Hiç kuşkusuz bu, Müslüman bir insanın ortaya koyacağı imanına, niyetine, ameline, azm ve istikrarına bağlı olarak şekil alacak, etkisini hissettirecek ve kendine özgü hükmünü tahakkuk ettirecektir. Netice itibariyle rahmet kapılarının açılması ve cehennem kapılarının kapatılması insanın iradesi ve fiiline bağlanmış durumdadır. Şeytanların zincirlere vurulması da böyledir
Muhammed Şakir
-1-
“Ramazan girdiğinde rahmet kapıları açılır.
Cehennem kapıları kapatılır.
Ve şeytanlar zincirlere vurulur.”(Müslim, Siyam)
Hiç kuşkusuz bu, Müslüman bir insanın ortaya koyacağı imanına, niyetine, ameline, azm ve istikrarına bağlı olarak şekil alacak, etkisini hissettirecek ve kendine özgü hükmünü tahakkuk ettirecektir. Netice itibariyle rahmet kapılarının açılması ve cehennem kapılarının kapatılması insanın iradesi ve fiiline bağlanmış durumdadır. Şeytanların zincirlere vurulması da böyledir… İmanı sağlam, niyeti hâlis, ameli salih, azim ve istikrarı müstakim bir Müslüman, hadis-i şerifin va’d edip müjdelediği muazzam nimetlere en güzel ve en rahat bir şekilde ulaşacak, o nimetlerle sevinecektir. Allah’ın emir ve yasaklarına hürmet eden bir mümin, Allah’ın müjdelediği büyük mükâfata nail olacaktır. Bu, Allah’ın va’didir..ve Allah va’dine hilaf gitmez…
-2-
“Oruç bir kalkandır… Hiç biriniz oruçlu iken kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, hatta kendisine ağır sözler söyleyen birine dahi sadece ‘ben oruçluyum’ demekle yetinsin.” (Buhari, savm; Müslim, siyâm)
Oruç aynı zamanda maddi ve manevi terbiye ve tezkiye vasıta ve vesilelerinden biridir.. Ya da mümin oruç ibadeti vesilesiyle ruhunu, duygu ve hislerini, hayal ve tasavvurlarını, iman, amel ve ahlâkını, ferdî ve toplumsal münasebetlerini Rabbanî bir kontrol ve terbiye ameliyesine açar, bu vesileyle yılda bir kez de olsa ruhunu, imanını, amel ve ahlâkını gözden geçirme imkânını bulur, yeniler, hâlis u muhlis hâle getirir veya getirme cehd ve çabasında olur. Oruç tutan birinin orucun neden bir kalkan olduğu mânâsı üzerinde durup düşünmesi gerekir. Neyin kalkanı ve neye karşı kalkan!?... Kalkanın sadece zahiri koruyuculuğuna takılıp kalmamak gerek; asıl dikkat edilmesi gereken onun batınî koruyuculuğu olmalıdır. Kalkanın iç âlemle ilgili koruyuculuğu sağlamsa, zahirî koruyuculuk noktasında fazla zahmet çekilmeyebilir. Fakat yine de zahirî ve batınî koruyuculuğuna dikkat şart! Tâ ki oruçla hedeflenen maksad hâsıl olsun.
