Suriye’nin çağdaş (yakın) tarihinde gerçekleşen, Suriye halkının hafızasına yerleşen, çoğunun tabiatlarını ve kararlarını etkileyen pek çok acı olaya (Müslümanlar) tanık olmuştur.
Zalim Baas Partisi'nin 8 Mart 1963 darbesiyle iktidarı ele geçirmesinden sonra yaşanan olayları sıralarsak:
- Hama ve Sultan Camii olayları, Şubat 1964
- Şubat 1964'teki Humus olayları
- Şam ve Emevi olayları, Ocak 1965
- Nisan 1966'daki Süveyde olayları
- Halep ve topçu okulu olayları, Haziran 1979
- Cisr el-Şuğur olayları, Mart 1980
- Nisan 1980'deki Halep olayları
- Halep'in el-Maşarika mahallesinde Ramazan Bayramı'nda yaşanan olaylar, Ağustos 1980
- Kamışlı olayları, Mart 2004
Ve darbe girişimleri ya da savaşlar, dış çatışmalar dışında kanayan, acı veren olaylar.
Ancak Suriye'de son on yılı aşan olaylar, ayrıntılarıyla ve genel olarak Hama şehrinin 1980'li yıllarda yaşadıklarını hatırlatıyor.
Hama katliamı 2 Şubat 1982 Salı günü başladı. Askeri birlikler, Suriye'nin orta kesiminde yer alan şehre karşı bir operasyon başlattı. Şehir, askeri işgale uğramadan önce kuşatıldı ve topçu bombardımanına tutuldu. Çok sayıda direnişçi Müslüman öldürüldü ve tutuklandı. On binlerce Hamalı askeri katliamın kurbanı oldu. Sonuç ve sonrasındaki olaylar dışında bu süreç Mart ayı başına kadar yirmi yedi gün sürdü.
O kanlı ay, Hama şehrinde yaşayan 350 bin kişiden 30 ila 40 bin sivilin ölümüne, -büyük bir kısmının akıbeti şu ana kadar bilinmeyen- yaklaşık 15 bin sivilin kaybına yol açtı. İnsan hakları örgütleri, o dönemde "Esad rejiminin" gerçekleştirdiği katliamlara yönelik büyük bir karartma uygulaması ve uluslararası toplumun bu konudaki sessizliği nedeniyle kentte öldürülen ve kaybolanların gerçek sayısını henüz tespit edemedi. .
Ölen ve kaybolanların yanı sıra şehir, camileri, kiliseleri, tesisleri ve konutları da dâhil olmak üzere büyük bir yıkıma maruz kaldı. 100 binden fazla sivil, birçoğu Suriye'nin dışına çıkmak üzere şehirden kaçmak zorunda kaldı.
Yabancı medyanın bu katliamla ilgili yayınlayabildiği haberler, rejimin askeri güçlerine muhalefeti vurma ve Hama halkından sempatizanlarını öldürme konusunda tam yetki verdiğini gösteriyor. Belirtildiği gibi zalim yönetim, halk protestolarını ve dış kınamaları önlemek için bu olaylara ilişkin uzun ve önemli bir haber yasağı uyguladı.
Askeri rejim yani Hafız Esad; yaşananları Müslüman Kardeşler'e bağlı silahlı direnişçilerin Hama şehrinde bulunmasıyla meşrulaştırmaya çalıştı.
Bu olaylar, Hafız Esad rejimi ile o dönemde ülkedeki en güçlü ve aktif muhalefet güçlerinden biri olan “Müslüman Kardeşler” arasındaki şiddetli çatışma bağlamında gerçekleşti.
Baas rejimi, Müslüman Kardeşler'i, Haziran 1979'da kuzeydeki Halep şehrinde bir grup Topçu Okulu öğrencisini öldürmek suçlaması da dâhil olmak üzere, Suriye'de bazı kadrolarını silahlandırmak, suikastler ve şiddet eylemleri gerçekleştirmekle suçladı.
Halbuki Müslüman Kardeşler, bu suçlamaları reddetmiş ve Topçu Okulu olaylarından da beraat etmişlerdi. Esad Baas rejimi daha sonra Müslüman Kardeşler'i yasakladı. Ülkenin şimdiye kadar gördüğü en büyük tasfiye/sürgün operayonunu başlattı. 1980'de bu gruba mensup herkesi ölümle cezalandıran “49 sayılı Kanun”u çıkardı.
