Olup bitenlere, etrafımızı kuşatan işgallere, ölümlere, kırılmalara, hicret ve talanlara rağmen bir bahar daha
Allah (cc)ın izniyle bir bahara daha girmiş bulunuyoruz.
Muhammed Şakir
-1-
Her şeye rağmen bir bahar daha…
Olup bitenlere, etrafımızı kuşatan işgallere, ölümlere, kırılmalara, hicret ve talanlara rağmen bir bahar daha… Allah (cc)’ın izniyle bir bahara daha girmiş bulunuyoruz. Ve yine O’nun izniyle biz bu baharı fıtratın duru sesine kulak vererek yaşamak istiyoruz. Önceki baharlarda olduğu gibi bu baharda da vahiy ve nübüvvet iklimini yaşamak ve de yaşatmak istiyoruz. Bazı sıkıntılar var biliyoruz, ama ne olursa olsun bahar bahardır, bahar silkiniş ve diriliştir ve bahar nebevi irşadın zirvelere yükseldiği bir mevsimdir, halk olarak biz bu irşad pınarından doyasıya içmek istiyoruz, içebilmeliyiz…
Her şeye rağmen bir bahar daha…
Olup bitenlere, etrafımızı kuşatan işgallere, ölümlere, kırılmalara, hicret ve talanlara rağmen bir bahar daha… Allah (cc)’ın izniyle bir bahara daha girmiş bulunuyoruz. Ve yine O’nun izniyle biz bu baharı fıtratın duru sesine kulak vererek yaşamak istiyoruz. Önceki baharlarda olduğu gibi bu baharda da vahiy ve nübüvvet iklimini yaşamak ve de yaşatmak istiyoruz. Bazı sıkıntılar var biliyoruz, ama ne olursa olsun bahar bahardır, bahar silkiniş ve diriliştir ve bahar nebevi irşadın zirvelere yükseldiği bir mevsimdir, halk olarak biz bu irşad pınarından doyasıya içmek istiyoruz, içebilmeliyiz…
-2-
Daha önce de söylemiştim; Efendimiz (a)’in nurani doğumunu şayet gecenin karanlık perdelerini parçalayıp yok eden ve gündüzün duha vaktini yaşatan sermedi bir güneşe benzetecek olursak, O’nun kendisiyle gönderildiği nurani mesajı da insanlık başının ocağına düşen ve fıtratla mutabık, sıcaklığıyla da bütün buzları eritip yok eden ve ab-ı hayat okyanusuna dönüştüren munis bir bahara benzetebiliriz. O baharı bir kez daha ve hatta her zaman yaşamak mümkündür. Ve zaten O, bu yol göstericiliği tahakkuk ettirmek için gönderilmiştir. Mesele “De ki: eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin…” 3/31 ayet-i kerimesinde geçen muhabbete uygun bir iman ve eylemi ortaya koyup koymamamızla alakalıdır. Halkımız ehl-i imandır ve halkımız bu potansiyel cevheri taşımaktadır, harekete geçirmek gerekir…
-3-
Lillahilhamd. Bugün nebevi bir niyet vardır; bu zifiri gecelerin karanlık perdelerini kaldırmaya yönelik güçlü bir teşebbüstür. Nebevi bir şuur vardır; bu, gafletin bulanık gölünü berrak bir suya dönüştürmeye ve kir-pas içinde küflenmiş zihinleri temizleyip aydınlatmaya yönelik ciddi bir çabadır. Nebevi bir ihlas vardır, bu, niyetleri, kelimeleri ve eylemleri arındırmaya ve onları sadece Allah için kılmaya ve yalnızca O’nun rızasıyla muvafık bir dereceye getirmeye yönelik azimli bir çalışmadır. Ve nebevi bir basiret vardır; bu, Rabbani mesajı asrın fehmine yakınlaştırmaya, zamanın ruhuna ve diline aşina kılmaya ve halkların bin bir türlü hastalıklarına şifa programları halinde güncelleştirmeye yönelik bir hareket ve bir adama eylemidir. Şu halde bu bir nimettir, görmek, idrak etmek ve şükrünü eda etmek gerekir.
-4-
Allah yolunda Resulullah (a)’a sevdalı mümin bir topluluk var. Her bahar geldiğinde bu hayırlı topluluğun ortaya koyduğu iman davetine dair etkili çabalar içimizi, gönlümüzü ısıtıyor. Bu topluluğun defterinde-kitabında her ne olursa olsun karamsarlık ve ümitsizliğe yer yoktur. O kendi vazifesine odaklıdır ve ona bakar ve Allah (cc)’ın vazifesine karışmaz. Vazifesini yaparken başkasının ne dediği veya ne diyeceği onu alakadar etmez. O halis niyetiyle Allah (cc)’ın rızasını kazanmanın uğraşındadır. Ortaya koyduğu etkin programlar ve sair çabalar vesilesiyle kış ayının donuk çehresiyle ruhumuzda oluşturduğu o ürkütücü buzul parçalarını paramparça eder. İslam-Kur`an yolunda verdiği şehitler ve diğer bedellerle nifakın, şirkin ve küfrün suratındaki maskeleri çıkarır ve asıl tıynetlerini deşifre eder. Bu şekilde, varlığıyla zalimlerin ve din-iman düşmanlarının hesap-kitaplarını adamakıllı bozarken, bizim de, müminlerin de ruhlarımızı, kalblerimizi, fikir ve düşüncelerimizi ve hatta hayallerimize varıncaya kadar bir bütün olarak varlığımızı ısıtır, can verir ve harekete geçirir. Allah (cc)’la, Allah (cc)’ın muhabbetiyle, Allah Resulünün sevdasıyla ısıtıyor ve istikamet veriyor. Bu büyük bir iştir ve kalbinde iman bulunan her müminin bu işte tuzu olmalıdır.
