DEİZM
İnsanları küfre götüren bir başka düşünce şekli de “deizm”dir. Deizm “Kâinatın gerisinde onu harekete geçiren bir güç olduğuna inanan bir inanç türüdür. Onlara göre Tanrı, insanların ilişkilerine karışmaz. O, ilk hareketi veren olmakla beraber elçi ve kutsal kitap göndermez.”[1]
“İlk Muharrik” düşüncesiyle ortaya çıkan bu akımın ilk savunucularından olan Aristoteles’e göre hareket eden her varlık, bir muharrike muhtaçtır. Bu muharrik aynı zamanda harekete geçirdiği şeyin dışında olmalıdır. Hiçbir şey kendi kendine harekete geçmez, onu harekete geçiren başka bir güç vardır.”[2]
Allah’ı inkâr etmek nasıl küfürse varlığını kabul edip ayetlerini inkâr etmek de küfürdür. Bütün her şeyi yaratan bir yaratıcı var, fakat bu yaratıcı yarattıklarına müdahale etmez, onlara karışmaz diyen deistler, müteal yaratıcıyı kabul eder; ama yaratıcının yaratıklarıyla iletişimini kabul etmezler. Bu düşünceye göre yaratıcı kâinatı yaratmış ve kendi başına bırakmıştır. Onlara göre yaratıcı ne vahiy gönderir ne de peygamber.[3]
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim’de bu düşünceyi reddeder. Her şeye müdahil olduğunu belirtir. “Göklerde ve yerde olanlar O’ndan isterler. O her gün bir iştedir.”[4] şeklinde ifadesini bulan ayette Yüce Allah, yaratıklarıyla her an iletişimde olduğunu, onların ihtiyaçlarını karşıladığını ve her türlü isteklerine cevap verdiğini ifade etmektedir. Yine aynı şekilde insanlara peygamberler göndermiş,[5] onların aracılığıyla hayata yön veren kitaplar indirmiş,[6] kavimleri helak ederek tarihe müdahale ettiğini açık ve net bir şekilde açıklamıştır.[7] Peygamber kıssaları aslında Yüce Allah’ın insanlarla ne kadar alakalı olduğunu gözler önüne seren birer tarihi vesikadır.
Aynı şekilde insanlara peygamberler aracılığıyla zanaat öğrettiğini,[8] bir ülkeyi kıtlık döneminde Hz. Yusuf (a.s.) aracığıyla ekonomik buhrandan kurtardığını, başka bir peygambere hükümdarlık vererek dünyada o zamana kadar olmayan bir teknoloji verdiğini,[9] bir tek yaprağın bile O’nun ilmi olmadan yere düşmediğini,[10] O dilemedikten sonra kimsenin bir şey dileyemeyeceğini[11] belirterek her şeye müdahil olduğunu açık ve net bir şekilde belirtmektedir.
İnsanların yaratılıp başıboş bırakılmayacağını, gökleri yeri ve onların aralarındakileri oyun olsun diye yaratmadığını belirterek bu konuya son noktayı koymaktadır. [12]
Yüce Allah’ın varlığını inkâr etmek nasıl küfürse, O’nun hiçbir şeye müdahil olmadığına inanmak da küfürdür. Zira O, peygamberler ve onların aracılığıyla insanlar dünya hayatlarında uysunlar diye kitaplar göndermiştir. Bu kitaplarda Yüce Allah’ın emir ve yasakları, maddi ve manevi uyulması gereken kuralları vardır. Bu kuralların öğrenileceği tek yol vahiydir. İnsan aklı; ancak duyu organlarıyla algıladığı şeyler üzerine düşünebilir ve yargıya varabilir. Bunların haricinde kalan şeylerle ilgili hiçbir şey bilemez. Akıl, gayb denilen konulara vakıf olamaz. İnsanların kafalarını kurcalayan birçok soru vardır ki vahiy olmadan bunların cevabının bilinmesi imkânsızdır.
ŞİRK
Şirk de küfrün bir diğer şeklidir ki bu, diğer küfür şekillerinden daha yaygındır. Şirk sözlükte; “bir şeyi misline izafe etmektir. Bir işte veya bir malda ortak olmak gibi…[13]; diğer bir ifadeyle şirk, iki veya daha fazla kişinin bir malda veya bir şeyde ortak olmalarıdır;[14] bu ortaklık ayni, nakdi vs. malda olduğu gibi yetkide de olabilir. Mesela, bir şirketin ortaklarının aynı zamanda yetkide de ortak olmaları[15] ya da aynı suçu işleyenlerin cezada ortak olmaları gibi…[16] Kısacası “şirk” herhangi bir şeyde iki veya daha fazla kişinin ortak olmasıdır. Şirk kelimesi bazı ayetlerde sözlük anlamını korumuştur.[17]
Dini anlamda ise şirk; uluhiyete ait bir özelliği bir başkasına tanımaktır. Yani bir şeyi veya şeyleri Allah’a eşit tutmak, yaratmada etkileri olmadığı halde onları şefaatçi saymak, ibadet edilmeye değer olmadıkları halde emir ve yasaklarını yerine getirmek suretiyle onlara ibadet edip onları yaratıklar üzerinde mutlak hüküm sahibi kabul etmek, hatta onları Allah’ı sever gibi sevmektir.[18]
Kur'ân-ı Kerim’de şirk üç manada kullanılmıştır: [19]
inzar
- İbadette Yüce Allah’a ortak koşmak: فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا” [20] (“…Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.”) ayet ibadetin Allah’a has kılınması gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü ibadet, Yüce Allah’tan başkası için yapılırsa Allah’a şirk koşulmuş olur.
- İtaat manasında kullanılmıştır ki şeytan kıyamet günü kendisine tabi olanlara şöyle der:[21] “انّي كَفَرْتُ بِمَٓا اَشْرَكْتُمُونِ مِنْ قَبْلُ (“Elbette ki ben sizin daha önce (dünyada iken) bana itaat ettiğiniz iddiasını kabul etmiyorum.” beni şirk koşmanızı)” ifadesi, “bana itaat etmenizi” anlamındadır. Burada “şirk” ifadesi itaat anlamında kullanılmıştır.[22] Dolayısıyla Allah’a itaat eder gibi bir başkasına itaat etmek, şirktir.
- Riya anlamında kullanılmıştır: فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا”[23] (“Allah’ın huzuruna çıkacağını umut eden kimseler salih amel işlesinler ve ibadetlerinde O’na hiçbir şeyi ortak kılmasınlar.”) Buradaki şirk ifadesi de “riya” anlamında kullanılmıştır. (devam edecek)
inzar