HAMAS... BİRİNCİ İNTİFADANIN TAŞI
İslami Direniş Hareketi HAMAS, İslami referanslı bir direniş hareketi olarak kurulduğu 1987'den bu yana, Filistin'in İsrail işgaline karşı mücadelesinde önemli bir rol oynayan, büyük olaylara tanıklık eden, en önde gelen Filistin hareketlerinden biridir.
Bu yazıda bu hareketin ortaya çıkışına ve HAMAS'ın başarılı olduğunu kanıtladığı “Taş İntifadası” olarak bilinen Filistin'in ilk intifadasındaki aktif rolüne ışık tutmaya çalışacağız.
HAMAS'ın Ortaya Çıkışının Tarihsel Arka Planı
HAMAS hareketinin tarihsel kökenleri, Filistin'deki Müslüman Kardeşler'e kadar uzanmaktadır. Şeyh Ahmed Yasin, bu hareketin kurucusu ve ilk lideri olarak kabul edilmektedir. HAMAS, Müslüman Kardeşler ile bağlantısını, İslam Birliği adlı derneklerinin kabul ettiği kuruluş tüzüğünün İkinci Maddesinde açıkça ortaya koymuştur: Direniş Hareketi, Müslüman Kardeşler'in Filistin'deki bir kanadıdır.
Hareketin yükselişi, Müslüman Kardeşler'in Filistin'de, özellikle de Gazze Şeridi'nde artan popülaritesi bağlamında bir grup aşamadan oluşuyor. Şu şekilde belirtebiliriz:
Birinci Aşama: 1967 yenilgisinden sonra başladı ve 1976'ya kadar devam etti.
Bu aşama, Gazze Şeridi'nde Müslüman Kardeşler'in sağlam çekirdeğinin oluşturulmasını ve burada Şeyh Ahmed Yasin'in önderliğinde sosyal ve kurumsal temelin inşasına başlanmasını içeriyordu. Bu aşama aynı zamanda cami inşa etmeyi ve genç nesli harekete geçirmek, eğitmek ve eğilimlerini çerçevelemek için hem Batı Şeria hem de Gazze Şeridi'ndeki cami sayısını artırmayı amaçladığı için camiler aşaması olarak da adlandırıldı. 1967 ile 1987 arasında cami sayısı 600'den 1.350'ye çıktı. Bu aşamada camiler, gençleri cezbetmek ve içlerinde düzenlenen etkinlikler ve dersler aracılığıyla hareketin içine almak için çekirdeği oluşturdu. Bu da hareketin Filistin toplumuna nüfuz etmesine yardımcı oldu.
İkinci Aşama: Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde 1976-1981 yıllarını kapsayan coğrafi genişleme, kurumsallaşma ve meslek birliklerine katılım aşaması.
Bu aşamanın en önemli başarılarından biri Şeyh Ahmed Yasin'in 1978'de "İslam Akademisi"ni ve daha sonra "Genç Müslüman Derneği"ni kurmasıydı. Kendisi bunu hareketin başlangıcından önce faaliyet gösterdiği sosyal, dini ve sportif cephe olarak görülüyordu.
Bu aşamada grubun sendikal ve öğrenci çalışmaları aktif hale geldi ve sendika federasyonlarında belirgin bir nüfuz kazandı. Öğrenci çalışmalarına gelince, hareket birçok üniversite öğrencisi üzerindeki etkisi sayesinde öğrenci konseyi seçimlerinde somut başarılar elde etmeye başladı. Bu da onun Batı Şeria ve Gazze'deki üniversite ve enstitülerde Filistin ulusal güçleriyle rekabet etmesine yardımcı oldu.
Üçüncü Aşama: 1981'den 1987'ye kadar uzanan, kurumsal yapılanmanın tamamlanması, silahlı askeri harekata hazırlık, hazırlık ve başlama aşamasıdır.
Cihad ve İsrail işgaline karşı direniş meselesi, bazı görüş ayrılıklarına ragmen o dönemde İslami liderlerin önceliklerinin başında geliyordu. Sahada cihad çalışmalarının hızlandırılması gerektiğini görenler olduğu gibi, hazırlık ve eğitim aşamasının tamamlanması için beklenmesini talep edenler de vardı; ancak konu ikinci görüş lehine karara bağlandı.
