[audio mp3="https://inzardergisi.com/wp-content/uploads/2022/09/basyazi.-halil-ibrahim-yildirim.mp3"][/audio]
“Kim, bir ilim öğrenmek için bir yola girerse, Allah onu cennete giden yollardan birine dâhil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar, âlim için istiğfar ederler. Âlimin abid üzerindeki üstünlüğü, dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmiştir.”[1]
“Hikmetli söz, mü’minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır.”[2]
Üniversiteyi kazanmış veya daha önce kazanıp da halen okuyan kardeşlerimiz için bu yazımızı ele almak istedik.
Yüce Dinimiz İslam, Müslümanları hiçbir dinde olmadığı kadar ilme ve öğrenmeye teşvik etmiştir. Gerek Rabbimizin indirdiği ilk vahyin ‘oku’ emriyle başlaması, gerekse de Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın ilmin faziletine yönelik hadisleri, Müslümanları ilim öğrenmeye teşvik etmiş ve ilme yönlendirmiştir.
Bütün bu teşvikler, gerek Resulullah Aleyhisselatu Vesselam döneminde, gerekse de sonraki nesillerde büyük bir ilmi gelişmeye yol açmış, Kur’an ve hadis ilimlerinin yanı sıra, Müslümanlar tarafından tıp, astronomi, matematik ve diğer ilimlerde insanlığa yeni keşifler sunulmuştur.
Günümüzde ilimler çok çeşitli bir sahaya yayılmakla beraber, genel olarak İslamî ilimler ile fenni ve sosyal ilimler şeklinde kategorilere ayrılmaktadır. Her Müslüman’ın dinini güzelce yaşayabileceği kadar İslamî ilimleri öğrenmesi farzdır, ancak bu konuda âlim olması; kendi kabiliyeti, kapasitesi, hevesi, ilgisi ve imkânı ölçüsünde üzerinde durması gereken bir konudur. Diğer fenni ve sosyal ilimlere gelince, temel İslamî ilimlere ters düşen, kişiyi Allah’tan uzaklaştıran, dinsizliğe ve ateistliğe davet eden, İslam dışı bir hayat nizamını temel alan felsefe ve meslekler dışında okuyup öğrenmek ve okuduğu alanlarda uzmanlaşıp yetkin bir seviyeye gelmek, artık zamanımızın zaruretleri arasında yer almıştır.
Bu nedenle genç kardeşlerimizin kendi ilgi ve kabiliyetlerine göre üniversiteleri kazanmaları gerekmektedir. Üniversiteyi kazanmış kardeşlerimiz, sadece okutulan müfredat ile yetinmemeli ve İslamî ilimlere vakit ayırmalıdırlar. Günümüz üniversiteleri, müfredatlarına İslamî ilimleri almadıklarından, bunun üniversite dışında, imkânların zorlanarak elde edilmesi zaruridir. Zira bir Müslüman’ın yaşadığı toplumda ve çevresinde söz sahibi olabilmesi için hem fenni ve sosyal ilimleri hem de İslamî ilimleri bilmesi gerekmektedir. Bunun gerekliliğini fark eden Üstad Bediüzzaman Said–i Nursi Rahmetullahi Aleyh, fenni ve İslamî ilimlerin bir arada öğrenilmesini amaçlayan bir üniversite hayali kurmuş ve bunu “Medresetü’z–Zehra” adı altında bir proje halinde zamanın padişahları olan Abdulhamid’e, onun ardından da Abdulmecid’e sunarak kurulmasının zaruretlerini anlatmıştır. Bu projesini Osmanlı döneminde gerçekleştiremeyen Bediüzzaman bundan vazgeçmemiş, cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal’den, çok partili dönemde de Menderes’ten bu medresenin kurulmasını istemiş ve teşvik etmiştir. Maalesef bütün gayret ve çabalarına rağmen bu hayali gerçekleşmemiştir.
