“Hiçbir şey hakkında sakın ‘yarın şunu yapacağım’ deme! Ancak, ‘Allah dilerse yapacağım’ (İnşaAllah) de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve ‘Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır’ de.” (Kehf Suresi, 18/23-24)
Kainata, Allah’ın kevni ayetlerine bakıldığında; zerreden küreye, galaksilere kadar, varlığın; bir nizam, intizam ve plan dahilinde muazzam bir işleyişe sahip olduğu görülür. İşte kevni ayetlerdeki bu muazzam işleyiş, bize nasıl bir hayat yaşamamız gerektiği konusunda ufuk kazandırmakta, bir perspektif sunmaktadır. Nasıl ki kainatta şuur sahibi olmayan herhangi sıradan bir varlık bile belli bir plan ve nizam içerisinde işlevini görüyorsa elbette şuur sahibi olan insanoğlunun rastgele yaşaması ve rüzgarın önünde savrulan sararmış bir sonbahar yaprağı gibi sağa sola savrulması düşünülemez. Özel bir konuma sahip olan insanın; edilgen değil; hayır, imar, abat ve inşa eksenli bir istikamet ortaya koyması gerekir. Kısacası; mü’minin planlı ve programlı olması gerekir. Bu gün toplumsal ve bireysel olarak belki de en büyük sorunlarımızdan birisi de plansızlık ve programsızlıktır. Oysa Allah’ın kevni ayetleri kulağımıza dağınıklığı ve savrulmuşluğu değil; düzen ve intizamı fısıldamakta, dahası haykırmaktadır. Hatta gören gözler için öyle bir ahenk ve plan var ki, birçok şey iç içe derç edilmiştir. Aynı hadise ve olguların farklı ama muazzam derecede ahenkli birçok boyutu vardır. İşte bu muazzam iç içelik ve çok yönlülük, nasıl bir inşa ameliyesi içerisine girmemiz gerektiği konusunda bizlere rabbani ve çağlar ötesi bir ufuk sunmaktadır.
Bugün birçok insan zaman yokluğundan, kaynak ve imkân sıkıntısından yakınır. Birçok insan başarılı olamayacağına kesin bir şekilde inanarak kendisini başarısızlığa mahkûm eder. Yani kendi elleri ile kendisine kelepçe ve pranga takar. Halbuki yaptığımız iş ne olursa olsun, belli bir plan çerçevesinde bir istikamet takip edildiği zaman; daha kısa bir zaman içerisinde daha az imkan ve kaynaklarla ve daha az istidat ile neticeye varıldığı müşahade edecektir. Planlı çalışma ile kısa bir süre içerisinde işlerin gözle görülür şekilde bereketlendiği görülecektir.
Bir iş yapacak isek, işin niteliği ne olursa olsun; zamanımızın ve kaynaklarımızın önemli bir kısmını planlamaya ayıralım. Planlama için sarf edilen zaman, emek ve kaynağın israfı olmaz. Üşenmeden bunu yapalım ve bunu hayatımızın temel felsefesi haline getirelim.
Bütün teknik ve beşeri imkânlar zorlandıktan sonra da bir yola çıktığımızda sebat edelim ve Allah’a tevekkül edelim. En ufak bir zorlukta planımızı değiştirip zorlukların önünde savrulmayalım.
Yine Allah’ın emirlerine baktığımızda, aslında birçok emrin bize planlı olmayı salık verdiğini görürüz. Adeta İslam dini, insanı planlı olmaya zorlamakta; Müslümanı fikren ve ruhen bu istikamette eğitmekte hatta biçimlendirmektedir.
Buna en güzel örnek; günde 5 vakit kıldığımız farz namazı ve Cuma namazıdır. Özellikle 5 vakit farz namazı üzerinde durmak istiyoruz.