Böylece Şeyh Ahmed Yasin, silah satın alıp depolayarak İsrail işgaline karşı direniş projesinin hazırlıklarına başladı. Mesele uzun sürmedi. 1984 yılında İsrail işgal güçleri Şeyh'in evindeki silahlara el koydu ve bunun sonucunda Şeyh Ahmed Yasin yakalandı. Bir grup arkadaşıyla birlikte tutuklanarak on üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bir yıldan az bir süre hapiste kaldı. Ardından Filistin Halk Kurtuluş Cephesi bünyesinde işgalci ile yapılan esir takası anlaşması kapsamında özgürlüğüne kavuştu.
1986 yılında Gazze Şeridi'nde "Mecd" olarak bilinen "Cihat ve Vaaz Teşkilatı"nı kurdu. Görevi, ajanları ve işgal yetkilileriyle bağlantılı kişileri tespit etmek ve bilgi toplamaktı. Teşkilatı, iki bölgeye ayrılmıştı: Şu anda Gazze'deki HAMAS hareketinin liderliğini yürüten Yahya Sinvar'ın başkanlık ettiği Güney Eylem Bölgesi ve Ruhi Muşteha liderliğindeki Kuzey Eylem Bölgesi.
Taş İntifadası ve İlk Açıklama
8 Aralık 1987 Salı akşamı, Filistinli işçiler 1948'de işgal edilen Filistin topraklarındaki işlerinden dönerken, bir İsrail kamyonu Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun "Erez" sınır kapısının bitişiğindeki yerleşim yerinden ayrıldı. İşçileri taşıyan iki arabaya çarptı. Dört kişinin şehid olmasına, dokuz kişinin de yaralanmasına yol açtı.
Sonuç olarak, direniş yayıldı ve kitlelere şehitler için yas yürüyüşü yapılması çağrısında bulunuldu. İslami hareketin gençleri, halkı Cebeliye kasabasının sokaklarında yürüterek mezarlığa doğru ilerleyen büyük bir miting düzenledi. Orada sloganlar attılar: “Allah'tan başka ilah yoktur” ve “Şehit Allah'ın sevgilisidir."
Ertesi günün akşamı liderlik toplandı. Müslüman Kardeşler hareketi Şeyh Ahmed Yasin'in evinde bir araya geldiler. Toplantıya şu isimler katıldı: Dr. Abdulaziz Rantisi, Dr. İbrahim Yazuri, Şeyh Salah Şehade, Mühendis İssa Al-Nashar, Profesör Muhammad Shamaa ve Profesör Abdel Fattah Dukhan.
Toplantıda, İslam Üniversitesi başta olmak üzere "çatışma" konusuna oybirliğiyle karar verildi, ancak işgal güçlerinin üniversiteyi kapatması üzerine çatışmaların sokağa taşınması ve işgale karşı direniş yapılması kararı alındı. Birkaç gün boyunca çatışma ve öfkenin hakim olduğu ve tüm kurumları kapsayacak şekilde genişlediği değerlendirilen bu olay; ayaklanmaya öncülük eden İslami Direniş Hareketi HAMAS'ı duyurmak için uygun tarihi bir andı. Direniş seçeneğinden kaçınmak ve düşmana mesajlar göndermek için bu eylemin kendi örgütsel çerçevesi içinde içeriden ve Filistin sokağının söylemi aracılığıyla dışarıdan yönlendirilmesi ve yönetilmesi gerekiyordu. Böylece Şeyh Ahmed Yasin 14 Aralık 1987'de İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın kurulduğunu duyurdu.
Hiç şüphe yok ki HAMAS hareketinin intifadaya aktif katılımı, ona siyasi ve popüler meşruiyet kapısı açmış, halka yaklaşarak, onların duygularına ve yüreklerine tüm gücüyle hitap ederek halkın güvenini kazanmıştır. Tüzüğünde şu ifadeler yer alıyor: "Filistin İslam'ın bir vakfıdır ve onu veya bir kısmını terk etmek veya başkasına vermek caiz değildir."
