İnzar Dergisi İnzar Dergisi
E-dergi
Giriş Yap
İnzar Dergisi İnzar Dergisi
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Künye
    • Banka Hesapları
  • Abonelik
  • Sayılar
    • 237. SAYI
    • 239. SAYI
    • 240.SAYI
    • 241.SAYI
    • 242.SAYI
    • 247. SAYI
    • 248.SAYI
    • 253.SAYI
  • Konular
    • Öykü | Deneme
    • KİTAP
    • PORTRE
    • AİLE
    • EKONOMİ
    • Bilim | Sağlık | Teknoloji
    • MAKALE
    • GEZİ YAZISI
    • RÖPORTAJ
    • DENEME
    • ŞİİR
    • DİĞER YAZILAR
    • MİSAFİR YAZAR
  • Başyazı
  • Yazarlar
    • Faik Enes Demir
    • Zülküf Er
    • Özkan Yaman
    • Bildane Kurtaran
    • Hüseyin Şenlik
    • Furkan Aslan
    • Mehmet Tahir Özsoy
    • Abdullah Tanrıverdi
    • Muhammed Şakir
    • Mehmet Baran
    • Mehmet Ziya Gümüş
    • Dr. Abdulgani YILDIRIM
    • Abdullah CAN
    • M. Salih Gönül
    • Mehmet Sait Özcan
    • Nurullah Titiz
    • Mehmet Zeki Ergin
  • İletişim

Mu'tedil Müslüman kimdir?

