Pandemi süreci ile beraber sosyal medyanın kullanım oranı ile etkinlik alanı, beklenenin çok üstünde olmaktadır.
Sosyal medyanın etkili olan bu gücü ve kuşatıcı dili yanında tahrip gücü ve kışkırtıcı dili de artmaktadır.
Dijital çağın eşiğinde oluşumuz sosyal medyayı adeta zorunlu kılmaktadır.
Hayatımızı dört bir yandan ihata eden bu güvensiz, özensiz, karmakarışık bu ortam nefsi azdıran, hevesi coşturan, kibri kamçılayan, kini pompalayan, kötülüğü alenileştiren tehlikeli bir canavara dönüşmüş durumdadır.
Bilinmelidir ki dijital ortamların sahipleri, yöneticileri ve istihbarat servislerinin tamamı bu araçları yönlendirmek ve yönetmek için geliştirmiş oldukları algoritmalar ile dilediklerini kaydedebilmekte veya daha görünür kılabilmekte, istemediklerini silebilmekte veya gizleyebilmekteler.
Özgür ortam, şeffaf ortam söylemleri sadece emellerini örtmek için kullandıkları etkili argümanlardan öteye bir şey ifade etmemektedir.
Bu gerçeğe rağmen, kurum ve kuruluşların, tüzel ve tekil şahısların yoğun bir şekilde kullanmakta olduğu sosyal medyanın bataklığına düşmemek, zararlarından korunmak için tüm kullanıcıların sosyal mesafelerini koruması gerekir. Sosyal mesafeye riayet etmeyenler ile tüm sosyal bağlar koparılmalıdır. Sosyal medyada sosyal mesafe kurallarını açıklayan bir kılavuzun olması elzemdir.
Bu kılavuz teknik bilgilerin yanında kullanım adabının ve ahlakının belirlendiği kapsamlı, zırhlı bir kılavuz olmalıdır. Koruyucu ve korunaklı...
Sorumluluk bilinci yüklenmiş, imanî şuur ile donanmış ve insanî erdemleri sahiplenmiş her Müslüman, sosyal medyayı kullanırken gafil avlanmamak, ahlakî virüslere bulaşmamak ve bulaştırmamak için sosyal mesafesini korumalı yani var olan birçok kaide ve kurala riayet etmek ile mükelleftir. Zorundadır...
Şu unutulmamalıdır ki sosyal ortam ile gerçek ortam arasında, sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur.
Günahın, haramın, yalanın sanalı ile gerçeği aynıdır.
Sosyal mesafemiz:
Öncelikle; “Hakkında kesin bilgin olmayan şeyin peşine düşme. Zîra kulak, göz ve kalp, bunların hepsi yaptıklarından sorumludur.” (İsra, 36)
Ayet-i Kerimesinin ışığında her beyan ve paylaşımından mesul olacağının idraki içinde olmalıdır.
Dikkat edelim! Duyduklarımızdan, gördüklerimizden, peşine düştüklerimizden, sevip-beğendiklerimizden dolayı hesaba çekileceğiz.
Beğendiği, paylaştığı, baktığı, izlediği her türlü etkileşimden mesul olduğunu unutmamalıdır.
Gerekli gördüğü durumlarda bazı paylaşımlara yeterli ve edepli düzeyde müdahale etmelidir. Agresif, kaba ve tahrik edici yazışmalar yapmamalıdır. Her sözünde, her yazdığında şu Hadis-i Şerif'i kendisine düstur edinmelidir:
“İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir.”( Tirmizî, İmân 8)
Fıska-fucura, fitneye-hasede, kin ve kibre, haram ve günaha neden olacak her türlü paylaşımdan muhakkak uzak durmalıdır.
İyiyi, güzeli, temizi desteklemeli, paylaşmalı ve beğenmelidir.
