Değerli okuyucularımız!
Mayıs ayının son günü Mavi Marmara olayının yıl dönümüdür. Dolayısıyla sizler için Mavi Marmara Derneği başkanıyla bu elim olayın yıldönümü anısına bir röportaj yapmak istedik. Yoğun bir çalışma temposu içinde bize bu röportaj için ancak zaman ayırabildi. Bu vesileyle Rabbim şehitlerimize rahmet etsin, makamları ali olsun duasıyla sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz.
- Beheşti İsmail Songür kimdir?
Mavi Marmara şehitlerinden Cengiz Songür’ün oğlu. Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği başkanı. İzmir’de doğup büyüdü. Meslek lisesi çıkışlıdır. Birkaç sitede köşe yazarlığı yaptı. Deneme, makale ve roman çalışmaları oldu. Batı filozofları ve İslam üzerine sosyoloji okumayı sever. Dağ sporlarına meraklıdır.
-Mavi Marmara olayını kısaca anlatır mısınız?
Mavi Marmara olayı, 2010 yılında dünyanın hemen hemen 36 farklı ülkesinden yola çıkan aktivistlerin Gazze’deki ablukayı kırmak için bir araya geldiği, Özgürlük Filosu Koalisyonundan oluşuyordu.
Bu filo, özellikle on organizatör kurumdan ve yüzden fazla küçük kurumun desteğiyle oluşmuş bir filoydu. Geldiğimiz noktada Özgürlük Filosu Koalisyonu, 2008’den bu yana hala çalışmalarına devam etmektedir. Mavi Marmara hadisesinde filo, tarihinin yani daha doğrusu bu koalisyon tarihinin en büyük olaylarından biri olmuştu. Biliyorsunuz bu filoya yapılan saldırı sonucunda olay anında 9 kardeşimiz şehit olmuş, bir kardeşimiz de tam 4 yıl boyunca komada kaldıktan sonra şehit olmuştu.
-Mahkeme süreci nasıl sonuçlandı?
Mahkeme süreci, aslında bizim için ve dünya vicdanı için tamamen bir kara leke olmuştur diyebiliriz. Türkiye mahkemelerinde İspanya’da İngiltere’de Güney Afrika’da, Avrupa Ceza Mahkemesi’nde Amerika’da birçok yerde davalar açılmıştı. Bu davalar özellikle Türkiye mahkemelerinin İsrail ile anlaşmasından dolayı ciddi anlamda olumsuz olarak etkilendi. Türkiye’nin bu anlamda İsrail ile anlaşması, maalesef diğer mahkemelere örnek teşkil ettiği için davaları etkiledi. Birçoğu olumsuzlukla sonuçlandı. Şu var ki Türkiye’deki mahkemeler kapanmış değil, hala istinaf aşamasında ve tekrardan davanın devam etmesi planlanıyor, isteniyor. Talebimiz bu yönde, çünkü hala Mavi Marmara’nın hakkı yerini bulmuş değil. Türkiye’nin hukuk tarihi açısından bir kara lekedir Mavi Marmara olayı. Çünkü neredeyse 6 farklı suçun olduğu işte kasten öldürme, yolundan alıkoyma, malına el koyma, gasp etme gibi birçok suçun işlendiği bir olay olduğu için yargılanmak zorundadır. Maalesef İsrail, uluslararası alanda hukuki olarak da bir koruma içerisindeydi. Mavi Marmara davaları aslında tarihte de İsrail’e karşı yapılmış en büyük hukuki savaşlardan bir tanesidir.
-Şu anda devam eden bir süreç var mı?
Şunu diyebilirim ki süreç hala tamamen kapanmış değil, inşallah devam edecek.
-Şehitlerin aileleri ve gazilerle ilgili ne dersiniz?
Şehitlerimizin bize bıraktığı bu miras, onların aileleriyle ve dava arkadaşlarıyla devam edecektir inşallah. Azmimiz ve gayretimiz buna yöneliktir.
-Devletin bu olaya yaklaşımı şu ana kadar nasıl oldu?
Aslında burada olaya nötr kalmak daha faydalı olur. Maalesef devletin bu konudaki yaklaşımı zaten tam istenilen şekilde değildi. Yani üzülerek söylüyorum ki Türkiye bu anlamda özellikle şehit olanların ve yaralıların hakkını daha iddialı bir şekilde savunabilirdi. Şunu biliyoruz ki İsrail ders almaz, hukuk dinlemez bir yapı... Her ne olursa olsun İsrail’e karşı bu dik duruş, Türkiye’nin önünü açacak, Türkiye’nin prangalarından kurtulmasını sağlayacak bir iştir. Biz ne olursa olsun devletin adaleti tesis etmek için Mavi Marmara davalarında daha cesur bir duruş sergilemesini beklerdik, hala da bekliyoruz.
-Son olarak ne söylemek istersiniz?
Tekrardan yola çıkıyoruz elhamdülillah. Uzun bir uğraşın sonucunda tekrar yola çıkmak için kollarımızı sıvadık. Gemiler alındı, Özgürlük Filosu koalisyonu olarak dünyanın birçok yerinden gemilerimiz alındı. İnşallah 21 Nisan gibi Akdeniz’e yola çıkmaya ve Gazze’deki ablukayı kırıp oradaki insanlara insani yardımlarımızı ulaştırmak için yolda olacağız, korkmuyoruz korkmayacağız da; fakat şunu da talep ediyoruz: özellikle başta Türkiyeli Müslümanların ve tüm dünyadaki vicdan sahibi insanların bu filoyu korumalarını istiyoruz. Devletlerin bu filoyu korumalarını istiyoruz, çünkü biliyoruz ki İsrail tekrardan kanlı bir müdahaleye girişirse bu, dünyadaki vicdanı ve adalet sistemini yerinden edecek bir şey olur. Dünya İsrail’in bu şımarık tavrına artık dur demek zorundadır; çünkü bugün Gazze’nin sokağında olan yarın Diyarbakır’ın sokağında veya İstanbul’un sokağında da olacaktır. İsrail, yapısı gereği terörden beslenmekte, kandan beslenmektedir. İnşallah yeni filoyla alakalı tüm halkımızdan destek ve katılımlarını bekliyoruz. Allah razı olsun. Yoğunluğumuzdan dolayı anlayacağınızı ümit ediyoruz.
-Estağfirullah, zaman ayırdığınız için Allah razı olsun.