Dediğimiz gibi üniversitelerdeki müfredat, öğrencinin sadece bir yönüne eğilmekte, ilmin sadece fenni ve sosyal olanını vermekte, İslamî ilimleri ise tamamıyla dışlamaktadır. Üniversiteler, genel itibariyle İslam’a düşmanlık ve İslam’dan uzaklaştırma hedefine hizmet etmek üzerine bina edilmiştir. Üniversite sınırlarının ise haram ve günahlara davet edildiği, İslam’dan başka her şeyin açıkça yaşandığı ve teşvik edildiği ortamlara dönüştürülerek gençlerin imani ve ameli yönden maneviyattan uzaklaşmalarına katkı sunmaktadır. Durum bundan ibaret olunca, biz Müslüman gençler okumaktan ve okutmaktan vazgeçip sorumluluklarımızı terk mi edeceğiz? Elbette bir Müslüman için böyle bir durum söz konusu olamaz. O halde onların eksik bıraktıkları ve öğrenmemizi istemeyip dışladıkları İslamî ilimleri kendi imkânlarımızla, zaman ve şartlarımızı zorlayarak tamamlayacağız İnşaallah.
Okulumuzu bitirdiğimizde sadece bir öğretmen, bir mühendis, bir doktor olarak mezun olmamalıyız. Bu süreci, İslamî ilimleri de okumuş; ameliyle, ahlakıyla, İslamî kültürüyle örnek bir Müslüman, donanımlı ve yetkin bir davetçi olarak sonlandırıp hizmet saflarına katılmak için kendimize imkân bulmaya çalışmalıyız.
Biz Müslümanlar için çeşitli fakülteleri bitirip meslek sahibi olmak asıl amaç değil, belki ahiretimizi garantiye almak için bir araç olarak görülmelidir. Dünyada yapacağımız her şey ahirete müteveccih olmalı, sadece dünyevi gelecek, rahat bir yaşam, mesleki kariyer vs. gibi düşüncelerle hareket edilmemelidir. Aksi halde, dünyayı kazanayım derken, ahireti elimizden kaçırma tehlikesine düşmüş oluruz. Bu nedenle uzun bir ilköğretim, lise ve dershane eğitimi aşamasından sonra üniversiteyi kazanmış olan kardeşlerimizin okudukları fakülteleri dinlerine, din kardeşlerine ve ahiretlerine hizmet vasıtası olarak görmeleri gerekmektedir.
Hiç şüphe yok ki, günümüz şartları bilgili olmayı, bilgiyi kullanmayı, teknolojiden faydalanmayı, kendi alanında uzmanlaşmayı gerekli kılmaktadır. Bütün bu gereklilikler sebebiyle kardeşlerimizin kendi alanlarında söz sahibi olabilmeleri, okullarını bitirip bu sayede dinlerine ve Müslümanlara hizmet edebilmeleri için çok çalışmaları gerekmektedir. Hem ailelerinin kendilerine verdiği maddi ve manevi emeğe, hem de Müslüman kardeşlerinin, yetişmeleri konusunda sarf ettiği çabalara hürmeten okullarında başarılı olmak zorundadırlar. Dolayısıyla her kardeşimizin, seçtiği alanda sözü dinlenir bir uzman, bilgi düzeyi yüksek bir aydın, entelektüel birikim ve kapasite açısından emsallerinden önde, İslamî ilimlerde yeterli, İslamî şahsiyet, ahlak ve edepte örnek olmasını umuyor ve temenni ediyoruz.
Bu umut ve temennilerimizin gerçekleşebilmesi için, kardeşlerimizin İslamî ahlak ve şahsiyetlerini korumaları, dini ve imani konularda taviz vermemeleri, ibadetlerinde gevşeklik göstermemeleri gerekmektedir. Zamanımızın büyük bir ahlaki çöküntü içinde olduğunu ve bu çöküntünün merkezinde üniversitelerin durduğunu hiçbir kardeşimiz aklından çıkarmamalıdır. Bu nedenle çeşitli illerde, değişik üniversitelerin farklı fakülte ve yüksekokullarında okuyan kardeşlerimiz imani, ameli ve ahlaki açıdan kendilerini muhafaza etmek zorundadırlar. Ortam çok kötü olsa bile, bundan etkilenmemek ve İslamî şahsiyeti korumak, her kardeşimizin öncelikli vazifeleri arasında olmalıdır. Üniversite ortamı, serbest bir ortamdır, ancak bu serbestiyet, biz Müslümanlar açısından başıboşluk anlamına gelmemelidir. Müslüman olmamız itibariyle, her nerede olursak olalım, hayatımıza bir düzen vermek, günlük yaşantımızı ve şahsiyetimizi bir otokontrole tabi tutmak zorundayız.
