Aslında bu sayfada sıralı olarak Hz. Muhammed (sav)’in hayatından kesitler aktarıyorduk. Ancak Peygamberimizin bu yaşına kadar hayatına bir şekilde dokunan insanlara, sonradan nasıl bir vefa örneği sergilediği hususunda bir ara yazısı yazmayı uygun gördük. Bu anlamda kendisine çocukluğunda hizmet edenlere sonraki dönemlerde gösterdiği saygıyı, anne ve baba saygısı olarak da değerlendirebiliriz.
Ayet ve hadislerde anne ve babaya karşı gösterilmesi gereken saygıdan bahseden epeyce nas vardır. Söz konusu naslarda anne ve babaya saygı, sevgi ve itaat emredilir. Ancak burada şöyle bir sorun ile karşı karşıya kalıyoruz. Bilindiği üzere Peygamber (sav) söylediği her şeyi pratiğinde bize göstermiştir. Zaten onu farklı kılan da bu hususiyeti olmuştur. Fakat O (sav), babasını hiç görmedi. Annesi ile beraber kaldığı süre 2-3 yıl gibi kısa bir süredir ki O (sav) bu yıllarda çocuktur.
İyi ama Peygamber (sav)’in kendisi bir yetişkin olarak anne ve babası ile bulunmadı ki, biz ondan anne ve babaya nasıl hürmet gösterilir diye örnek alalım. Çocukluğunda annesini sevmiş olabilir. Zaten her çocuk annesini sever. Önemli olan yetişkin olarak ihtiyarlamış anne veya babasını sevmesi onlara saygıda kusur etmemesidir. Oysaki biz bu konuda Peygamber (sav)’i örnek alacak pratiklere sahip değiliz.
Hatta bu durum iyi niyetli olmayanların bir sorusu olarak da karşımıza çıkabilir: “Peygamber anne ve babaya itaat ile ilgili sözler söylemiş. Herkes bu tür sözler söyleyebilir. O bir yetişkin olarak ebeveyni ile birlikte olmadı ki evinde anne ve babasına nasıl davrandığını öğrenelim.”
İşte bu noktada, Peygamber (sav)’in anne ve babaları olmadıkları halde, çocukluğunda ona yardım edenlere karşı kendisinin gösterdiği vefa örnekleri önem kazanmaktadır. Bunlardan ilki elbette sütanne Halime’dir.
Evet, Peygamber büyüyecek, yetişecek ve herkes gibi evini barkını kuracaktı. Gün gelecek Sa’d yurdu yine bir kıtlık ile karşı karşıya kalacaktı. Halime bir umutla kalkıp Mekke’ye gelecek. Peygamberimiz Hz. Hatice ile evlidir. Saadet hanesini de ziyaret edecek Halime. Peygamberimiz (sav)’e kıtlıktan dolayı çektikleri sıkıntıları aktarınca, Hz. Hatice (ra) annemiz ona kırk kadar koyun ve yükleri için bir deve verecek. Ne vefa, ne cömertlik ama?
Araplar arasında bir saygı nişanesi de ridasını çıkararak saygı gösterdiği kişiyi üzerine oturtmaktı. Yine bir gün Halime Hatun, Peygamberimiz (sav)’i ziyarete geldiğinde, Peygamber (sav) onu görür görmez “Anneciğim, anneciğim” diye seslenerek yanına gidecek ve en önemli şahsiyetlere gösterilen bir saygı ifadesi olarak, ridasını yere sererek sütannesini oturtacaktı.
Gün gelecek Peygamberimiz (sav) Hevazin seferine katılacak. Karşı tarafta, düşman safları arasında Sa’d yurdundan gelenler de vardır. Sefer sonrası Peygamberimizi ziyaret eden Sa’d b. Bekr kabilesi, kendisinin süt amca, dayı vb. akrabalarının esirler arasında olduklarını ve kendisinden vefa beklentisi içerisinde bulunduklarını beyan edeceklerdir. Peygamber hemen kendisi ve ailesi payı olan esirleri azad edecek, bunu duyan ensar ve muhacir de esirlerini serbest bırakacaklardı.
Vefanın böylesi herhalde tarihin altın sayfaları arasında yer alacaktır. Çünkü burada esir edilenler bizzat Halime veya Haris değildirler. Onların akrabalarıdır. Üstelik Peygamber ile savaşmak üzere düşman safları arasına katılmışlar. Buna rağmen O (sav) böyle bir akrabalığı dahi önemseyip, esirlerini serbest bırakıyor.
