Değerli Okurlar!..
Gündemde işgalci israil’in zulmüne engel olmanın bir yolunun da BOYKOT olduğuna dair hemen herkes hemfikirdir. Dolayısıyla bireysel veya kurumsal boykotun toplumumuz tarafından gittikçe artan bir destek gördüğünü müşahede etmekteyiz. Bu vesileyle sürdürülebilir ve etkisi bakımından bu konuda kurumsal bir röportajın gerekliliği bizi sizler için bu girişime sevk etti. Gündemde olması ve önemi açısından faydalı olmasını diliyoruz. Buyrun okumaya...
-Mehmet Bülent Deniz kimdir?
37 yıldır İstanbul’da serbest avukat olarak çalışıyorum. 1995 yılından bu yana Tüketiciler Birliği Derneği, Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği, Tüketici Birliği Federasyonu, Ayrımcılığa Karşı Eğitim Derneği, Mazlumder ve benzeri hak temelli sivil toplum örgütlerinde kurucu, başkan, mütevelli, aktivist olarak çalıştım.
Toplumun kendi iradesinin tam anlamıyla tecelli ederek, toplumu yönetenlerin karar alma süreçlerine etki etmesinin yolunun sivil örgütlenme olduğuna olan güçlü bir inançla iyiliğin yayılması, kötülüğün yok edilmesi anlamındaki mücadelemi, Türkiye’nin en etkili en büyük tüketici örgütlerinden biri olan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı olarak yürütüyorum.
Tüketici Birliği Federasyonu; İstanbul, Kütahya, Gümüşhane, Mardin, Siirt, Tunceli, Erzurum’da bulunan 11 tüketici derneğinin oluşturduğu bir üst kuruluş.
Bir yandan tüketici haklarının kamu ayağı olan Ticaret Bakanlığı ile yakın çalışma ve iş birliği içinde çalışmalarımızı yürütürken, diğer yandan özellikle ekonomiye ilişkin hak kayıplarının giderilmesi ve benzeri çalışmaları yoğun şekilde yürütüyoruz.
2023 Eylül ayna kadar, uzun yıllar tüketici temsilcisi olarak Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu üyeliği, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu üyeliği görevlerini yerine getirdim.
İlk boykotunuz ne zaman ve nasıl oldu?
Tüketicinin tüketimden gelen gücünü harekete geçirerek tepkisini ortaya koyduğu tüketici boykotunun tarihi eskiye dayanmakla birlikte, ülkemizdeki ilk tüketici boykotunu 1999 depreminde çalışmayan cep telefonu şebekelerine dikkat çekmek için 15-17 OCAK-”CEPLER SUSACAK” boykotu ile gerçekleştirdik. Tarafsız gözlemcilerin raporlarına göre, o zamanlar yaklaşık yedi milyon civarında olan cep telefonu kullanıcıları, yaklaşık üç gün boyunca cep telefonlarını kullanmayarak, boykota destek verdi.
Yerel ve uluslararası etkisi açısından boykot hakkında ne dersiniz?
Sonraki dönemlerde 2003 yılında ABD’nin Irak işgali ile birlikte “CEPHANE BİZDEN DEĞİL” isimli bir boykot ile tüketicileri ABD doları, Amerika Havayolları, hamburger, sigara ve kola almamaya çağırdık. O dönem tüketicilerin boykota verdikleri güçlü destek sonucunda USD’nin kurunda gerilemeler yaşanırken, özellikle hamburger ve kola satışlarında büyük düşüşler kaydedildi.
Yine Chesterfiald isimli bir sigara markasının üzerindeki Cami görselinin kaldırılması için planladığımız boykotun başlamasına 24 saat kala, sigara firması paket üzerindeki görseli kaldıracağını açıklamak zorunda kaldı.
En çok ses getiren boykotlardan birini de Fransa meclisinde kabul edilen “Ermeni soykırımı yoktur” demeyi cezalandıran yasa tasarısı üzerine başlattık. Her hafta bir Fransız markasını açıklayarak kademeli bir şekilde yaygınlaştırılan boykotun ilk haftasında, Total markasını açıklamış ve boykot açıklamasının ilk günü bu firmanın Avrupa borsalarındaki hisse değeri yüzde 5 civarında düşmüştü.
İlerleyen haftalarda açıkladığı bir zincir marketin satışlarının yüzde 20 civarında düşmesi üzerine, o güne kadar açıkladığımız markaların sahibi olan şirketlerin, Fransa hükümeti nezdinde yaptıkları lobi sonrasında yasa tasarısının senatoda onaylanması askıya alındı.
Etkisi bakımından boykot için neler söylemek istersiniz?
Tüketici boykotu doğru planlanır ve uygulanırsa gerek ulusal ve gerekse uluslararası alanda, tüketicinin tepki gösterdiği konuda olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Ancak bunun gerçekleşmesi için boykotun adil ve gerçekçi olarak planlanması gerekiyor.
