Bu yazıya hazırlanmak adına boykot ile ilgili biraz internet kurcaladım. Derli toplu hiçbir veriye rastlamadım. Bu hususta yeterince akademik bir çalışma falan da yok. Çokça teorik ve pratiğine dair psikolojik ve sosyolojik değerlendirme içeren yazılar okudum. İyi niyetle de olsa tabiri caiz ise her kafadan bir ses çıkmış. Bu da etkin bir boykot pratiğini geliştirmemiştir.
Boykot insanlık tarihi kadar eskidir. Bireylerin ve toplumların birbirlerine uyguladıkları “almama, bakmama, saymama” şeklinde özetlenebilir bir eylem biçimidir. “Malını almama, onu görmezden gelme, onu adamdan saymama; yani egemenliğini kırma” şeklinde de açılımı yapılabilir boykotun.
Her ne kadar Mekke’de boykota duçar olma veçhiyle “mukâtaa”, İslam tarihinde ve Müslümanların hafızasında önemli bir yer edinmişse de kültürel emperyalizm literatürümüze de sirayet etmiş ve “mukâtaa” “boykot” olarak sözlüğümüzdeki yerini almış, kabul görmüş bir kavram olarak değiştirmeye gerek yoktur.
Boykot bireyin ve sivil toplumun sorumluluk alanının etki alanı kadar olduğunun pratik halidir. Boykot; “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17) hadisinin bireye ve sivil topluma yüklediği mutlak ve en pasif bir mesuliyettir. Boykot dik ve namuslu durmanın başkaca bir biçimidir. Zulme ve zalime karşı açılmış sivil ve meşru bir cephedir. Boykot düşmanın en çok tamah ettiği yerden vurmaktır.
Son yüzyılda dünya emperyalizmi yeryüzünde kurduğu, devletleri ve toplumları tüketmeye adeta mecbur kıldığı ekonomik ağ ve sistem sayesinde sömürüsüne çok daha rahat devam etmektedir. Yönetimler üzerindeki tahakkümü sonucu alternatif üretime oluşturduğu bariyerler ile sizi kendi ürününü tüketmeye mecbur kıldığı gibi bazen de yüksek teknoloji gerektiren ürün ve savaş envanterinden mahrum bırakarak tahakkümünü sürdürüyor. Ancak alternatifi olan ürünlerde boykot canlarını fena halde yakmaktadır.
Bu nedenle sürdürülebilir bir boykot olabildiğince toplumun katmanlarına yaygınlaştırılmalıdır. Dar bir alana ve dar bir kitleye bırakılmamalı. Kitlelerin duygusal ve insani yanı harekete geçirebilecek faaliyetlerle boykot iyi anlatılmalı. Yani amacı, zarureti, etkili, sürdürülebilir nitelikte ve sonuç alıcılığı iyi anlatılmalı. Toplum ikna edilmeli. Alınan olumlu sonuçlar belirli periyotlarla ve istatistiki veriler ile tek ve güvenilir bir merkezden halk ile paylaşılmalı. Katılımcılar mümkünse tek tek bazen de sembolik törenler ile taltif edilmeli.
Boykot sürdürülebilir nitelikte ve sınırlarda olmalı. Boykot edilecek ürünler ve merkezler hacim vb. yönleri dikkate alınarak seçilmeli. Boykot edilecek ürünlere alternatif mal ve ürünler belirlenip ilgili firmalar ile ilişki geliştirip piyasaya daha uygun ve avantajlı kampanyalar ile girmeleri sağlanmalı. Böylece onlar kazanırken aynı zamanda boykotun bir parçası-ayağı olmuş olurlar. Mesela bir temizlik ürünü boykot edilecek ise yerine alternatif bir ürün için ilgili firmalar ile irtibata geçilip ürün kalitesi ve fiyatı üzerine görüşmeler yapılabilir.
Sürdürülebilirliği açısından boykot listeleri dar, uygulanabilir ve sonuç alınabilir olmalı. Bu nedenle her kafadan bir ses her elden bir liste çıkmamalı. Okunması bile zaman alan listeler asla yapılmamalı. Gerekirse tedrici olunmalı. Enerjimizi tüketecek bir araca dönüşmemeli. Aksi halde daha duyarlı kesimlerin omuzunu da çökertecek ters tepen bir silaha dönüşebilir. Toplumun gündelik hayatın keşmekeşinde boğulmuş geniş kitlelerin de uygulayabileceği kolaylıkta olmalı. Aksi halde mücadele azmi ve başarma umudunun tükenmesine sebep olmakta. Bu da düşmanın işini kolaylaştırmaktadır. Tükenmişlik sendromu oluşursa bu sonraki nesillere de sirayet edecektir.
Sonuç alıcı boykot, boykotun çapını ve küreselleşmesini de sağlayacaktır. Zalime destek veren büyük firmaların cirolarının dünya çapında düşmesi ekonomiyi ilah edinmiş firmaları ve besledikleri düşmanı derinden sarsacaktır. Zalimin cüretini ve cesaretini kıracaktır. Aynı zamanda yerli alternatif arayışları da cesaretlendirecektir. Yerli üründe kalite ve çeşitlilik boy verecektir.
Malum boykot, devletlerin yönetim ve lider problemlerinden müteşekkil zalime karşı pozisyon alamamalarının sonucunda sivil toplumun inisiyatif almasından oluşan bir eylem biçimidir. Bu manada boykot güçlenirse devletler de aynı yerde pozisyon almak zorunda kalacaklardır.
Tabi en büyük tehlike boykotun amacından sapmasıdır. Gerek boykot edilecek ürünlerin çokluğu gerekse hain mihrakların yanlış ürün listelemesi gerekse kişi ve mekanlara yapılacak provakatif fiziki müdahaleler ile boykot amacından sapar ve toplumun direncini ve bilincini kırar.
“İyi de kim yapacak bütün bunları” dediğinizi duyar gibiyim. İşte bütün bu saydıklarımızdan ve sayamadıklarımızdan ötürü boykotun tek elden ve sivil bir kurumsal yapıya kavuşması lazım. Behemehal bugün için ve sonraki tüm zamanlar için doğru zamanda, doğru üründe, doğru yerde ve doğru yöntemlerle boykotun yapılabilmesi ve sürdürülebilir olması için bir boykot kurumu kurulmalı. Bu yapı alanlarında profesyonel, uzman, birikimli ve inanmış kadrolardan oluşmalı. Tanıtım, reklam, inandırıcılık vb. faaliyetler için önemli bir bütçeye sahip olmalı. Herkesle iletişime geçebilecek bir zihin yapısına sahip olmalı. Tam bir şemsiye pozisyonu alacak şekilde kapsayıcı olmalı. Boykotu tespit, uygulama, sonuç alma ve ilan etme gibi işler dışında başkaca misyon üstlenmemeli. Belli bir sosyal, kültürel ve inanç grubuna aidiyet oluşturmamalı. Mazlumu da zalimi de kimliğine bakmadan afişe etmeli. Dünya çapında temsilcilikler açmalı.
Boykot kime, kimlerle, nasıl ve niçin uygulanacağına karar veren güvenilir bir kurum. Boykot aynı zamanda tüketiciyi kalite ve ücret noktasında aldatanlara karşı da yapılmalı. Öyle ki bu kurum “tamam” diyorsa o boykota güvenilmeli. Aksi halde güçlü sermaye ağı boykotu bölme, pasifleştirme ve yanlış yönlendirmeye muktedirdir.
Görüşümüzde isabet ettiysek hamd olsun. Sabır ve dua ile daha makul öneriler ve pratikler beklemekteyiz.