Aslında eğer sağ olsalardı O (sav)’in ebeveynine nasıl davranacağı hususunda fazla söze gerek yok. Ancak konunun daha iyi anlaşılması için birkaç örnek daha verelim.
Bilindiği üzere O (sav)’i ilk emzirenlerden biri Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe’dir. Ebu Lehep ve hanımı Ümmü Cemil engel olduklarından, Peygamberimizi uzun süreli emzirmemiş. İşte size Halime kadar değil, sadece sayılı emzirmesi karışlığında O (sav)’in vefası.
İleriki yıllarda Süveybe ne zaman Resulullah (sav)’in yanına gelse ona saygı gösterecek, ikramda bulunacaktı. Hatta Süveybe’yi satın alarak azad etmek isteyecek ama Ebu Lehep satmayacaktı. Resulullah Medine’de ikamet ettiği yıllarda Mekke’ye, Süveybe’ye yiyecek-giyecek gönderecekti.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi O (sav)’e hizmet eden kadınlardan biri de Ümmü Eymen’di. İleriki yıllarda Peygamber (sav) daima bu kadına değer verecek, kendisine “Annemden sonra annem” diyecek, her nerede görse “Bu benim ev halkımdan sağ kalandır” diyecek ve onu kendi hanesinin bir ferdi gibi değerlendirecekti.
Bir önceki yazımızda değinmiştik ama tekrarlamakta fayda var. Peygamber (sav)’in annesi ve dedesinin vefatından sonra kendisine Ebu Talip ailesi bakmıştı. Bu anlamda hem amca hem de yengenin emekleri inkâr edilemez. Kendisine bir aile ortamı sunan Ebu Talip ailesi, tam bir ebeveyn davranışı içinde olmuşlardı. Ta ki O (sav) evlenip, Hatice ile yuvasına yerleşinceye kadar.
Yine önceki yazımızda Peygamberimizin Fatıma Hatun’a ne kadar değer verdiğini, her zaman bir anne muamelesi yaptığını, vefatı esnasında kazılan mezara bizzat uzandığını, kendi gömleğini ona kefen yaptığını ve bu muameleye şaşıran ashaba verdiği cevapta; “O annemden sonra annemdi, benim karnımı doyurmadan çocuklarının karnını doyurmaz, üstümü başımı temizlemeden, saçlarımı yağlamadan çocuklarına bakmazdı” dediğini belirtmiştik.
Sonra mezardan çıktı rahmet Peygamberi. Doğruldu ve annesi olarak gördüğü Fatıma Hatun’a seslendi: “Allahü Teâlâ seni mağfiret etsin, bağışlasın, seni mükâfatlandırsın. Ey annem! Allahü Teâlâ sana rahmet eylesin. Kendin aç iken beni doyurdun. Kendin giymez, bana giydirir, yemez, bana yedirirdin. Dirilten de öldüren de Allahü Teâlâ’dır. O daima diridir. O ölmez. Allah’ım! Annem Fâtıma binti Esed’i afv eyle, bağışla. Ona hüccetini bildir. Kabrini genişlet. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! Ben Peygamberin ve geçmiş Peygamberlerin hakkı için bu duamı kabul buyur.”
Biz buraya kadar ona annelik vazifesi icra edenlerle ilgili konuştuk. Peki ya babasına nasıl davranırdı Peygamber? Elbette ki bizim burada başvuracağımız kişi Ebu Talip’tir.
Peygamberimiz, babası gibi gördüğü amcasının Müslüman olmasını çok isterdi. Bunun temel nedeni ise amcasına acıması ve O’nun için cehennem azabını arzu etmeyişi idi. Yani Ebu Talib’e şefkat gösteriyordu. Ahiretini kurtarmak istiyordu.
Ebu Talib ölüm döşeğine düştüğünde, yanında ona kelime-i tevhidi telkin eden Peygamber yeğeni vardı. Canhıraş bir şekilde “Amca bu kelimeyi söyle de sana onunla ahirette şahitlik edeyim.” diye çırpınıp durdu.
Amca yeğenine çok yardımcı olmuştu. Çocukluğundan tutun da Peygamberliğine kadar hep yeğeninin yanı başında olan bu zatın iman etmeden ölmesi, Peygamber (sav)’i ahiret açısından çok korkutuyordu.
Peygamber (sav) bu yüzden amcasının imanı için çokça ısrarcı oluyordu. Aynı Hz. İbrahim’in babasının imanını kurtarmak istemesi gibi.
Böylece anne ve babaya saygının örneklerini görerek en güzel örnek olan Peygamberimiz(s.a.v)’in örnekliğini anlamaya çalıştık.