Her şeyden önce boykot edilecek markanın doğru tespit edilmesi önemli bir unsur. Ekonomideki küreselleşmenin eskiye göre daha yoğun olduğu konjonktürde, boykot edilecek markanın milliyetini tespit etmek hayli zorlaşmaktadır. Örneğin; düğmesi Çin’den, kumaşı Endonezya’dan getirtilip Türkiye’de imal edilen ve üzerine Fransız bir firmanın etiketini koyarak Fransa’ya ihraç ettiğimiz gömleğin milliyeti nedir?
Boykottaki bu en önemli sorunu aşabilmek için boykot kapsamına alınacak markanın ana sermayesi, oluşturduğu katma değerin hangi ülke topraklarında gerçekleştiği ve benzeri birçok unsuru bir arada değerlendirmek gerekiyor.
Boykotta ikinci ve en önemli sorun, boykot edilecek ürünün Türkiye’de üretimi, lojistiği, satış zinciri, satış sonrası zinciri gibi süreçlerde ülkemiz insanının emeği ve sermayesinin olmasından kaynaklanan, ülke ekonomisine zarar vermeme veya en az zarar vermenin gözetilmesidir. Geçmişten bugüne gerçekleştirdiğimiz tüm boykotlarda, bu duruma özellikle dikkat ediyoruz.
Boykottaki son sorun da boykotun uygulanabilir olmasıdır. Tüketicinin boykot ettiği ürünün yerine koyabileceği başka bir marka bulamaz ise, bu durumda boykotun yayılması, sahiplenilmesi ve sonuç vermesi hayli güçleşecektir. Örneğin, ABD ürünü diye bilgisayarlardaki işletim sistemlerini boykot etmek fiilen mümkün değildir.
Bütün bu aşamalar dikkatlice planlandığında, tüketici boykotunun sonuç vermesi çok güçlü bir olasılıktır.
Özelde işgalci israilin yola getirilmesi açısından neler yapılabilir?
7 Ekim ile birlikte Tüketici Birliği Federasyonu olarak, geçmişten gelen boykot deneyimimiz ışığında, İsrail’in soykırımına karşı “soykırım için CEPHANE BİZDEN DEĞİL” boykotunu planlamaya başladık.
Süreç başladığında, özellikle sosyal medyada boykot listeleri dolaşmaya başladı. Listeleri incelediğimizde, az önce sözünü ettiğim doğru, adil ve uygulanabilir boykot kriterleri dışında, kimisi bilinçsizce, sadece ismi çağrıştırıyor diye listeye alınan ürünlerin olduğunu; kimisinin de rakip firmaların rakibinin satışlarına olumsuz etkisi olması için konulduğunu tespit ettik. Listelerdeki markaların gerçekçi olmaması bir yana, kimi listelerin 50-60 markayı içermesi de boykotun uygulanabilirliğine olumsuz etki eden bir unsurdu.
Bu nedenle kamuoyuna çağrı yaparak Tüketici Birliği Federasyonu tarafından ilan edilen boykot listesini dikkate almaları çağrısında bulunduk. Sanıyorum, insanımızın öfkesinin dışa vurduğu ve ancak gelişigüzel ve sonuç vermesi mümkün olmayan boykotların önüne geçerek, uygulanabilir, adil ve gerçekçi bir boykot iklimini sağlamayı başardık.
Söyledikleriniz çerçevesinde boykot etkili oluyor mu sizce?
Tüketici boykotu, kapitalist küresel ekonomi ve politikasının anladığı tek dildir. Bu bakımdan başarılı olması durumunda, toplumların tepkisi ve isteğinin en gerçekçi şekilde dışa vurulduğu ve sonuç verdiği bir eylem tipidir. Kapitalist düzenin, satışların azalmasına tahammülü asla olmayacaktır.
Nitekim ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde tüketicilerin ortak vicdanla başlattıkları boykotun etkisinin yavaş yavaş hissedilmeye başlandığını gözlemlemekteyiz. Örneğin, henüz ismini açıklamadığımız bir markanın üst düzey yönetimi benimle temasa geçerek, kendilerinin markalarını ne zaman açıklayacaklarını sorduğunu ve boykot edilmemesi yönünde ricalarını ilettiklerini; yine başka bir markanın sahibi firmanın da kendilerinin Gazze meselesinde İsrail karşıtı olduklarına ilişkin ikna çalışmalarını not etmem gerekir.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Tüketici Birliği Federasyonu tarafından 7 Ekim’de başlatılan “soykırım için CEPHANE BİZDEN DEĞİL” boykotunun, sadece ülkemiz insanı tarafından değil özellikle Türki Cumhuriyetlerde, Arap ülkelerinde, Afrika’da yoğun şekilde sahiplenildiği bilgileri bize ulaşmaktadır.
Ülkemiz ve boykota duyarlı ülke halklarına çağrımız “soykırım için CEPHANE BİZDEN DEĞİL” boykotuna kararlı bir şekilde sahip çıkmaları ve sadece Tüketici Birliği Federasyonu tarafından www.tuketici.org.tr adresinde ilan edilen markalar üzerinden boykotlarını uygulamalarıdır. Vesselam.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.