Muhatabımızın kim olduğuna bakmaksızın alaycı, küçümseyici ve tahkir edici ifade ve emojilerden kesinlikle kaçınmalıyız. Tanımadığımız kişi ve kurumlara karşı sosyal mesafemizi korumalı ve kesinlikle arkadaşlık kurmamalıyız. Toplumsal kabul görmüş tüzel kişileri bile ahlakî süzgeçten geçirdikten sonra arkadaş edinmeli, takip etmeliyiz.
Sosyal medyada sosyal mesafesini koruyanlar, eğlence veya zaman öldürme dediğimiz gereksiz ve amaçsız durum ve paylaşımlardan son derece sakınmalıdırlar. Boş ve faydasız ortamlarda zamanını zayi ettiklerini yani ömürlerini zayi ettiklerini unutmamalıdırlar. Sınırsız internetinin olması sınırsız zamanın olduğu anlamına gelmez.
Bilelim ki Allah Azze ve Celle Kur'an-ı Kerim’de şöyle ferman buyurmuştur: “…Boş söz ve işlere rastladıklarında vakarla oradan geçip giderler.” (Furkân, 72)
Gereksiz ve faydasız iş ve işlemlerden uzaklaşmak, sosyal mesafeyi korumak bir Müslümanın övülmesine, dünya,
ahiret kurtuluşuna vesiledir. Zîra Kur'an-ı Kerim’in ifadesi ile kurtuluşa eren mü’minlerin bir vasfı da aynen şöyle ferman edilmiştir:
“Onlar boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.” (Mü’minûn, 3)
Faydasız, anlamsız, malayani, içinde hayır olmayan tüm konulardan kaçınmalı-yüz çevirmeli sadece ve sadece bizi, toplumumuzu ilgilendiren hayırlı-faydalı-önemli konular üzerinde durmalıyız.
Kendimizi, özelimizi, mahremimizi, soframızı paylaşmamalı, bu ve benzeri paylaşımlar ile üçüncü kişilere bilgi-belge aktaracağımızı unutmamalıyız.
Gezip gördüğümüz yerlerin, yiyip içtiğimiz sofraların görselleri paylaşılmamalı illa paylaşılması gerekiyorsa da bu görsel asla bir başkasını, özellikle de mağdur, mazlum ve muhtaçları tahrik edici veya tahkir edici olmamalıdır.
Övünmek, böbürlenmek, kibir ve enaniyete sebep olacak her türlü yazı, görsel, video vb. paylaşımlarımızın nefse hoş gelmekten öteye gitmeyeceğinin bilincinde olmalıyız.
Kendimize sürekli şu Ayet-i Kerimeyi hatırlatmalıyız:
“... Zîra Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri aslâ sevmez.” (Lokman, 18)
Sosyal medyayı medyadan ayıran en belirgin özelliği mesnetsiz, asılsız, yalan yanlış haberler barındırmasıdır.
Bir haberin doğrusunu, aslını öğrenmeden o habere itibar edilmemeli ve bu tür haberler asla beğenilmemeli, paylaşılmamalıdır.
“Ey mü’minler! Şayet size bir fasık haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden birilerini rencide eder de sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.” (Hucurat, 6) ayet-i Kerimesinin muhteşem ikazını kendimize bir ders-i azam edinmeliyiz.
Özellikle sosyal medyada gördüğümüz, duyduğumuz her konunun yalan yanlış olma ihtimalini unutmamalıyız. Bu tür haberlere karşı evvela sosyal mesafemizi korumalı ve ondan gelecek zararlardan kendimizi muhafaza etmeliyiz.
Bu konuda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav) ne güzel buyurmuşlardır:
“Her duyduğunu söylemesi kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80.)
Bu ve benzeri kurallara riayet ederek sosyal medyayı insanlığın gelişimine, iyiliğin yayılmasına, güzelin, temizin artmasına kısaca kendi da'vamıza itaatkar birer hizmetçi kılabiliriz aksi takdirde... Allah muhafaza.
inzar
inzar