İnsan, bazen düşündüğü şeyler (veya kulağa hoş gelen sözler) üzerine ilginç fanteziler geliştiriyor. Bu fanteziler, kulaktan kulağa yayılıyor ve mutlak doğruymuş halini alıyor. Bu inançla uygulamaya sokuluyor. Ancak sonuçta bunun, koca bir yalan olduğu ortaya çıkıyor.
Bunun temel sebebini Üstad Bediüzzaman, insandaki erdem arayışına bağlar. Ona göre insan, mükerrem (erdemli) bir varlık olduğundan, mükerremi (erdemi) arar. Bazen bu arayışta, batıl bir şey kerim/erdem bir kisveye girer veya sokulur; insan onu kerim/erdem diye alır ve ona dört kolla sarılır.
Modern dünyanın, biz Müslümanların kulaklarına fısıldadığı en büyük yalanlardan biri de insanları korku ile eğitmeyin; yani insanları “cehennemle korkutmayın”, “Allah’la korkutmayın” yalanıdır.
Maalesef, modern dünyanın kulaklarımıza fısıldadığı bu yalan, biz Müslüman toplumlarda bir kuşağa tekabül eden (ve sonraki kuşakları da saracak olan) büyük bir yıkım oluşturdu. Allah’tan ve cehennemden korkmayan, Müslüman evladı bir nesil yetişti!
Efendim, “insanları korkutmamak lazımmış!” onlara “Allah’ı sevdirmek lazımmış!” Bunun da yolu, “Allah’ın gazabından ve azabından bahsetmemekmiş!” Hele “çocuklara cehennemden hiç bahsetmemek gerekiyormuş, psikolojileri bozuluyormuş!...”
Hepsi koca bir aldanmaca ve aldatmaca!
Hepsi koca bir yalan!
Hepsi koca bir fantezi!
Neden?
Çünkü insan, korkması gereken bir varlıktır. Korkmadı mı her türlü çirkefliği yapabilecek, her türlü cinayeti işleyebilecek, her türlü zulmü edebilecek bir varlıktır. Onun korkması gerekir ki, nefsinin hayvani taraflarına kapılıp bunları yapmasın.
Diyeceksiniz ki; “Bütün bu saydıklarını sevdirerek de insana yaptırabilirsiniz. Yani bunların kötü olduğunu öğreterek de ona yaptırabilirsiniz. Mesela; yalan söylemek, başkalarının hakkına zulmetmek, adam öldürmek kötüdür... Bu şekilde insanı kötülüklerden uzak tutmak ve ona iyilik yaptırmak mümkündür” de diyebilirsiniz.
Evet, bu bir eğitim işidir. İnsanı bu şekilde eğitebilirsiniz. Ve erdemli bir toplum oluşturabilirsiniz! Ama bu, yine de tek başına yeterli değildir ve yeterli gelmiyor.
Her ne kadar eğitimle erdemli bir toplum oluşturmuş olursanız olun, insanda korkunun da olması gerekiyor.
Gerekiyor ki; bütün devletlerin, tehdit içerikli kanunları var, polisleri var, cezaları ve cezaevleri var. Siz bugün veya tarihin geçmişinde ceza kanunları, polisi, cezaevleri olmayan bir devlet duydunuz mu?
Büyük bir kısım insan, korkularla kendisini tutuyor ve nefsi onu zorladığı halde, suç sayılacak bir fiili yapmaktan kendisini uzak tutuyor. Çünkü cezaya uğramaktan korkuyor!
İsterseniz bu hakikati en basit ve anlaşılır bir şekilde kendi üzerimizden ispatlayalım:
Her birimizin yalan söylemeye zorlandığımız anları olmuştur, değil mi?...
Şimdi, herkes kendi hakikatine dönsün; kaçımız diyebilir ki, ben bu durumlarda yalan söylemenin korkularından bağımsız bir şekilde, tamamen sadece yalan söylememenin fazileti ile hareket edip yalan söylemekten kaçınıyoruz? Veya kaç kişi hakkında, bu durumlarda, yalanının ortaya çıkma ve ayıplanma korkusu yaşamadan, sadece fazilet gereği yalandan kaçındığını söyleyebilirsiniz!?
Sözü uzatmaya gerek yok: İnsan için fazilet (eğitimi) önceliktir ama korku (eğitimi) da gereklidir.
Doğru olan; insanları, Allah’ın rahmeti ile müjdelemenin yanında Allah'ın azabı ile de korkutmadır. Cehennem ile korkutmayı terk etmek yerine, bunu, “Allah’ın rahmeti ve cennet ile” dengelemektir.