وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُ۫ن۪ي بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۚ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۙ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ
Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.
Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra bunları meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin” dedi.
“Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin” cevabını verdiler.
“Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir” dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim, demedim mi!” buyurdu.
İnsan denilen varlığın yaradılışının hikmetini öğrenmek hemen hemen bütün insanların ortak merakıdır. Az veya çok her insan ben ne diye yaratıldım, benim yaradılışım hangi hikmete binaendir, varlık içerisinde özelde benim genelde benim cinsimin misyonu nedir? Sorularını mümin olsun kafir olsun her ademoğlunun kendine sorduğu ve tam manasıyla hiç kimsenin cevaplayamadığı sorulardır.
Yukarıya aldığımız Bakara Suresinin 30. Ayeti bu soruların Allah’a bakan yönünü olmasa da insana bakan yönünün cevabını veriyor. Allah’a bakan yönünün cevabını da asla öğrenemeyeceğiz. Zaten mümin kesimin içinden çıkamadığı yön, soruların Allah’a bakan yönüdür. Tasavvuf ehlinin bu uğurdaki uğraşıları beyhude olmasa dahi netice verecek uğraşılar değildir.
Bu ayetler İslam’ın insaniyetin başlangıcıyla ilgili bakış açısını belirliyor ki İslam insanı mahlukat üstü bir yaratık olarak tanımlıyor. Allah’ın yeryüzündeki halifesi...
Ayetin hitabı iki yönlüdür; ifrat ve tefrit diye taksim edilmiş bakış açısı sahiplerinin her ikisini aynı ibare ile uyarıyor. İnsanı değersiz gören, donanımsız, günahkar, dolayısıyla en aşağılık bir nazarla insana bakan bakış açısı sahiplerine:
“İnsan benim yeryüzündeki halifemdir. Yeryüzünün halifesi makamı öyle yüce bir makamdır ki melekler o makama hep gıpta etmiş. O makama Allah’ı sürekli takdis etmeleri ve O’na hamd etmeleri dolayısıyla kendilerinden daha layık bir mahlukun olamayacağına inanıyorlardı. Şeytan aleyhillanenin nefsinde o makamı yitirdiği için kabaran kibir ve hased ateşi onun ebedi helakına neden olmuş.
İcat/yaratma sıfatına sahip tek mahluk olması hasebesiyle (haşa) yeryüzünün tanrıcıkları sıfatını kendileri için kullanan Deccal suratlı mahluklara da; “Siz sadece kalfasınız. Siz sahibinizin emirleri doğrultusunda hareket ettiğiniz sürece bir değer ifade edersiniz, aksi halde hiç içinde hiçsiniz.
İslami bakış açısı, insanın ne kadar büyük bir mahluk olduğuna inanan kesim için iki müşahhas ismi örnek veriyor. İkisinin de adı Mesih, ikisi de ölüleri diriltecek kadar ilim, güç, kudret sahibi... İkisi de doğaya hükmedebiliyor ama ikisinin arasındaki fark yer ile gök, doğu ile batı arasındaki farktan daha fazladır. Biri Deccal aleyhillanedir, diğeri ise İsa Mesih aleyhi’s-selamdır.
Hz. İsa (a.s) Âl-i imrân Suresi 49. Ayet-i kerimesinde ifade edildiği şekilde;
Mehmet Zeki Ergin
- Çamurdan kuş şekli verdiği heykellere üfleyip Allah’ın izniyle onları canlandırıyor
- Anadan doğma kör ve o zamanlar tedavisi mümkün olmayan abras/cüzzam hastalarını tedavi ediyor
- Ve en önemlisi ölüleri diriltiyor
- Evlerinde biriktirip kendilerinden başka kimsenin haberdar olmadığı şeyleri onlara haber veriyor
Mehmet Zeki Ergin