Namaz vakitleri hem ruhumuzu ve fikrimizi hem de bedenimizi planlı davranmaya zorlamaktadır. Her birisinde bir hikmet olan namaz vakitleri, 24 saat içerisinde öyle bir muazzam şekilde taksim edilmiş ki, buna hakkıyla riayet edildiği zaman her Müslüman bir disiplin abidesi olur. Namaz vakitleri, zaman planlaması ve hayattaki tüm işlerimizin itidal üzere muazzam bir şekilde planlamasını bize salık veren bir mekteptir. Hayatımızın gayesi ve yaşam nizamımız olan İslam ve İslam’ın direği olan namaz, böyle bedihi bir şekilde planlamayı, tertip ve düzeni bize salık verirken plansız bir hayat sürmek mümkün mü? Rastgele bir yaşam tarzı benimseyip rastgele bir ölümü beklemek ya da beklemeyip de böyle bir ölümün kucağında kendisini bulmak, bir mü’minin istikameti olamaz, olmamalıdır. Son nefese kadar tevekkül zemininde ete kemiğe bürünen rahmanın öğretilerinin kokusunu taşıyan bir plan ile yolumuzu yürümeliyiz. Hiçbir başarı tesadüf değildir, olamaz. Plansızlık, başarının rastgele olduğuna inanmaktır. Bu ise çölde serap görmedir. “Saldım çayıra Mevlam kayıra” düsturu başarılı insanların düsturu olamaz.
Özellikle yatısı namazı, muhasebe ve murakabe zamanını ifade eder. Yani yapmış olduğumuz plan ve programın neticesinin, işin finali olduğunu bize öğretir. Bir gün sonunda elde edilen hasılatı, eksik ve fazlalıkları hesaplamamız lazım ki, bir sonraki güne hayattan ders ve tecrübe almış olarak başlayabilelim.
Planlama ile ilgili detaylı anlatıma bu yazının hacmi izin vermez; lakin dikkat çekilmesinin faydalı olduğuna inandığımız bazı noktalar var ki, bu hususlara dikkat çekmek istiyoruz:
Mehmet Zülküf Yel
- Planlama yaparken zamanı en verimli şekilde kullanmaya gayret etmek gerekir. Zira zaman israf halinde, geri dönüşümü olmayan bir sermayedir. Zaman odaklı planlar yapılmalı, yaptığımız iş ne olursa olsun, zamanı en bereketli şekilde kullanmanın yoluna bakılmalıdır. Zira yapılacak işler çok, ömür sermayesi ise pek kısadır. Bazen öyle bir planlama yapmak lazım ki, işleri biri birinin içerisine derç edebilmek lazımdır. Birçok işe ayrı ayrı ve fasılalı zaman ayırmak yerine bitişik ve aynı zamanlı, icraat yöntemi kullanılabilir. Eğer birisinin icraatı, diğerine engel değil ve fazla dikkat gerektiren bir iş değil ise bu iki iş bir arada yapılabilir. Mesela yemek yemek, çay içmek ve haberleri takip etmek gibi. Yolculuk yaparken okumak veya planlama yapmak veya faydalı bir zihni ameliyede bulunmak gibi…
- Bir yandan geleceği planlarken ve ideali hedeflerken, anı ve realiteyi mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Geleceğe dönük yatırım yaparken, yaşadığımız andan madden ve manen nasibimizi almayı unutmayalım. Çünkü mazi geçmiştir ve müstakbel ise daha gelmemiştir, adeta karanlık bir kuyu gibidir. Aslında istikbale hazırlık yaparken istikbalin bir gün ana dönüşeceği noktayı göz önünde bulundurarak hazırlık yapmakta; hatta yaşadığımız andan yana fedakârlık yapmaktayız. O halde “an” kavramının istifade edilmesi gereken ve mazi ve müstakbelin aslında kendisi için olduğu ömrün kavşak noktası olduğunu unutmamalıyız.
- Planlı olmak demek bir yönü ile tasarruf demektir. Kaynak ve imkânların kıt olduğu zamanda bu sınırlı imkânlarla hedefe ulaşmak için planlama şarttır. Plan ve program, israfı önler. Düzensizlik, her açıdan israftır. Zaman israfı, kaynak israfı, emek israfı, alınteri israfı, para israfı… Bizimle aynı kulvarda koşturanlar daha fazla imkâna sahip olduğu halde plan ve program ile onları geride bırakabiliriz. Hayatta yaşanılan nice pratik tecrübe, buna en güzel örnektir.
