“Mü’minlerden Allah’a verdikleri söze sadakat gösteren erler vardır. Onlardan kimi adağını yerine getirdi (şehid oldu), onlardan kimi de beklemektedir. Onlar kesinlikle (sözlerini) değiştirmediler.” (ahzab suresi, 23)
Ayeti kerime müminlerin, islami toplumun/cemaatin karakteristik özelliğini ortaya koymaktadır. Müminler arasında hayırda bir rekabetin olduğu ve birbirleriyle yarıştıklarının manzarası görülmektedir. Bu yarış, allah (celle celaluhu) kelamının yücelmesi ve yeryüzünün tek hâkim gücü olması ve müslümanlara hizmet için verilen yarıştır. Allah (celle celaluhu)’ın dini, davası ve müslümanlara hizmetteki yarış; teslimiyetin, itaatin zirvesi şehid olma arzusuna varıncaya kadar yapılan bir yarıştır. Onun için bu rekabet ve yarış, her ortamda ve her alanda müslümanlar arasında tarih boyunca hep olagelmiş, oluyor ve olmaya devam edecektir.
Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz dinimiz ve davamız tarihinde de allah (celle celaluhu)’a verdikleri söze sadakat göstermiş, fedakârlıkta, hayırda, müslümanlara hizmette olması gerekenin en güzel örneğini yerine getirerek her şeylerini ortaya koymuş nice kardeşlerimiz olmuştur. Onlar, davamızın bereketi ve yollarımızı aydınlatıp bizlere örnek olan insanlardır. Bu aziz davanın sarsılmaz ve muhkem oluşunun sırlarından biri, bu insanların hizmetlerinin bereketinde saklıdır. Mücadele yolunda bir başarı elde edilmişse, bu başarının önemli ayaklarından birinin, dünyalık ve nefsi hesaplar içerisine girmeyen kardeşlerimizin olduğu muhakkaktır.
Yine bu aziz davanın bugüne gelmesinde en büyük payın; hayırda yarışan ve birbirlerinin eksiklerini tamamlamaya çalışan, islam dairesi içinde birbirlerine itaat, islam ve müslümanların aziz olması için dünyalıklarını terk eden kardeşlerimize ait olduğu muhakkaktır.
Gelecek olan bir sıkıntının ve zararın kardeşinden önce kendisine gelmesi için öne atılan örnek şahsiyetli kahraman kardeşlerimizin katkısıdır. Aynı çatı altında beraber omuz omuza veren müslümanların yaptıkları her hayırlı işe her kardeşin ortak olduğu anlayış ve inancı ile birbirinin işlerine katkı sağlayan kardeşlerimizin payı büyüktür.
Ashab, selefi salihin, asrımızda hizmet eden davetçiler ve seleflerimizin bu örnek şahsiyetlerini hatırımızdan çıkarmamalı ve onları örnek almalıyız. Hayırda yarışalım. En güzeli yapmaya ve herkesten daha çok katkı sağlamaya çalışalım. Herkesten daha fazla fedakâr olmaya çalışalım.
Bunun yanında bir bütün olarak muvaffakiyet ve hayırlı netice elde etmek için birbirimize katkı sağlayalım. Birbirimize destek olalım, birbirimizin eksikliklerini tamamlayalım. Zira hepimiz, küçük büyük, yapılan her hayırlı işe ortağız. Ayrı ortam ve mekanlarda olsak bile birbirimizin hayırlarına ortağız. Hatta bir zaman bu aziz davaya gönül vermiş ve bu yolda hizmet etmiş, bedel ödemiş, fedakârlıkta bulunmuş ve bir dönem gevşemiş ancak akidesini muhafaza etmiş her kardeşimiz, elde edilen bütün sevaplarda pay sahibidirler. Onun için “kazançlar ve hayırlar müşterektir” diyoruz. Öyledir, öyle inanıyoruz. Bir diğer güzellik, beraber ve uyumlu bir şekilde aynı hedef ve gaye için çalıştıkça allah (celle celaluhu)’ın rahmet elinin üzerimizde ve yardımının bizimle beraber olmasıdır. Böylece işlerimiz bereketlenecek ve hayırlı neticeler verecektir. Muvaffakiyet oradadır, galibiyet ve başarı oradadır, izzet oradadır. Allah ve resulünün vaadi vardır ve tarih buna şahittir. Bir hadisi şerifte resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) özet olarak şöyle buyurmuştur: “allah (celle celaluhu) katındaki kıymetleri büyük olan nice insanlar vardır ki, bir konuda yemin etseler allah (celle celaluhu) onların yeminlerini boşa çıkarmaz.” (tirmizi, menakıb, 55; ibn mace, zühd, 4)
Kardeşlerimiz içinde de allah (celle celaluhu)’ın, yeminini boşa çıkarmayacağı nice takva sahibi kardeşimizin var olduğunu biliyoruz. Varlıklarını belli ettirmeden bu aziz dava uğruna gece gündüz çalışıyor, çırpınıyor ve her türlü fedakârlığı göstermekten geri durmuyorlar. Her kardeşimizin, her bacımızın ve tüm çocuklarımızın öyle olmasını istiyoruz. Dost ve kardeşlerimizin öyle olmasını istiyoruz. Hepimizin öyle olmasını istiyoruz.
Bu davada, islam’a hizmette hayır vardır, islami güzellikler vardır, kur’an vardır, sünnet vardır, siyer vardır, islam’ın ve müslümanların izzeti, şerefi ve başarıları vardır. Her bir kardeşimizin hedefinde, sadece allah (celle celaluhu)’ın rızası ve o’nun aziz dinine yardım etmek vardır. Hiçbir kardeşimiz, bu hizmet ve mücadele ortamında dünyevi kazanç elde etme gayesini gütmemiştir. En azından bizler buna şahit olmamışız. Burada, dünya menfaati elde etmek değil, sahip olduğu dünyasının bütününü bu aziz davaya feda etmek vardır. Faaliyetlerimizi yürütürken –insan olmamız hasebiyle– mutlaka eksiklerimiz ve yanlışlarımız olmuştur ve olacaktır. Bilerek yapmadığımız bu eksiklerimizin ve yanlışlarımızın da ilahi rahmet sayesinde bize kazanç olarak döneceğini umuyor ve allah (celle celaluhu)’dan niyaz ediyoruz.
Burada önemli bir başka konuya vurgu yapmak isteriz. Erkek, kadın, genç, yaşlı her kardeşimizin, islami istikametini muhafaza etmede ve bütün alanlardaki çalışmaların islami ölçüler içinde yürütülmesinden sorumlu olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. İslam’a uygun olmayan bir yönelişe karşı, yüzlerce hatta binlerce elin uzanıp onu tutması, islami istikamete yöneltmesi ve islami sınırların büyük bir ihtimamla muhafaza edilmesi gerekir.
Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’ın şu müjdeli haberi, gerçekten sürur vericidir: “ümmetimden allah’ın emri/şeriatı ile hükmeden bir topluluk hep var olacaktır. Onlardan ayrılıp onları terk edenler veya onlara muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir. Kıyamet gelinceye kadar onlar hep insanlar üzerinde üstün/hakim güç olacaklardır.” (buharı, menâkıb 28, tevhid 29)
Burada müjdelenen topluluktan olduğumuzu umuyor ve rabbimizin, bu istikamet üzere ayaklarımızı ve gönüllerimizi sabit tutmasını diliyoruz.
Allah (celle celaluhu)’a emanet olunuz.