İnsan hakları örgütleri, Hama'da yaşanan olaylara ilişkin bağımsız bir uluslararası soruşturma yapılmasını ve muasır Suriye tarihinin en şiddetli, en kanlı ve en zalim katliamı olarak kabul edilen katliamın sorumlularının cezalandırılmasını talep etti.
Bu olaylarda ilk sanık elbette yetmişli yılların başından itibaren iktidarı ve cumhurbaşkanlığını ele geçiren Hafız Esad'dır. Şubat boyunca onun emri ve izniyle katliamlar ve imhalar yaşanmış, ardından onu zulmünü kardeşi Rıfat el-Esad takip etmiştir. Bu vahşi ve insanlık dışı katliamların önderliği ve denetimi Esad’ın emri altında gerçekleşti. Ayrıca 8 Mart 1963 darbesiyle iktidarı ele geçirdiği günden bu yana orduda, emniyette ve diğer kamu kurumlarında yaygın olan Baas Partisi'nin üyeleri, ordu ve silahlı kuvvetlerde görev yapan çeşitli ırklardan olanlar, bu olaylarla doğrudan ilgililerdi/yapmışlardı. Ordu ve silahlı kuvvetlerin yanı sıra, çeşitli isim ve oluşumlarla, katliam, Rıfat Esad'ın komutası altında bulunan Savunma Tugayları öncülüğünde yapıldı.
Şehirdeki katliamdan kaynaklanan yıkım, yüzde 80'e ulaşırken, aralarında (el-Hader, el-Kailaniyah ve el-Zanbaki mahallelerinin de bulunduğu) beş mahalle tamamen yıkıldı. Yıkılan cami sayısı 80'e ulaşırken, 4 kilise de yıkıldı. Yıkılan hastanelerin sayısı 40'a ulaşırken, 600 mağaza da yıkıldı. Kısmen yıkılan okulların oranı %60'a, tamamen yıkılan okulların oranı ise %40'a ulaştı. Bu da adaletsizliği ve kötülüğüyle tüm Suriye'yi içine alan o azgın Esad rejiminin vahşetinin boyutunu gösteriyor.
Hama'da Şubat ayı boyu yirmi yedi gün süren olayların bir özelliği de kanlı katliamlardı:
- El-Hader mahallesi katliamı: İlk katliam, 3 Şubat şafak vakti gerçekleşti.
- Eski Hama-Halep yolu üzerindeki Zeyd bin Sabit Camii'nde ibadet edenlerin katledilmesi ve toplu infazları.
- Körlerin katledilmesi: Savunma Tugayları askerleri, Mahatta bölgesinde bir körler okuluna baskın düzenledi. Öğretim yaşlı ve kör hocalar tarafından yapılmaktaydı. Askerler onları oynamaya zorladıktan sonra okulu yaktı, onları ve bazı öğrencilerini vurdu.
- Müftü ailesi katliamı: Hama Müftüsü Şeyh Beşir El Murad'ı evden sürükleyerek yere yatıran askerler, diri diri yaktı ve kendisiyle birlikte aileden 9 kişiyi de öldürdü.
- Çocuk katliamı: Suk el-Tawil'deki Yeni Cami'de Katliam, saldırıdan yaklaşık iki hafta sonra meydana geldi. Bu süre zarfında insanlar bazı bölgelerde sınırlı olarak dışarı çıkmaya başladı. Sokağın sonunda ekmek satan arabalar durduğu için askerler halktan ekmek almalarını istedi. Her zamanki gibi ebeveynler çocuklarını (20'den fazla çocuk) ekmek getirmeleri için gönderdiler ve geri döndüklerinde askerler onları durdurup camiye girmelerini istedi, ardından da vurdular.
- Kız çocuklarının katledilmesi: Askerler defalarca barınaklara ve bodrumlara baskın düzenledi. Genç kızları sürükleyip dışarı çıkardılar; ancak bundan sonra onlardan haber alınamadı.
Saldırının sona ermesinin ardından Hammam el-Asadya sakinleri saldırıya uğrayan onlarca kız çocuğunun cesedini buldu.
Amerikalı gazeteci Thomas Friedman, 1989 yılında yayınladığı "Beyrut'tan Kudüs'e" adlı kitabında, Rıfat Esad'ın daha sonra Hama'daki kurbanlarının toplam sayısının 38 binden az olmadığını söyleyerek övündüğünü aktarmıştı.
“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma”(İbrahim, 42)