-3-
Beni okuyan size soruyorum. Şunlara dikkat ediyor muyuz? Mesela, bir kitabı okuyup değerlendirirken, bir Müslümanı konuşurken, İslamî bir Cemaatı sohbet konusu ederken, kişilik analizlerini yaparken, bir komşumuza giderken ve gelirken, bir yakınımız-akrabamızla ilişki geliştirirken, yardım ederken veya yardım alırken, çocuğumuzu eğitirken, okula-medreseye gönderip geleceğiyle ilgili hesab-kitablar yaparken, bir ticaret veya iş yaparken, bir ev bir yuva kurarken, gündemi meşğul eden bir meseleyi tartışırken, müzâkere ederken, elimizdeki parayı değerlendirmek isterken, yolculuk yaparken, hastanenin önünden geçerken, hapishanedekileri düşünürken, mezarlıklara uğrarken, mülteci ve muhacirlere bakarken, gülerken, ağlarken, kardeşlerimizle sohbetleşirken, İslamî ve insanî herhangi bir vazifemizi ifa ederken, taat ve ibadetlerimizi eda ederken, hatta yerken, içerken, yatarken, kalkarken…bunlar ve hayatımızı çepeçevre kuşatan bütün hâl, hareket, düşünce ve eylemlerde bulunurken… Evet, tüm bunları yaparken dayandığımız ölçülerin ne kadarı İslamî, akidevî ve imanî ilkelerimizle uyuşuyor, ne kadarı İslamî usûl ve esaslara, ölçülere uygun, ne kadarı İslamî ahlâk ve anlayışla mutabık, ne kadarı helal-haram dairesinde helal, ne kadarı akla, iz’ana, vicdana sığar!? Ya da bunları yaparken adı geçen ölçülerden ne kadarını hesaba katar ve bunlara dair amel ettiğimiz hükümlerin ne kadarını idrak ve şuur planında yaparız!? Evet, dikkat ediyor muyuz?!!
-4-
Size bildiğiniz bir şeyi daha söyleyeyim. Farkındasınız; cemiyetin zihin sahifesi planlı bir şekilde kirletiliyor. Zihnimizin fıtrî ekranı materyalist ekran aletlerinden durmadan akan mikrop taşıyıcı balçık ile yapış yapış karılıyor, bulandırılıp bulaşık haline getiriliyor. Farkında olalım ya da olmayalım; aile reisinin ahlâkı, iş amirinin ahlâkı, okul öğretmeninin ahlâkı, mimarın, mühendisin, doktorun, avukatın, memurun, işçinin, siyasetçinin, hatta ve hatta cami imamı ile müezzinin ve camiyi dolduran cemaatin ahlâkı, bakışı ve anlayış ile ameli korkunç bir şekilde bu bulaşıcı hastalığın te’siri alanında ve tehlikesi altında bulunmaktadır. Cemiyetin zihin sahifesine kâbus çökmüş gibi. Cemiyetin zihin altyapısına morfin benzeri uyuşturucu şeyler zerkedilmiş gibi. Cemiyetin zihin ve muhakeme mahalli yapaylaştırılmış, naylonlaştırılmış, mekanik bir robota dönüştürülmüş gibi. Ne yapacağını, amacının ne olduğunu, hedef ve maksadının hangi menzil olduğunu bilmeyen, bilemeyen ve bu nedenle de tam bir şaşkınlık içinde bocalayıp duran bir cemiyetle, bir toplumla, bir kitleyle karşı karşıyayız. Zararına ve faydasına olanı ayırd edemiyor. Ne yazık ki edemiyor.. Sanki midesine, şehvetine ve rahatına çalışmaktan ve bir de bunları güvene almaktan başka bir şeyle uğraşmıyor gibi… Bu da şuurlu bir imana sahip müminlerin mes’uliyetini artırıyor..ve çok çalışmalarını zorunlu hale getiriyor.
-5-
Bu vesileyle mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Bu ayda ve her ayda.. Ömrünüzün son nefesine (bu da dâhil) kadar yapacağınız bütün taat ve ibadatınızı, hayır ve hasenatınızı Cenab-ı Hakk’tan en güzel şekliyle kabulünü dua ediyorum. Ramazan bayramınızı da tebrik ediyorum. Bu mübarek zamanın hayırlı fütuhat ve inkişaflara vesile olmasını dua edip yakarıyorum. Unutmayalım ki bir fütuhat ve inkişaf olacaksa, bu, evvela pek merhametli Rabbimizin nusret ve inayetiyle..ve buna bağlı olarak bizim iman, ihlas, cehd ve doğru çalışmalarımızla olacaktır. Hepimiz için muvaffakiyetler diliyor ve sizleri Allah’a emanet ediyorum.
