İnsanlar duygu ve düşüncelerini hem sözlü hem de sözsüz ifadelerle anlatırlar. İnsanın duruşu, oturuşu, yüz ve bedeninin biçimi başkalarına mesaj verebilir. İnsan sözsüz ifadeleriyle sözlü ifadelerini desteklerken, sözlü ifadelerden bağımsız iletiler de gönderebilir. Sözsüz mesajları insanlar daha çok yüz yüze ilişkilerde kullanırlar.
Sözsüz iletişim vasıtalarından olan yüz ifadeleri, daha çok bireyin ruhsal durumu, duygusal yanı hakkında iletiler sunar. İnsanlar, duygularını ve coşkularını genellikle yüzlerine yansıtırlar. Hayret, korku, mutluluk, sevinç, üzüntü, kızgınlık gibi duygular yüz ifadeleriyle en iyi şekilde anlatılır. Yüz ifadelerinden biri olan “tebessüm etmek” çağımızın soğuk ve sert duvarlarına, ruhsuz ve sadist bedenlerine, menfaat ve çıkarperest hissiyatlarına, köleleştirilmiş ve robotlaştırılmış zihinlerine bir nebze de olsa insanlık ve merhamet kazandırmaktadır.
Klasik kaynaklarda genellikle, “sevincin veya psikolojik açıdan rahatlamanın bir ifadesi olarak dişler görünecek biçimde yüzün gerilmesi” şeklinde tarif edilen gülmenin hafif derecede olanına tebessüm, yüksek sesle olanına kahkaha denildiği belirtilir.
Hz. Aişe (r.anha):“Allah Rasûlü'nün küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim. O (ekseriyetle) tebessüm ederdi.” buyurmuşlardır. İmam-ı Gazali bu gülüş için “Dişler gözükür¸ fakat ses işitilmez. İşte bu¸ Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in gülüş tarzıdır.” demiştir. Yani tebessüm etmek bir peygamber gülüşüdür. Diğer bir Hadis-i Şerif’te Cerîr bin Abdullah (r.a.) şöyle anlatır:“Fahr-i Kâinât Efendimiz¸ Müslüman olduğum günden beri beni huzuruna girmekten alıkoymaz ve her gördüğünde gülümserdi.” ve daha birçok Hadis-i Şerifte Hz. Peygamberin tebessüm ettiği ama “yüksek sesle gülme” diye tabir edilen kahkaha atmadığı vurgulanmıştır.
"İki mü’min karşılaşıp müsafaha ettikleri zaman, aralarında yetmiş mağfiret taksim edilir. Bunun altmış dokuzu güler yüzlü olanındır." diye buyuran Hz. Peygamber güler yüzlü olmanın önemini ifade etmiştir. Ayrıca “Tebessüm etmek sadaka-i cariyedir.” Hadis-i Şerifini duymayanımız yok gibi…
Tebessüm ile ilgili bazı Hadis-i Şeriflerden sonra Kur’an-ı Kerim’de tebessüm ile ilgili ayetlere de rastlamaktayız. Kur’an, insanın bütün özelliklerini olduğu gibi, onun gülebilme özelliğini de yaratanın Yüce Allah olduğunu vurgular. Allah, insanda gülme gibi karmaşık bir ruhsal ve fizyolojik yapıyı var etmek suretiyle insanların dikkatini kendi sıfatlarına çekmek istemiştir. İnsanın psikolojik yapısına yerleştirdiği gülme yetisini kendi sıfatlarının kanıtlarından biri olarak sunmuştur: “Güldüren de O’dur, ağlatan da O’dur.” (Necm 43). Ağlamak ve gülmek hayatın yansımalarından, karşılıklı iki farklı durum olup, biri neşenin, diğeri elemin belirtisidir. Allah kullarının kimini güldürür, kimini de ağlatır. Meselâ, onlara dünya ve âhiret mutluluğu vadederek onları güldürürken, onları her iki mutluluktan yoksun bırakarak ağlatır. Yine örneğin, iman eden kimselere öte dünyada nimetler vererek güldürür, bu dünyada ise dert ve musibetlerle deneyerek ağlatır. İnsanlara gülme ve ağlama özelliğini veren, bu iki duruma yol açan sebepleri var eden Allah’tır. İnsana gülme ve ağlama özelliğinin verildiğini anlatan bu âyet, Yüce Allah’ın vahdâniyyet ve kudret gibi sıfatlarının bir kanıtıdır. O, aynı varlıkta ağlamak ve gülmek gibi iki zıt olguyu yaratmıştır. Böyle bir yaratılış düzenlemesinin Kâdir biri tarafından var edilebileceğini her akıl sahibi itiraf eder.