HAMAS: Onu Ortadan Kaldırmaya Yönelik Askeri Çabalar ve Tehditler
O zamanlar "Filistinli Mücahidler" olarak bilinen HAMAS'ın askeri kolu, ilk muharebe operasyonlarını gerçekleştirdi: Bu operasyonlar iki İsrail askerini, 7 Şubat 1989'da kaçırılan Çavuş Avi Spartos'u ve Er İlan'ı ayrı ayrı ele geçirdi. 3 Mayıs 1989'da kaçırılan Saadoun oldu; ancak askeri kol, iki askeri hayatta tutamadığı için onları gömmek zorunda kaldı. İsrail bunu fark etti ve ardından HAMAS liderliğinin de dahil olduğu bir tutuklama kampanyası başlattı. 15 Haziran 1989'da Ahmed Yasin'in ve hareketin bazı liderlerinin Gazze Şeridi'nde tutuklandı. Şeyh Yasin'in Gazze'de HAMAS'ı kurduğunu ilan etmesi, güvenlik ve askeri açıdan hareketin liderlerinin ve kurucularının yakalanmaları şiddetli bir darbe oldu.
Sonuç olarak, Gazze ve Batı Şeria'da İslami harekete ait olduğu kanıtlanan herkes geniş çapta tutuklanırken, HAMAS gerçek bir varoluşsal sınavdan geçti.
Tüm HAMAS üyelerini tutuklayabilen “İsrail”, bu harekette etkili olduğuna inanıyordu; ancak direniş kısa bir süre sonra hızla faaliyetlerine devam etti. Dr. Musa Ebu Marzuk, görevi devraldıktan sonar açıklamalarda bulundu. Hareketin yeniden inşası sorumluluğunu üstlenerek yaşadığı ABD'yi terk etti ve Gazze Şeridi'ne döndü.
Hareketin yapısının yeniden inşası kapsamında askeri çalışmalar, siyaset, savunuculuk vb. diğer çalışmalardan ayrıldı. “İzzeddin el-Kassam Tugayları” adınını taşıyan bir grubun ilk ortaya çıkışı, bu şehirde yani işgal ajanlarından birinin vurulmasının ardından Refah'ta oldu.
Şehit İzzeddin El Kassam Tugayları'nın Gazze Şeridi'ndeki yapılanmasına yayılmasıyla askeri operasyonları daha da ivme kazandı. İsrail işgali, HAMAS'a (1989) askeri çabalarını ortadan kaldırmaya yönelik saldırının yetemeyeceğini düşünerek çılgına döndü. Bu da onu Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Kudüs'teki İslami Direnişin liderlerini ve elitlerini, Güney Lübnan'a sürgüne göndererek yeni bir darbe vurmaya sevk etti. Bu olay, Mercu’z Zuhr’a sürgün olarak biliniyordu. Sınır dışı yani sürgün edilenlerin sayısı 415 kişiydi; bunların çoğu HAMAS'tan, diğerleri ise İslami Cihad'dandı.
Her defasında HAMAS hareketi; kadrolarını tutuklayarak, sınır dışı/sürgün ederek veya onlara suikast düzenleyerek ortadan kaldırmaya yönelik tüm tehditlere ve girişimlere rağmen, saflarını yeniden organize edebildiğini ve işgale karşı direniş faaliyetini yeniden başlatabildiğini kanıtladı. İşgal, her yolu denemiş ve her defasında bu amacına ulaşamamıştır.
Bugün, Tufanu’l Aksa savaşı, Gazze Şeridi sakinlerini kuşatarak, onları aç bırakarak ve hastanelerine saldırarak işgalci İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki acımasız savaşının yoğunlaşması ışığında işgalci rejim, HAMAS'ı ortadan kaldırma tehditlerini bir daha bahse girerek yeniledi. İmkansız hayalini gerçekleştirmek için Amerika ve Batı desteğiyle açıkça görülüyor ki işgalci, sadece sivillere karşı katliamlar gerçekleştirebiliyor. Savunmasız Filistin halkına karşı soykırım eylemleri gerçekleştirebiliyor ki bu da işgalcinin cani doğasını yansıtıyor.
Öte yandan, HAMAS hareketinin önderlik ettiği Filistin direnişi, Filistin halkına sıkı bir şekilde kök salmaya devam ediyor. İşgal altında acı çeken bir halk var olduğu sürece, onların direnişteki ısrarları yadsınamaz bir gerçektir. Tarihte kanıtlanmış ve tüm özgürlük hareketlerinde bu, zaman içerisinde dile getirilmiştir. Direniş, şer’I yani dini kanunlar ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bir haktır.
Filistin direnişi gücünü, karşılaştığı tüm zorluklara rağmen halkının özgürlük ve onuru için mücadele etme iradesinden ve kararlılığından alıyor.
Filistinli Araştırmacı
Amir Ebu Amir