-5-
Ve ikinci paragrafa aldığımız ayet-i kerime diyor ki; “Allah’a imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz, madem Allah’ı seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise; Allah’ın sevdiği zata benzemelisiniz. O’na benzemek ise, Ona ittiba etmektir. Ne vakit Ona ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten sevmenin en mükemmel örneğini Allah Resulü bize öğretmiştir. Öyleyse Allah Resulünü daha doğru öğrenmeye ve daha çok Onun yaşadığı gibi yaşamaya gayret etmeliyiz. Çünkü dünya ve ahiret saadetimiz ve bir bütün olarak maslahatımız Onun yaşadığı gibi yaşamaya ve Onun Allah’ı sevdiği gibi sevmeye bağlıdır.
Allah (cc)’a emanet olunuz.
Muhammed Şakir / İnzar Dergisi – Nisan 2016 (139. Sayı)
Daha önce de söylemiştim; Efendimiz (a)’in nurani doğumunu şayet gecenin karanlık perdelerini parçalayıp yok eden ve gündüzün duha vaktini yaşatan sermedi bir güneşe benzetecek olursak, O’nun kendisiyle gönderildiği nurani mesajı da insanlık başının ocağına düşen ve fıtratla mutabık, sıcaklığıyla da bütün buzları eritip yok eden ve ab-ı hayat okyanusuna dönüştüren munis bir bahara benzetebiliriz. O baharı bir kez daha ve hatta her zaman yaşamak mümkündür. Ve zaten O, bu yol göstericiliği tahakkuk ettirmek için gönderilmiştir. Mesele “De ki: eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin…” 3/31 ayet-i kerimesinde geçen muhabbete uygun bir iman ve eylemi ortaya koyup koymamamızla alakalıdır. Halkımız ehl-i imandır ve halkımız bu potansiyel cevheri taşımaktadır, harekete geçirmek gerekir…
-3-
Lillahilhamd. Bugün nebevi bir niyet vardır; bu zifiri gecelerin karanlık perdelerini kaldırmaya yönelik güçlü bir teşebbüstür. Nebevi bir şuur vardır; bu, gafletin bulanık gölünü berrak bir suya dönüştürmeye ve kir-pas içinde küflenmiş zihinleri temizleyip aydınlatmaya yönelik ciddi bir çabadır. Nebevi bir ihlas vardır, bu, niyetleri, kelimeleri ve eylemleri arındırmaya ve onları sadece Allah için kılmaya ve yalnızca O’nun rızasıyla muvafık bir dereceye getirmeye yönelik azimli bir çalışmadır. Ve nebevi bir basiret vardır; bu, Rabbani mesajı asrın fehmine yakınlaştırmaya, zamanın ruhuna ve diline aşina kılmaya ve halkların bin bir türlü hastalıklarına şifa programları halinde güncelleştirmeye yönelik bir hareket ve bir adama eylemidir. Şu halde bu bir nimettir, görmek, idrak etmek ve şükrünü eda etmek gerekir.
-4-
Allah yolunda Resulullah (a)’a sevdalı mümin bir topluluk var. Her bahar geldiğinde bu hayırlı topluluğun ortaya koyduğu iman davetine dair etkili çabalar içimizi, gönlümüzü ısıtıyor. Bu topluluğun defterinde-kitabında her ne olursa olsun karamsarlık ve ümitsizliğe yer yoktur. O kendi vazifesine odaklıdır ve ona bakar ve Allah (cc)’ın vazifesine karışmaz. Vazifesini yaparken başkasının ne dediği veya ne diyeceği onu alakadar etmez. O halis niyetiyle Allah (cc)’ın rızasını kazanmanın uğraşındadır. Ortaya koyduğu etkin programlar ve sair çabalar vesilesiyle kış ayının donuk çehresiyle ruhumuzda oluşturduğu o ürkütücü buzul parçalarını paramparça eder. İslam-Kur`an yolunda verdiği şehitler ve diğer bedellerle nifakın, şirkin ve küfrün suratındaki maskeleri çıkarır ve asıl tıynetlerini deşifre eder. Bu şekilde, varlığıyla zalimlerin ve din-iman düşmanlarının hesap-kitaplarını adamakıllı bozarken, bizim de, müminlerin de ruhlarımızı, kalblerimizi, fikir ve düşüncelerimizi ve hatta hayallerimize varıncaya kadar bir bütün olarak varlığımızı ısıtır, can verir ve harekete geçirir. Allah (cc)’la, Allah (cc)’ın muhabbetiyle, Allah Resulünün sevdasıyla ısıtıyor ve istikamet veriyor. Bu büyük bir iştir ve kalbinde iman bulunan her müminin bu işte tuzu olmalıdır.
-5-
Ve ikinci paragrafa aldığımız ayet-i kerime diyor ki; “Allah’a imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz, madem Allah’ı seversiniz; Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise; Allah’ın sevdiği zata benzemelisiniz. O’na benzemek ise, Ona ittiba etmektir. Ne vakit Ona ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek. Zaten sevmenin en mükemmel örneğini Allah Resulü bize öğretmiştir. Öyleyse Allah Resulünü daha doğru öğrenmeye ve daha çok Onun yaşadığı gibi yaşamaya gayret etmeliyiz. Çünkü dünya ve ahiret saadetimiz ve bir bütün olarak maslahatımız Onun yaşadığı gibi yaşamaya ve Onun Allah’ı sevdiği gibi sevmeye bağlıdır.
Allah (cc)’a emanet olunuz.
Muhammed Şakir / İnzar Dergisi – Nisan 2016 (139. Sayı)
Muhammed Şakir