Muhammed Şakir / İnzar Dergisi – Haziran 2016 (141. Sayı)
“Ramazan girdiğinde rahmet kapıları açılır.
Cehennem kapıları kapatılır.
Ve şeytanlar zincirlere vurulur.”(Müslim, Siyam)
Hiç kuşkusuz bu, Müslüman bir insanın ortaya koyacağı imanına, niyetine, ameline, azm ve istikrarına bağlı olarak şekil alacak, etkisini hissettirecek ve kendine özgü hükmünü tahakkuk ettirecektir. Netice itibariyle rahmet kapılarının açılması ve cehennem kapılarının kapatılması insanın iradesi ve fiiline bağlanmış durumdadır. Şeytanların zincirlere vurulması da böyledir… İmanı sağlam, niyeti hâlis, ameli salih, azim ve istikrarı müstakim bir Müslüman, hadis-i şerifin va’d edip müjdelediği muazzam nimetlere en güzel ve en rahat bir şekilde ulaşacak, o nimetlerle sevinecektir. Allah’ın emir ve yasaklarına hürmet eden bir mümin, Allah’ın müjdelediği büyük mükâfata nail olacaktır. Bu, Allah’ın va’didir..ve Allah va’dine hilaf gitmez…
-2-
“Oruç bir kalkandır… Hiç biriniz oruçlu iken kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, hatta kendisine ağır sözler söyleyen birine dahi sadece ‘ben oruçluyum’ demekle yetinsin.” (Buhari, savm; Müslim, siyâm)
Oruç aynı zamanda maddi ve manevi terbiye ve tezkiye vasıta ve vesilelerinden biridir.. Ya da mümin oruç ibadeti vesilesiyle ruhunu, duygu ve hislerini, hayal ve tasavvurlarını, iman, amel ve ahlâkını, ferdî ve toplumsal münasebetlerini Rabbanî bir kontrol ve terbiye ameliyesine açar, bu vesileyle yılda bir kez de olsa ruhunu, imanını, amel ve ahlâkını gözden geçirme imkânını bulur, yeniler, hâlis u muhlis hâle getirir veya getirme cehd ve çabasında olur. Oruç tutan birinin orucun neden bir kalkan olduğu mânâsı üzerinde durup düşünmesi gerekir. Neyin kalkanı ve neye karşı kalkan!?... Kalkanın sadece zahiri koruyuculuğuna takılıp kalmamak gerek; asıl dikkat edilmesi gereken onun batınî koruyuculuğu olmalıdır. Kalkanın iç âlemle ilgili koruyuculuğu sağlamsa, zahirî koruyuculuk noktasında fazla zahmet çekilmeyebilir. Fakat yine de zahirî ve batınî koruyuculuğuna dikkat şart! Tâ ki oruçla hedeflenen maksad hâsıl olsun.
