-Okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Murat Arslan, aslen Bitlisli olmakla birlikte Adana’da doğdum. Eğitim fakültesi mezunu olup şu anda bir okulda idareci olarak çalışmaktayım. Evli ve üç çocuk babasıyım. Sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak yapılan faaliyetlere katkı sunmaktayım. Allah (cc)’ın razı olduğu faaliyetlerde bulunmayı nasip ettiği için O’na sonsuz hamd ediyorum. Üstad’ın belirttiği gibi ‘ömür sermayesi az, ama lüzumlu işler çoktur’ düsturuna binaen vaktimizi hayır ve hasenat ile doldurmak zorundayız.
-Mustazaf ne demek? Bu soruyla başlayabilir miyiz?
Mustazaf, bilindiği gibi en önemli Kur’anî kavramlardan biridir. Zorla veya hileyle sahip olduğu yetki ve kabiliyetler elinden alınan veya kullanmasına engel olunan kimsedir. Müstekbir ise hakkı olmadığı halde Allah Sübhanehu ve Teala’ya karşı kibirlenip halka karşı da büyüklenen kimseler için kullanılan bir kavramdır. Sosyolojik olarak bakıldığında büyüklenen her müstekbirin, istikbarını üzerinde gerçekleştirdiği bir mustazaf sınıfı vardır. Bu nedenle Kur’an’da müstekbir kavramının karşıtı olarak mustazaf ifadesi kullanılır. Mustazaf, daima toplumsal bir durum ve siyasi bir çerçevede olmak üzere zayıf görülen, zayıf kalan ve zayıf bırakılan anlamlarında kullanılır.
-Niçin bu adla bir STK kuruldu? Bunun hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Bizim bu ad ile bir STK kurup meydana çıkmamız bu anlamda güçsüz ve zayıf bırakılan insanlara destek çıkıp onların hak ve hukuklarını müdafaa etmektir. Malum olduğu üzere ülkemiz, hak yoksunlukları açısından geçmişten günümüze birçok mağduriyetlerin yaşandığı bir coğrafyadır. Biz de bu anlamda ezilen ve yoksun bırakılan insanlarımıza hamilik yapma adına 2004 yılında “Mustazaf Der” adıyla bir dernek kurduk. Mustazaf Der’in 2007 yılında kapatılmasından sonra “Mustazaflar Cemiyeti” adıyla yolumuza devam etme kararı aldık.
-Cemiyet olarak 16-23 Mart tarihini “Dünya Mustazaflar Haftası” ilan ettiniz. Neden buna ihtiyaç duydunuz?
Bilindiği üzere yüzyıllardır İslam coğrafyasında her gün Müslümanlara yönelik saldırılar gerçekleşmektedir. Şu anda hemen hemen tüm İslam coğrafyası, emperyalistlerin çizmeleri altında çiğneniyor. Yaşanan bu zulüm, vahşet ve katliamların toplumsal hafızada yer bulması, unutulmaması, gelecek nesillere aktarılması, zalim ve mazlumun ayırt edilmesi, zalimin zulmünü deşifre edip kirli emellerinin açığa çıkarılması amacıyla böyle bir haftanın ilan edilmesine ihtiyaç duyduk. Böylece sesi kısılan mustazafların gür bir sadası olup müstekbirlerin suratlarına hakkı haykırarak Hz. Peygamber salallahu aleyhi vesellem’in müjdesine nail olmak istedik.
-Dünya üzerinde mustazaf hale düşürülmüş coğrafya denince ne dersiniz?
Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ediyorum. Zira sorudan anlaşılacağı üzere mustazaflık günümüzde sadece birey bazında kalmayıp artık coğrafyaları kapsamaya başlamış durumdadır. Irkı, dili, dini, rengi ve meşrebi gözetilmeksizin şu anda hakları ellerinden alınıp adeta modern köleler haline getirilen küresel bir müstekbirlik söz konusudur. Batı emperyalizmi, şu anda dünyanın her tarafında mustazaf duruma düşürülmemiş bir halk ve coğrafya bırakmamıştır. Bilhassa İslam Coğrafyasında bunu daha açık bir şekilde görmekteyiz. Hülasa geçmişte bireysel anlamda görülen mustazaflık günümüzde derin travmaları da beraberinde getirdiği toplumsal bir kaosa dönmüş durumdadır.