Hem bu otokontrolün sağlanması, hem İslamî şahsiyetin korunması, hem bir Müslüman olarak üzerinize düşen vazifeleri yerine getirmeniz ve hem de gerek okulda, gerek yurtlarda ve gerekse de kaldığınız öğrenci evlerinde çevrenize, ilişki içinde bulunduğunuz insanlara karşı güzel bir intiba bırakmanız için şu tavsiyelerde bulunuyoruz:
–Derslerinizle beraber bol bol okuyun. Çünkü okumak için en güzel ve en bereketli yıllar, öğrencilik dönemleridir.
–Üniversiteyi kazanmak bir seviyedir. Bu seviyeye gelen her Müslüman, eğer isterse, yani programlı olur ve zaman israfı yapmazsa, okul derslerinin yanında İslamî kişilik ve şahsiyetini hem ameli ve ahlaki açıdan, hem de kültürel açıdan çok geliştirebilir ve büyük mesafeler kat edebilir. O halde istenilen gelişimi gösterip bu mesafeyi kat etmeli, bu anlamda kendinizi müsaitleştirmelisiniz.
–Evde ve yurtta beraber kaldığınız arkadaşlarınızla uyumlu olun, yardımlaşın, birbirinizin eksiklerini tamamlayın ve hem okul derslerinde, hem de İslamî konularda birbirinizden mutlaka istifade edin.
–Her nerede olursanız olun, bulunduğunuz yerlerde güzel bir iz bırakmaya gayret gösterin. Öyle ki, oralardan ayrıldığınızda sizleri tanıyanlar, ardınızdan hayırla ansın.
–Bir Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini hem yaşantınızla, hem hal ve hareketlerinizle, hem konuşma ve davranışlarınızla ve hem de ilişkilerinizle ortaya koymalısınız. İnsanlar size bakarak örnek bir Müslüman profilini görmelidirler.
–Kimi kardeşlerimiz yurtlarda, kimi kardeşlerimiz de öğrenci evlerinde kalmaktadırlar. Her nerede kalıyorsanız kalın, muhakkak programlı olmalısınız. Gününüzü programlamazsanız, zamandan istifade edemez ve zamanınızı israf etmiş olursunuz.
–Kaldığınız yerlerde mutlaka bir düzen ve intizam olmalıdır. Düzen, tertip ve temizliğiniz, sizi diğer öğrencilerden ilk bakışta ayırabilmelidir.
–Yurtlarda kalan kardeşlerimiz, kendileri gibi olmasa bile, en azından namazlarını kılan, mukaddesata saygılı, ahlaklı ve mütedeyyin insanlarla beraber kalmaya gayret göstermelidirler.
–Bütün kardeşlerimiz, ilişkilerinde sünneti esas almalıdırlar. İmkân varsa, vakit namazları camide cemaatle kılınmalı, müekked ve gayrı müekked sünnetlere riayet edilmeli, tesbihatlar muntazaman yerine getirilmelidir.
–Mümkün mertebe seher vaktinde uyanık olmalı, gece ibadetlerine devam etmelisiniz.
–Evlerde kalan kardeşlerimizin günlük Kur’an-ı Kerim okuma virdi olsun. Kur’an okumasını bilmeyen veya okuması zayıf olan kardeşler de en kısa zamanda öğrenip okumalarını düzeltmelidirler.
