Nasıl ki en iyi perdahlanmış demir bile paslanmaya uzak değilse, en medeni imparatorluklar da her zaman barbarlığa aynı ölçüde yakın olacaktır; metaller gibi milletlerin de sadece dış yüzeyleri parlar “Antoine DERİUAROL” (1753-1801)
İnsanoğlu atalarının uygarlıklarına hep bağlılık duymuştur, yeniden doğmasını, gelişmesini, zenginleşmesini; büyüsüne, cömertliğine, yaratıcılığına kavuşup tüm insanlığın bir kez daha gözlerini kamaştırmasını umutla bekler.
Ama geçmiş başka nasıl betimlenebilir bunu bilmiyoruz. Hiç kimse atasının tarihinde kusur aramaz. Zalim de olsa zulümden iyilik çıkarıp gelecek nesillere atalarının zulmünü erkin gücü olarak cilalayıp anlatırlar. İnsanlık tarihinde halkların birbirine olan kini 20. ve 21. yy. da olduğu kadar değildir.
Dün görkemli yaratıcıların torunları, uygarlıklarının itibarını yükselteceklerine; çağdaşlarına Kordoba’nın, Granada’nın, Fas’ın İskenderiye’nin, Sirte’nin, Bağdat’ın, Şam’ın ve Halep’in parlak devirlerini anlatacaklarına, emanetçisi oldukları mirasa layık olmadıklarını gösteriyorlar.
Hatta uygarlıklarının aleyhinde olanları haklı çıkarmak istercesine o uygarlığa aşık olanların yüzünü sanki bilerek kızartıyorlar. Pek bilinmeyen bir Arap şairi 11. yy. da İspanya’nın Denia kentinde doğmuş Ebu’s Salt Ümeyye bin el Endülisi’nin katlanmış bir not kâğıdına yazdığı şiirde;
Balçıktan yapılmışsam
Tekmil dünya yurdumdur benim
Tekmil mahluk da yakınlarım
Bugün insanlık tarihinde anormallikler unutulmuş durumda. Hatta birçok kişi böyle bir şeyin bir zamanlar gerçekten var olduğuna inanmakta bile güçlük çekiyor çünkü insanlığın veya medeniyetlerin sanki başka bir galaksiden gelmiş gibi şaşalı bir tarih anlayışı var. Dolayısıyla her kavim kendi medeniyetinin cilacısı konumuna düşüyor.
İnsanlık, geçmişi cilalamayı bırakmadığı müddetçe geçmişin hatalarını görme körlüğünü yaşamaya devam edeceğiz. Yaşadığımız bu körlük geçmişteki eksik, insani değerleri görmemizi hep engelleyecektir.
inzar
- yy’da insanlık muasır medeniyet ilerlemesinde aydınlık bir devrim yaşadığını ve teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı kadar hayatımızı yaşanmaz hale soktuğunu da bir türlü anlayamadık.
inzar