Tebessüm ve kahkaha insanın iç dünyasını bedene yansıtan işaretlerdir. Sırıtmadan farklı olan gerçek gülümseme, fizyolojik olarak beynin kimyasal yapısını etkiler ve insanın kendini iyi hissetmesine imkân tanır. Gülmek beynin salgıladığı “endorfin” miktarını artırır, bu madde kişinin sakinleşmesini ve kendini daha iyi hissetmesini sağlar. Gülümsemenin bedene yaptığı bazı etkiler, kasları gevşetir, ciğerleri ve kalbi rahatlatır ve sıkıntıyı giderir.
Yapılan bazı araştırmalarda endorfin tüm olumlu ruh hallerinde açığa çıkan, insan beyninde salgılanan zevk ve acı hissi açısından insan beynine yardımcı olan bir salgıdır. Ayrıca tebessüm edildiğinde bir stres hormonu olan kortizol daha az salgılanır. Beyin bunu dengelemek ve kötü etkilerini ortadan kaldırabilmek için pozitif duygular ile ilişkili bir madde olan dopamini serbest bırakır. Tebessüm edildiğinde insan beynine daha çok oksijen gider ve insanın limbik sistemi harekete geçer, bu da hafızayı destekler ve geliştirir.
Tebessüm etmenin fizyolojik etkileri yanı sıra psikolojik olarak tebessüm etmeninde birçok etkisi vardır. Örneğin tebessüm etmek insan ilişkilerinde olumlu bir işaret sayılır. İnsanları selâmlarken gülümsemek, konuklara güler yüz göstermek insanlar arasında sıcaklık meydana getirir, güven ve dostluk üzerine ilişkiler kurulmasını sağlar. Gülümsemek, kişinin iletişime açık biri olduğunu açığa vurur. Nitekim M. Aguirre; “Gülümsemek pek bir şeye mal olmaz, ama çok şeye değer. Gülümsemeye neden olan kişi mutludur ve gülümsemeyi alan kişi de minnettardır. Gülümseme sadece bir an sürer ama bunun anısı bazen bir ömür boyu kalır.” diyerek gülümsemenin insan psikolojisi üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır.
İnsanın içinde bulunduğu tebessüm hali karşı tarafı etkileyecek biçimde iletişime yansır. Karşı tarafı gerginlikten kurtarmak gerektiği zaman, doğal bir biçimde gülümsemek tavsiye edilmiştir. İçten gelen sıcak bir gülüş, tarafların birbirini sevmesine olanak sağlayabilir. İnsan ilişkilerinde gülümsemek, bir nezaket gösterisidir. Nezaket gereği gülümsemek, insan ilişkilerinde pek çok şeyi olumlu yönde değiştirir.
Bazı gülmelerin, bir kimsenin başkaları üzerinde gerçekleştirmek istediği üstün gelme eğiliminin bir yansıması olduğu ifade edilir. Bu manada gülme, alayın bir türü olup belli bir kötülemeyi ve zarar vermeyi içerir. Başkasına gülen kimse, o kişiyi iplerini elinde tuttuğu bir kukla gibi görmeye başlar, onu utandırmaya ve küçük düşürmeye çalışır.