2020-03-04
DİĞER YAZILAR

Paylaş

Icon

İtidal ne demek, Mutedil kime denir? İtidal (ﺍﻋﺘﺪﺍﻝ) (el adl) kökünden gelen mastardır. Bunun anlamı ise, dengeli olmak, eşit muamele etmek ne çok fazla ne de çok az, tam gerektiği kıvamda olmak, orta halli, ölçülü ve tutarlı olmak demektir.  Bunun ismi faili ise, mutedildir. Yani itidalı sağlayan kişi demektir. Aşırı olmayan, yavaş ve yumuşak olan, şiddet, öfke ve heyecandan uzak olup mülayim olan kişi demektir. İtidal veya mutedil kelimesi Kur’anî bir terimdir. Istılahta mutedil olmak ölçülü, dengeli, uyumlu ve hayırlı bir Müslüman demektir. İtidal, ifrat ve tefritin orta noktasıdır. Diğer bir ifadeyle İtidal, cimrilik ve savurganlığın ortası olan cömertliktir. İtidal, hayır ve şer bakımından övülme ve yerilmelerin aşırılığından kaçınarak vasat yoldur. (El Müfredat Fi Garaibilkuran, 820) Kur’an-ı Kerim'de Bu kavramın açık tanımı şöyle yapılmaktadır: "Böylece biz sizi vasat (mutedil) bir ümmet kıldık ki, insanlar üzerinde şahitler olasınız ve peygamber de sizin üzerinizde şahit olsun." (Bakara, 143) Yani "sizi Yahudiler gibi dünyaya (maddeye) aşırı derece bağlanmakta ifrat eden veyahut dünyayı lanetlik ve değersiz gören Hıristiyanlar gibi tefrite kaçanlar değil, bilakis sizi dengeli ve mutedil bir ümmet kıldık ki, insanlara şahitlik eden güzel örnek olasınız ve peygamber (Muhammed aleyhisselam) de sizin üzerinizde şahit olsun, sizin yegâne örneğiniz olsun." Üstad Seyyid Kutub'un dediği gibi: Bütün insanlara en güzel örnek olarak şahitlik edecek, aralarında adaleti uygulayıp yerleştirecek, değer ve ölçüleri koyacak olan ümmet, işte bu ümmettir. İnsanlar arasında kabul edilen değer ve ölçüler onun getirdiği görüştür. Bu ümmet, insanlar arasında şahitlik görevini yaparken düşüncelerini, değer ve ölçülerini kendi dışındaki insanlardan almaz. Bilakis kendileri üzerinde yegâne şahit ve en güzel örnek olan peygamberinden alır. Onların yegâne örneği bizzat Resulüllah sallallahu aleyhi vesellemdir. Onlar hakkında en son sözü söyleyen odur. Bu ümmet, kelimenin tam anlamıyla ister güzel amel ve fazilet anlamında olsun, ister itidal ve orta yolu tutma anlamında olsun ve isterse maddi ve hissi anlamıyla göz önünde bulundurulması gereken hayatın diğer amilleri olsun her hususta mutedil bir ümmettir. Ne maddi olarak her şeyden el-etek çekerek ruhi bir hayat için tam soyutlanarak gericiliği kabul eder; ne de materyalist dünyanın içine yuvarlandığı aşırılıkta maddeye bağlanır. O sadece fıtratın izini takip eder. Bu ümmet, fertler ve toplumlar arası ilişki ve irtibatlarda da itidalı esas alır. Ferdin kişiliğini toplumun kişiliğinde eritip bitirmediği gibi, mütekebbir ve bencil fertleri de serbest bırakmaz. İfrata götürecek hallerde engelini koyar. Ferdin toplum hayatındaki rağbetini harekete geçirecek şeyleri hareket haline sokar. Ferdi, topluma hizmet edecek hale getiren yükümlülük ve görevler ortaya koyar. Allah'ın bu ümmete bağışlamış olduğu şahitlik görevini yerine getirmekten alıkoyan tek şey, onun Allah'ın bu ümmet için seçmiş olduğu düzenden uzaklaşıp bunun yerine Allah'ın bu ümmet için seçmediği farklı düzenler kabul etmesi, Allah'ın boyası dışında değişik boyalarla boyanmış olmasıdır. Hâlbuki Allah bu ümmetten yalnızca kendi boyasıyla boyanmasını ister. Bu ümmetin en belirgin özelliği; daha hayırlı, daha adil, daha dengeli ve istikamet üzere hareket etmesidir. İslam ifrat ve tefriti kabul etmeyen itidal dinidir. İslam'dan önceki dinler, itidalı kaybettiği için istikametten saptılar. Yahudiler dünyayı, malı aşırı sevdikleri ve ona taparcasına önemsedikleri için kapitalizmin doğmasına neden oldular. Öyle ki "Yahudi eşittir para, para eşittir Yahudi" meşhur söz, onların tarifi için darb-ı mesel oldu. Hristiyanlar da: "dünya bir cifedir (murdar bir leştir), onun talipleri ise köpeklerdir" deyip onu aşırı derecede kötülediler. Onu değersiz ve helak edici buldular. Nihayet insanları ruhbanlığa özendirdiler. İşte bu sapmanın sonucu olarak orta çağın Hristiyanlığı yoksulluğa mahkum edildi. Giderek fakirleşen halkın durumunu gören aydın kesim ise, dini afyon gibi uyuşturup geri bırakan bir unsur olarak gördü. Sonunda Fransız İhtilali gibi büyük sosyal patlamaların yaşanmasına neden oldu. Bunun sonucu olarak, önce Hristiyan dünyasında, sonra da bütün dünyaya hızla yayılan materyalist düşünce, kısa zamanda bütün insanlığı kuşattı. "Din işleri ayrı, devlet işleri ayrıdır" deyip dini devletsiz, devleti de dinsiz bırakmak suretiyle laikliğin doğmasına neden oldu. İşte bu sapma ve bu sakat düşüncenin neticesinde din, mabetlerin içine mahkûm edilirken, devletin can damarları ve asil kurumları laik yöneticilerin insafına bırakılmış oldu. Netice olarak ifratın ucu kapitalizme dayanırken, tefritin de ucu materyalizme, komünizme dayanıyor. Sonuçta her ikisi de adaletsiz, dengesiz ve sömürü aracıdır. Bunların mantığı bir tarafı ayağa kaldırırken diğerini çökertmeye yöneliktir. Oysa madde ile mana dengeli olmadan adaletin tecelli etmesi mümkün değildir. Bunlardan birinin geri kalması veya fazla ileri gitmesi dengeyi bozar, sermaye tekelleşir, zulüm, sömürü ve istibdat insanlık