-3-
Beni okuyan size soruyorum. Şunlara dikkat ediyor muyuz? Mesela, bir kitabı okuyup değerlendirirken, bir Müslümanı konuşurken, İslamî bir Cemaatı sohbet konusu ederken, kişilik analizlerini yaparken, bir komşumuza giderken ve gelirken, bir yakınımız-akrabamızla ilişki geliştirirken, yardım ederken veya yardım alırken, çocuğumuzu eğitirken, okula-medreseye gönderip geleceğiyle ilgili hesab-kitablar yaparken, bir ticaret veya iş yaparken, bir ev bir yuva kurarken, gündemi meşğul eden bir meseleyi tartışırken, müzâkere ederken, elimizdeki parayı değerlendirmek isterken, yolculuk yaparken, hastanenin önünden geçerken, hapishanedekileri düşünürken, mezarlıklara uğrarken, mülteci ve muhacirlere bakarken, gülerken, ağlarken, kardeşlerimizle sohbetleşirken, İslamî ve insanî herhangi bir vazifemizi ifa ederken, taat ve ibadetlerimizi eda ederken, hatta yerken, içerken, yatarken, kalkarken…bunlar ve hayatımızı çepeçevre kuşatan bütün hâl, hareket, düşünce ve eylemlerde bulunurken… Evet, tüm bunları yaparken dayandığımız ölçülerin ne kadarı İslamî, akidevî ve imanî ilkelerimizle uyuşuyor, ne kadarı İslamî usûl ve esaslara, ölçülere uygun, ne kadarı İslamî ahlâk ve anlayışla mutabık, ne kadarı helal-haram dairesinde helal, ne kadarı akla, iz’ana, vicdana sığar!? Ya da bunları yaparken adı geçen ölçülerden ne kadarını hesaba katar ve bunlara dair amel ettiğimiz hükümlerin ne kadarını idrak ve şuur planında yaparız!? Evet, dikkat ediyor muyuz?!!
-4-
Size bildiğiniz bir şeyi daha söyleyeyim. Farkındasınız; cemiyetin zihin sahifesi planlı bir şekilde kirletiliyor. Zihnimizin fıtrî ekranı materyalist ekran aletlerinden durmadan akan mikrop taşıyıcı balçık ile yapış yapış karılıyor, bulandırılıp bulaşık haline getiriliyor. Farkında olalım ya da olmayalım; aile reisinin ahlâkı, iş amirinin ahlâkı, okul öğretmeninin ahlâkı, mimarın, mühendisin, doktorun, avukatın, memurun, işçinin, siyasetçinin, hatta ve hatta cami imamı ile müezzinin ve camiyi dolduran cemaatin ahlâkı, bakışı ve anlayış ile ameli korkunç bir şekilde bu bulaşıcı hastalığın te’siri alanında ve tehlikesi altında bulunmaktadır. Cemiyetin zihin sahifesine kâbus çökmüş gibi. Cemiyetin zihin altyapısına morfin benzeri uyuşturucu şeyler zerkedilmiş gibi. Cemiyetin zihin ve muhakeme mahalli yapaylaştırılmış, naylonlaştırılmış, mekanik bir robota dönüştürülmüş gibi. Ne yapacağını, amacının ne olduğunu, hedef ve maksadının hangi menzil olduğunu bilmeyen, bilemeyen ve bu nedenle de tam bir şaşkınlık içinde bocalayıp duran bir cemiyetle, bir toplumla, bir kitleyle karşı karşıyayız. Zararına ve faydasına olanı ayırd edemiyor. Ne yazık ki edemiyor.. Sanki midesine, şehvetine ve rahatına çalışmaktan ve bir de bunları güvene almaktan başka bir şeyle uğraşmıyor gibi… Bu da şuurlu bir imana sahip müminlerin mes’uliyetini artırıyor..ve çok çalışmalarını zorunlu hale getiriyor.
-5-
Bu vesileyle mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Bu ayda ve her ayda.. Ömrünüzün son nefesine (bu da dâhil) kadar yapacağınız bütün taat ve ibadatınızı, hayır ve hasenatınızı Cenab-ı Hakk’tan en güzel şekliyle kabulünü dua ediyorum. Ramazan bayramınızı da tebrik ediyorum. Bu mübarek zamanın hayırlı fütuhat ve inkişaflara vesile olmasını dua edip yakarıyorum. Unutmayalım ki bir fütuhat ve inkişaf olacaksa, bu, evvela pek merhametli Rabbimizin nusret ve inayetiyle..ve buna bağlı olarak bizim iman, ihlas, cehd ve doğru çalışmalarımızla olacaktır. Hepimiz için muvaffakiyetler diliyor ve sizleri Allah’a emanet ediyorum.
Muhammed Şakir / İnzar Dergisi – Haziran 2016 (141. Sayı)
Muhammed Şakir