- Yapılan planların uygulanabilir olması gerekir. Aksi takdirde onca zaman ve kaynak israfına rağmen ancak başa döneriz; hatta bazen başa bile dönemeyebiliriz, başladığımız noktanın bile gerisine düşebiliriz. Gerçek hayatın dokusu ile uyuşmayan planlar neticesinde, sadece fertler değil, toplumlar ve hareketler onlarca yıl kendilerini toparlayamazlar. Aşama aşama, temkinli ve sloganik olmaktan uzak adımlar, zor ve zahmetli de olsa hedefe ulaşmaya daha yakındır. Saman alevi misali tüm kurşunları tek atımda kullanmak yerine, belki yıllara yayılabilecek bir hayat mücadelesini göz önünde bulundurmak icap eder. İstikrar ve devamlılık, yürünen yolun olmaz ise olmazıdır. Hangi mesleği icra edersek edelim istikrar ve devamlılık olmadan menzile varmak imkânsızdır. O halde nefesimizi ona göre ayarlamalıyız. Yüzdüğümüz mesafenin bir de geri dönüşü olduğunu unutmamalı ve nefesimizi buna göre ayarlamalıyız.
- Her zaman ikinci bir alternatif planımız olmalı.
- Bir konuda beşer imkânları çerçevesinde gereken bütün tedbirler alınıp hesap yapıldıktan sonra artık tam bir tevekkül ile Allah’a dayanmak gerekir. Alınan kararın arkasında durup sebat etmek gerekir.
- “İki günü eşit olan ziyandadır” Nebevi düsturunca daima adım adım tekâmülü hedeflemek gerekir. Durgunluk, bir anlamda gerilemedir. Durgun su çok çabuk kokar. Planlarımızın ve stratejimizin adeta azar azar bile olsa akan suya benzemesi gerekir.
- Plan ve programlarımızın mutlaka geri dönüş ve muhasebe mekanizması olması gerekir. Ne kadar yol aldığımız, eksik ve aksaklıklarımız ancak bu şekilde görülebilir.
- Planlarımız, sonuç odaklı olmalıdır. Dolap beygiri stratejisinin hiçbir kazancı yoktur. Bunu tek kazancı; zaman ve kaynak israfıdır. Neticesi ise; yorgunluk, tükenmişlik ve hezimettir. Bazıları çalışıyor gibi yaparlar; ama bal yapmayan/ yapamayan arılar gibi hiçbir işe yaramazlar.
- Planımıza konu olan işin ya dünyamıza ya da ahiretimize bir faydasının olması gerekir
- Plan yaparken mutlaka önceliklerimizi belirlememiz lazımdır. Hayatta her konu ve olgunun kıymeti ve keyfiyeti eşit değildir. Bu itibarla; en önemli önceliklerimizi hayatın merkezine yerleştirmemiz lazımdır. Bunlar vazgeçilmezlerimizdir. Diğer hedefler ise bunların etrafını çeviren halkalar olur. Daha evvelki yazılarımızın birisinde zikrettiğimiz kahve deneyini hatırlayalım; bu maddede tam da o deneyin ifade ettiklerinden bahsediyoruz.
- Zaman, en iyi ilaçtır; netice almak için şartların olgunlaşmasını beklemek gerekir. Planlamanın en hayati unsurlarından, hatta olmaz ise olmazlarından birisi zamanlamadır. Zamanlama doğru yapılmadığında; atılan adımlar, yapılan hamleler ne kadar mükemmel olursa olsun, erken ya da geç yapıldığından dolayı hiçbir işe yaramaz.
- İyi ve hayırlı amelleri hiçbir zaman ertelememek lazımdır. İyi ve faydalı olduğuna inandığımız bir işi yapacaksak, gereken değerlendirme ve karar süreci tamamlanmalı ve ertelemeden harekete geçmek lazımdır. Ferdi ve toplumsal olarak en büyük zaaflarımızdan birisi de hayırlı ve faydalı işleri ertelemektir.
Mehmet Zülküf Yel