–Sıhhat ve imkân elverdiği ölçüde sünnet oruçlarına devam etmelisiniz. Sünnet oruçlarının, sizi şeytanın ve nefsin tazyiklerine karşı koruyacağını unutmayın.
–Her Müslüman, ama özellikle üniversitede okuyan kardeşlerimiz günlük muhasebelerini mutlaka yapmalıdırlar. İşlediğiniz bir haram veya günahınız, yaptığınız bir hata veya yanlışınız, amelde eksiğiniz, yapmanız gerektiği halde yapmadığınız veya görmezden geldiğiniz bir durumunuz olmuşsa, pişmanlık içinde tövbe etmeli ve bu durumunuzdan geri dönmelisiniz. Aynı şekilde güzellikleriniz olmuşsa, buna hamd edip şükretmeli ve bu güzelliklerinizi artırması için Rabbinizden yardım dilemelisiniz.
–Gerek okuduğunuz fakültelerde, gerekse de bulunduğunuz yurtlarda tevazuunuz, iyilikseverliğiniz, temizliğiniz, ihtiyacı olanlara yardımcı oluşunuz, güzel ahlakınız, doğruluğunuz, sözünüzde durmanız, ahde vefanız vs. her konudaki ahlaki meziyetlerinizle tam bir örnek kişilik sergilemelisiniz. Öyle ki, sadece bu ahlaki meziyetleriniz ve güzel davranışınızla da olsa, kişiliğiniz bir tebliğ unsuru olmalıdır.
–Değişik İslamî oluşumlara bağlı Müslümanlar ayrı bir düşünce yapısına sahip olabilir, anlayış ve görüş açısından farklı olabilirler. Bu farklılığın gereksiz tartışma ve sürtüşmelere sebep olmasına izin verilmemelidir. Görüş ve düşünceler farklı olsa da, temelde Müslüman olmamız itibariyle hepimiz kardeşiz. İhtilaflı meselelerin mevzubahis olmasına katiyen izin vermemeli, ümmetin üzerinde ittifak ettiği konular üzerinde konuşmalısınız.
–Müslüman kardeşlerimizle ilişkilerinizde, özellikle gıybetten kaçınmalı, ne kendiniz yapmalı, ne de yanınızda yapılmasına izin vermelisiniz. Gıybet ortamı oluştuğu zaman konuyu kapatmaya ya da değiştirmeye çalışmalı, eğer bu yapılamıyorsa, ortamı terk etmelisiniz.
–Zorunlu haller dışında yurt kafeteryalarında tek başınıza bulunmamaya özen göstermeli, ihtiyacınız olduğunda bir kardeşinizi yanınıza alarak inmelisiniz.
–Üniversite ortamında kız–erkek beraberliği ve arkadaşlığı sıradan görüldüğü için, kendinizi bu konularda muhafaza etmeli, karşı cinse cesaret verici konuşma ve davranışlardan kaçınmalısınız.
–İslami şahsiyete sahip öğretim görevlileriyle güzel bir diyalog kurmalı ve onlardan istifade etmelisiniz.
–İslami şahsiyetlerinden dolayı baskı gören, şiddete maruz kalan veya dışlanan öğrenci ve öğretim görevlilerine maddi ve manevi her konuda destek vermeli ve imkânlarınız nispetinde dayanışma içinde olmalısınız.
–İslam’ı yaşamayan, ancak İslam’a düşman olmayan öğretim görevlileri ve öğrencilerle ilişkileriniz, normal insani ilişkiler düzeyinde olmalıdır. Onlara karşı soğuk olmamalı, fırsat ve ortam olduğunda, onlara nasihat etmekten geri durmamalısınız. Ancak beraber kaldığınız ortamlarda İslamî şahsiyetinizi korumalısınız.
Rabbim; üniversite safhasını kardeşlerimiz için iman ve ahiretlerinin selameti yolunda kolaylaştırsın ve bu safhanın dünyalarının saadetine vesile olması için esbab hazırlasın. Âmin!
Allah’a emanet olun.
[1] Ebû Dâvûd, İlim 1
[2] Tirmizi, İlim 19
Başyazı
Başyazı