakkında yayınladığı her şeyi izliyor ve İsrail'in çıkarlarına uygun hareket etmeyen haberleri arayarak; olmadı başka yöntemlerle kısıtlıyorlar.
Hakeza "Hasbara" adında haber alma, bilgi edinme kuruluşu da İsrail'in politikalarını haklı, sevimli ve doğru gösterme faaliyeti ile dünyanın tamamında etkili olmuş. Bilahare bu kuruluş "Kamu Diplomasisi" adı altında İsrail'in resmi politikası şeklinde devam etmiştir.
Elbette İsrail bir başına propaganda ve algı yönetme kabiliyetine sahip değildir. Bu kuruluşlar aracılığıyla ve tahkim ettiği dünya ticaretini, siyasetini de araçsallaştırarak İsrail aleyhine konuşmamayı hatta lehine konuşmayı dayatmaktadır. Bu propaganda öyle bir hal almıştır ki kendisiyle haklı yere savaşanları sanki kendisiyle işbirliği içindeymişler gibi göstererek itibarsızlaştırmayı bile başarmıştır. İsrail'in çirkinlik ve vahşetini ifşa eden sanatçı, siyasetçi tüccar vb toplum nezdinde tanınan şahsiyetleri, kurduğu bu uluslararası ağ ile itibarsızlaştırma, işsiz bırakma yoluna gidiyor. Aksi halde bütün dünyanın aklının dumura uğraması mümkün değildir. Belki müstesna kimlikler ve kişiler bu tehlikeyi de göğüsleyerek gerçeği haykırabilmişlerdir. Ancak onların da sesinin çıkmasını yine kurdukları uluslararası ağ ile engelliyorlar.
İsrail'in yalan makinesine dönüşen bu güçlü ve etkin uluslararası haber alma kuruluşları ve sosyal medya platformları olduğu sürece dünyanın huzur bulması çok zor olacaktır.
Dolayısıyla İslam aleminin kendi içinde bir haberleşme ağını kurması, Batı ve İsrail'den gelen haberlere itibar etmemesi, ciddi manada tetkik etmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.