Gülme, ifade ettiği incelikler bakımından çeşitli şekillerde ortaya çıkar. İyiliksever bir gülümsemenin yanında, şeytanlık dolu, küçük gören, hakir bulan, alay eden, utandıran gülümseme türleri vardır. Temiz kalpli insanların gülüşleri gibi, hile ve hırs sahiplerinin gülüşleri de kendilerine özgü niteliklere sahiptir.
Mutluluk psikolojisine dair yapılan araştırmaların ortak noktalarına baktığımızda vermeyi görürüz. Tebessüm etmek, sahip olduğundan paylaşmak, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermek insanlar için en mutlu edici davranışlardır.
Bir tebessümün maliyeti sıfırdır; fakat getirisi oldukça fazladır. Tebessüm; tebessüm edileni zenginleştirir, tebessüm vereni hiçbir şekilde yoksullaştırmaz. Tebessüm sadece birkaç saniye tutar; fakat etkisi uzun yıllar sürer. Hiç kimse tebessümü zorla ya da parayla alacak kadar kudretli ya da zengin değildir; tebessüm ancak hak edene verilir. Hiç kimse tebessümsüz yaşayacak kadar zengin değildir ve hiç kimse tebessüm veremeyecek kadar fakir değildir. Bir tebessüm eve mutluluk getirir, iş yerinde işleri kolaylaştırır, verimi artırır. Tebessüm, dostlar arasında dostluğun göstergesidir. Bir tebessüm, yorulmuş olanı dinlendirir, yılmış olanı cesaretlendirir, bıkmış olanı heveslendirir, üzüntülü olana neşe verir. Tebessüm dertlerin ve sıkıntıların en etkili panzehridir. Tebessüm, satın alınmaz, ödünç verilmez, çalınamaz, dilenerek alınamaz; çünkü içten verilmeyen tebessümün hiç kimseye faydası yoktur. Bazıları size tebessüm edemeyecek kadar yorgun, dargın ya da dalgın olabilirler. Onlara da tebessüm edin. Çünkü tebessüme en çok ihtiyaç duyanlar onu kimseye vermeyip saklayanlardır.
Sözlerimizi Şeyh Sadi Şirazi’nin, Bostan adlı hikemî eserinde çok ibretli bir hikâye ile sonlandırıyorum:
“Tatlı dilli, güler yüzlü bir delikanlı bal satardı. Bu, öyle bir civanmert idi ki, gönüller onun tatlılığından yanar, erirdi. Boyu, beli saz ile bağlanmış şeker kamışına benzerdi. Müşterisinin sayısı belli değildi.
Öyle bir yiğit idi ki, faraza bal satmayıp zehir satacak olsaydı, herkes zehri onun elinden, bal gibi içerdi.
Suratsızın biri de, o yiğidin satışına özendi, kazancını kıskanıp bal satmak istedi. Bal tablası başında, sirke satan yüzüyle, mahalle mahalle dolaştı. “Baaaaal, baaaal.” diye bağırdı durdu. Fakat balına müşteri değil, bir sinek bile konmadı.
Akşam oldu, eve döndü. Eline bir kuruş geçmemişti. Fenâ hâlde kızdı, bir köşeye çekildi, oturdu. Günahının cezâsından korkan günahkâra, bayram günü zindanda tutulan bedbahta benziyordu.
Hanımı ona, latîfe sûretiyle:
“–Ekşi yüzlünün balı acı olur!..” dedi.
KAYNAKÇA:
Hüseyin Şenlik
- Kasapoğlu. “Gülme” Davranışıyla İlgili Ayetler Hakkında Psikolojik Bir Değerlendirme”
- Karabacak. “Gülmenin Psikolojik Dili”
- https://www.islamveihsan.com/tebessum-etmek-sadakadir.html
- Çağrıcı. “Gülme-TDV İslam Ansiklopedisi”
Hüseyin Şenlik