-Bilinç ve şuur verme açısından mustazaflarla ne tür dayanışma gösterilebilir?
“Mazlumun dini sorulmaz”, diye meşhur bir söz vardır. Kadın haklarından çocuk haklarına, ekonomik sömürüden gelir eşitsizliğine, eğitimde eşitsizlikten hukuki adaletsizliklere, mülteci haklarından cezaevlerindeki mağduriyetlere varıncaya kadar günümüzde mustazaflarla dayanışma ve yardımlaşmayı gerektiren birçok konu başlığı mevcut. İslam coğrafyasında yaşanan zulümler ise suskun kalınamaz bir hal almış durumdadır. Sayılan tüm mağduriyetlerin giderilmesi adına elde bulunan tüm imkanlar seferber edilmeli, maddi ve manevi her türlü imkân seferber edilmelidir. Yıllardan beridir biz de imkanlarımız dahilinde hatırı sayılır çalışmalar yapmaktayız elhamdülillah. Bu çerçevede zalimin zulmünü teşhir etme mazluma da hürmet anlamına gelir.
-Bu alanda kurumsal olarak ne tür girişimleriniz oldu?
Mustazaflar Cemiyeti olarak kuruluşumuzdan bu yana mazlum ve mustazaflarla dayanışma amacıyla çeşitli etkinlikler yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Gerek yurtiçi ve gerekse de yurt dışındaki insan hakları ihlallerine ve zulümlere dikkat çekecek etkinlik ve programlara imza attık. Başörtüsüne destek amacıyla Türkiye geneli imza kampanyası düzenleyerek, yaşanan mağduriyetleri haykırma adına mitingler düzenleyerek başörtüsünün anayasaya girecek şekilde güvenceye alınması için çaba sarf ettik. Bu ve benzeri girişimler neticesinde başörtüsünün her alanda serbest olması konusunda yetkililerce adımlar atıldı. Lakin anayasal güvence altına alınana kadar bu konuyu gündemde tutmaya devam ediyoruz. Mağdur olan mahkumların özgürlüklerine kavuşmaları için destek faaliyetlerinde bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz. Aziz İslam şehitlerinin hatıralarının yaşatılması adına her yıl Şehitler Gecesi etkinlikleri düzenliyoruz. Her yıl toplumsal hafızadan silinmemesi adına Halepçe katliamını gündem etmekteyiz. Ömrünü İslam ve Kur’an hizmetine adayan Üstad Bediüzzaman’ı ve Kudüs Davasının aziz şehidi Şeyh Ahmet Yasin’i anarak zalimlere karşı dik duruşun sembollerini yeni neslin tanımasını sağlıyoruz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e yapılan hakaretlere sessiz kalmayarak meydanlara çıktık. Binlerce mağdur ve fakire çeşitli maddi yardımlarda bulunduk ve bulunmaya devam ediyoruz. Rejimin gadrine uğrayarak halen de mezarlarının yerlerinin gizlendiği Şeyh Said Efendi ve arkadaşlarıyla Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerlerinin açıklanması için girişimlerde bulunduk. Tarihte yaşanmış zulüm ve katliamların unutulmaması için dünyanın dört bir yanından fotoğraf sergisi açıyoruz... bu şekilde yıllardan beridir çalışmalarımıza devam ediyoruz.
-Son olarak neler söylemek istersiniz?
'Mazlumun zalimden hesap soracağı gün, zalimin zulmünü icra ettiği günlerden daha çetin olacaktır.’ Kasas Suresi'nin 5 ve 6'ncı ayetlerinde yer alan "Biz istiyorduk ki yeryüzünde zayıf bırakılmış kimselere/mustazaflara iyilik edelim, onları varisler kılalım. Onları yeryüzünde iktidara getirelim. Firavun'a, Haman'a ve onların ordularına onlardan sakındıkları şeyi gösterelim." Allah’ın va’dini gerçekleştirmeyi bizlere nasip etmesini diliyorum.
-Teşekkür ederiz zaman ayırdığınız için.
Cemiyet olarak kendimizi ifade etme imkânı verdiğiniz için biz de İnzar Dergisi ailesine ve okurlarına teşekkür ediyoruz.
İnzar Röportaj/Söyleşi
İnzar Röportaj/Söyleşi