hayatını kasıp kavurur. İtidalla ilgili aşağıdaki mukayeseli örneklere bir göz atalım: Amelde mutedil olmak: Allah'u Teâlâ’nın, kulundan istediği amel farzların edasıdır. Sünnetlerden ise kul yapabildiğini yapar. Farzları önemsememek ne kadar tehlikeli ise, Sünnetleri farzlar kadar önemsemek de tehlikelidir. Ashab'dan bazıları bu ölçüyü kaçırarak bütün günleri oruçla, geceleri de nafile namazla geçirmeye ve kadından azil yapmaya karar verdiler. Bunu haber alan Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, onlardan birine şöyle buyurdu: "Vallahi sizden hiçbiriniz benim kadar Allah'a karşı takvalı değilsiniz. Ama ben, oruç tutar iftar da ederim; namaz kılar uyurum ve evlenir, çoluk çocuk sahibi olurum. Bu benim sünnetimdir! Kim sünnetimi beğenmezse o benden değil; ben de ondan değilim" buyurdu. (Buhari ve Müslim) Harcamada mutedil olmak: Parayı ve malı gereksiz yerde israf ederek tüketmek ifrattır. Parayı ve malı cimri bir şekilde elde tutmak, ihtiyaçları görmemek de tefrittir. İktisat ise ifrat ve tefrit arasında mutedil bir yol izlemektir. Allah infak etmeyi ve mağfireti emreder, cimrilikten ve israftan da sakındırır. Şeytan ise, cimriliği emreder ve sürekli fakirliği insanın gözünün önüne getirerek onunla korkutur. Şairin dediği gibi; “İsrafa kaçıp harcamanın dengesini bozanlar ya ifrat denizinde boğulur ya da tefrit çölünde susuzluktan kavrulurlar.” Eğitimde mutedil olmak: Bir çocuğu hiçbir oyun oynamasına ve eğlenmesine izin vermeden devamlı surette ders çalışmaya zorlamak, teneffüs ettirmemek ifrattır. Bir çocuğun hiç ders çalışmasına teşvik etmeden devamlı surette serbest bırakmak, her istediğini vermek de tefrittir. İtidal ise, çocuğun ders çalışmasını da teneffüs etmesini de sağlamakla birlikte ihtiyacı kadar harçlığı da vermektir. Ev işlerinde mutedil olmak: Bir ev hanımının ev temizliğinde aşırı ve hassas davranması ifrat, hiç temizliğe dikkat etmemesi, pasaklı ve kirli olması, işlerini hep ertelemesi de tefrittir. Bu hususta itidal ise, evini görünen kirlerden, pis kokulardan temiz tutması ve işlerini zamanında yapmasıdır. Söz ve davranışta mutedil olmak: Âlimlerin huzurunda olur olmaz konuşmak, gereksiz yerde söz söylemek ve sesini yükselterek konuşmak ifrattır, cahilliktir. Söylenmesi gereken yerde sessiz ve tavırsız kalmak ise tefrittir. Yanlışları körü körüne savunmak ifrat, doğruları söylemek hususunda çekingen davranmak tefrittir. Yapılması gereken ise, "Zalim yönetici karşısında hak sözü söylemek cihad; hakkı söylemekten çekingen kalmak ise dilsiz şeytan" olmaktır. Sosyal ilişkilerde mutedil olmak; Her şeyden evvel Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin hayatı örnek alınmalı. Zaten ondan kıstas alınmadan yapılan her şey natamamdır. Onun hususi hayatı nasıldı? Cemiyetle nasıl anlaşırdı, nasıl muamele ederdi? Hatta hareketi nasıldı? Onun ölçüsü, sırasına göre nezaket, sırasına göre celadet, sırasına göre konuşmak, sırasına göre sükût etmekti. Bunlar ayrı ayrı hususlardır. Celadetin ölçüsü kaçınca ifrar; nezâketin de ölçüsü kaçınca tefrit olur. Olması gereken ise vasattır. Yeme ve içmede mutedil olmak; acıkmadan yememek, doymadan kesmek, lokmaları tane tane, ağır ağır almak. Kimsenin ağzına kaşığına bakmadan önünden yemek, sünnete uygun adaptandır. Sünnete göre yeme-içmede fuzuli tüketim israf iken, iktisad ederek muhtaçları gözetmek ise, nebevi bir sünnettir, itidaldır. Tabiî bunu sadece bilmek kâfi değil, bu bir talim meselesidir. Bazıları bunu bilir, hatta muhaddis de olabilir. Muhaddis olduğu hâlde kendi yaptığının farkında değildir. Onun için tâlim çok mühim! İlla tâlim illa talim. Şu halde, itikatta, ibadette kısaca dünya ve ahiret işlerimizin tamamında aşırıya kaçmadan daima mutedil olmalıyız. Ne dünya için ahiretimizi ne de ahiret için dünyamızı terk etmemeliyiz. Allah'ın azabından korktuğumuz gibi, rahmetinden de ümidimizi kesmemeliyiz. Harcamalarımızda aşırıya kaçmadan savurganlıktan sakınmakla birlikte, hayır yolunda infaktan da uzak durmamalıyız. Söz ve davranışlarımızda aşırılıktan uzak durmalı; ilerde hesabını veremeyeceğimiz söz ve hareketlerden sakınmalıyız. Konuşulması gereken yerde konuşmalı, susulması gereken yerde ise susmasını bilmeliyiz. Yanlışını gördüğümüz bir Müslümanı uygun bir üslupla uyarabiliriz, ama hakaret kelimesi kullanmaktan ve ehl-i kıbleyi tekfir etmekten son derece sakınmalıyız. Rabbim ayaklarımızı sırat-ı müstakim üzere sabit kıldığı mutedil kullarından eylesin. Âmin.
Mehmet Şenlik

Paylaş

Son Eklenenler

2023-11-23 DİĞER YAZILAR

KUDÜS MESELESİ IRKİ DEĞİL AKİDEVİDİR

[...]
2023-11-22 DİĞER YAZILAR

KUDÜS DAVASI ALELADE BİR DAVA DEĞİLDİR

[...]
2023-09-22 DİĞER YAZILAR

Şeytan’ın Saptırma Hırsı

[...]
İnzar Dergisi

Aylık İlim ve Kültür Dergisi

Menü
  • Kurumsal
  • Abonelik
  • Sayılar
  • Konular
  • Başyazı
  • Yazarlar
  • İletişim
Konular
  • MAKALE
  • DENEME
  • ŞİİR
  • DİĞER YAZILAR
  • MİSAFİR YAZAR
İletişim
  • Göztepe Mah. Mahmutbey Cad. İstoç Oto Ticaret Merkezi 3. Cadde N Blok No:6/103 Bağcılar/İstanbul
  • (0212) 562 60 06
  • inzardergisi@inzardergisi.com

© Tüm Hakları Saklıdır | İNS AJANS