Bir taraftan Müslüman nesli İslam’dan uzaklaşmak için oluşturulan gayri İslami ortamlar, bir taraftan ümmet olarak karşılaşılan işgaller, sürgünler, kıyımdan geçirmeler, diğer taraftan bir takım zararlı eylemlerle birbirimizin kanını dökerek emperyalist kâfirlerin, ümmeti bölme emellerini gerçekleştirmelerine zemin hazırlayarak adeta onların oyuncağı haline geldiğimiz bir dönemden geçmekteyiz.
Kur’an ve sünnete dayanmak, zulmün her türlüsüne karşı durmak, rengi, mezhebi, meşrebi ve milliyeti ne olursa olsun bütün Müslümanları kardeş görmek, İslam’ın hayatın her alanına hükmetmesi gerektiğine, her alanda Müslümanların inançlarının gereğini yaşaması gerektiğine inanmak ve bunun için çalışmak Müslüman fert için Allah’ın bir lütfudur. Bu anlayışta olanlara ne mutlu! Siz kardeşlerimizin bu anlayışta olduğuna inanıyoruz.
Müslümanların gerek fert gerekse camia olarak bulundukları coğrafya itibariyle bir takım öncelikleri olabilir. Ancak fitne o kadar büyümüştür ki duyarlı Müslümanlar meselelere, olaylara, gelişmelere bir bütün olarak bakmak, istisnai bazı durumların dışında önceliklerini bir kenara bırakıp genel olarak Müslümanların ve ümmetin hesabını yapmak zorundadırlar.
Sorumluluk makamındakiler başta olmak üzere hepimiz meselelere Kur’an ve Sünnet perspektifinden bakma hususunda gerekli hassasiyet ve çabayı göstermeliyiz. Şartlar her ne olursa olsun, bize her ne bedel getirirse getirsin çalışmalarımızda ve açılımlarımızda İslam’ın sınırlarını koruyup bu sınırların dışına çıkmama noktasında ciddi bir kararlılık göstermek zorundayız.
Müslüman kardeşlerimize gidelim, fert, cemaat ve ümmet olarak dert ve sorunlarımızı anlatalım. Faydasız tartışmaların ve münakaşaların Müslümanlara fayda vermediğini söyleyelim. Dünyalık bir şey istemediğimizi, menfaat hesabı içinde olmadığımızı, derdimizin ve sıkıntımızın sadece İslam ve Müslümanlar olduğunu gösterelim. Bunu, bütün müminlere kol kanat gererek, hakka düşmanlık yapanlara karşı güç birliği içinde olarak yapalım.
Rabbimizin bizi kendi dini üzere hidayet etmesiyle, bizlere bahşettiği bu lütfun hakkını gereği gibi yerine getirip getirmediğimiz konusunda herkes sürekli olarak muhasebe içinde olmalıdır. Kendimizi nefsimizin esaretine bırakmadan, dostlarımız ve sevdiklerimiz ile beraber otokontrol yapmamız için kendimizi müsait hale getirelim. Yani bir dostumuzun, bir sevenimizin; iyilik ve takva hususunda yapacağı yardım ve hatırlatmaya; tembellik, gevşeklik ve bizi ihmalkârlığımızdan kurtarmak için yapacağı yardım ve hatırlatmaya her birimizin kendisini mutlaka müsait hale getirmesi gerekir. Aksi halde Rabbul Âlemin, hakkını vermediğimiz nimetini bizden alır ve bizden yüz çevirir. Gerçekleri örtbas eden, avutan, kötülükleri, yanlışlıkları süsleyip bezeyen Şeytan ve dostlarının oyun ve tezgâhlarına gelir, onların elinde birer oyuncak oluruz. Ahiretimizin yanında dünyamız da heba olur. Bu anlamda sürekli olarak birbirimize hatırlatma ve tavsiyelerde bulunacağız inşallah.
İslam davasının davetçileri, muallimleri ve öncüleri olan kardeşler hayatın her alanında örnek gösterilir konumda olmalıdırlar. Düzenli, intizamlı ve bir program dâhilinde çalışmalıyız. Değişik alanlarda kısa, orta ve uzun vadeli hesaplar yapıp bu hedefler doğrultusunda yoğun bir çalışma içinde olmalıyız. Komşuluk ilişkilerimizde, akrabalarımızla olan münasebetlerimizde, ticari ilişkilerimizde bir İslam davetçisinin sahip olması gereken özellikleri taşımalıyız. Sahip olduğumuz imkânları ve zamanımızı davamıza harcadığımız noktasında, “Elhamdülillah elimizden geleni yaptık/yapıyoruz” diyebilmeliyiz.
Toplum içerisinde cehalet, masiyet azımsanmayacak derecede artış göstermiştir. Toplumun ıslahına yönelik İslami bilinç ve kültürü kazandırma çabalarımızda belirgin bir artış görülmelidir. Bir cesedin birer azası olma kültürü ve disiplini şahsımızda ve ailelerimizde oturmalı, kardeşler olarak birbirimize bağlılık, sevgi ve fedakârlığımız en üst seviyede olmalıdır. Her konuda yeterli bir seviyeye gelebilmek için herkesin kendini birinci derece sorumlu kabul etmesi zorunludur. Kardeşler olarak hal, hareket ve davranışlarımızda, giyim kuşamımızda, İslami edep ve adaba riayet konusunda ve toplumla olan münasebetlerimizde örnek olmalıyız. Toplumla olan diyaloğumuz, onlarla olan muamelemiz ve ilişkilerimizde adalet, hakkaniyet ölçülerini korumaya özen göstermeliyiz.
Kardeşlerimizin Müslüman halk için yaptıkları hizmetler, bunun için çektikleri sıkıntılar bugün takdir edilmezse bile ileride bu görülecektir. Yıllarca rahmetle anılacak işlere ve hayırlı hizmetlere vesile olmayı hedeflemelisiniz. Hedefleriniz büyük olsun. Dünyanın her tarafında Müslümanları etkileyici bir duruş sergilemelisiniz.
Müslümanların uyuşukluktan kurtulmaları, canlanmaları, hakkı görmeleri, hakkı anlamaları ve hakkı yaşamaları lazımdır. Bunu da korkusuzca ve boyun eğmeden bazı Müslüman fertler, yapılar ve cemaatler yapacaktır.
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırmasın ve katından bize bir rahmet bağışlasın. Bize bahşettiği nimetlere ve lütuflara sahip çıkmanın gereği ne ise yerine getirmek için bizleri müsait kılsın ve bunun için esbap hazırlasın.
Allah’a emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi - Ağustos 2014 (119. Sayı)
Başyazı