Şehadet Yıldönümü Anısına
Hanımının Kaleminden İnzar Okurları İçin…
Ebul Bera'dır (Yahya Ayyaş / el-Mühendis). Filistin semalarında onun adı neden parlıyor biliyor musunuz? Onu tanıyan, seven ve keşke bir gün görseydim diyenler çoktur. Allah onu, cihadındaki samimiyetinden ve vatanına olan sevgisinden dolayı sevdi ve çevresindekilere de sevdirdi. Hayatında, 'ben' diye bir kelime yoktu. 'Ben çalıştım, ben yaptım' demekten nefret ederdi. Ben bu durumuna sürekli kendi gözlerim ile şahit oldum. Yaptığı her operasyondan sonra biz, ailesi olarak ona derdik ki, “İşgalci Yahudileri üzen ellerine sağlık.” O da derdi ki; "Ben bir şey yapmadım" şüphesiz bu işteki ve cihattaki ihlasıdır.
Ve işte böylece Allah onu sevdi, gökteki ve yerdeki bütün mahlûkata da onu sevdirdi. Ebu'l-Bera ismini kim duymamıştır ki? Operasyonlarına ve direnişine tüm Filistin şahittir.
Dizengoff ve Salih El-Savi'yi (Yahya'nın şehit arkadaşının adı) ve Mühendis’in her yerde parmak izlerini taşıyan, "İşgale direnen ve onun karşısında duran cennete girer" şiarıyla İsrail işgalini çileden çıkaran operasyonu bilmeyen yoktur.
Yahya Ayyaş, Salfit ilçesine bağlı Rafat köyünde bu basit ve dağlık yerde büyüyen, sessiz sakin bir çocuktu. Küçük yaşlardan itibaren camiye gidip namaz kılan ve Kur’an okuyan, ilmi çok seven biriydi. Sınıfının birincisiydi ve bu liyakatinden dolayı otomatik olarak ikinci sınıfa yükseldi. Herhangi bir sınıfta herhangi bir zor soru olduğunda çözmesi için ona gönderirlerdi. Daha sonra öğrenimini mükemmel bir ortalama ile tamamladı. Ardından Ürdün'e gitti.
Ailesi, orada okumak için bir üniversiteyi aradığını düşündü; ama o, direnişin herhangi bir yolunu bilmek ve aramak için gitmişti. Bu sebeple İhvan'ı (Hamas) buldu ve yolunu öğrendi. Daha sonra hızla ana hedefi olan Filistin'e döndü, direniş ve bağı orada, Filistin topraklarında gerçekleştirmekti. Sonra Birzeit Üniversitesi'ne girdi.
Bu nedenle bu üniversite “El-Ayyaş Üniversitesi” olarak anılıyor. Burada “Elektrik Mühendisliği” okudu. Bilgisini, basit hammaddelerden patlayıcı yapmayı öğrenerek Siyonist işgale direnmek için bir araç haline getirdi. Küçüklüğünden beri -Allah rahmet eylesin- çok sessiz ve aktifti. Cihadında hiç yorulmadı, çalıştı. Çabaları çok şey kazandırana kadar, gece gündüz çalıştı. “Yahya Ayyaş'ı kendi ellerimle öldürmek istiyorum” diyen İzak Rabin liderliğindeki sancılı operasyonlarının birçoğu, işgale acı veren operasyonlardı. Ama o (Rabin) hayal kırıklığına uğradı ve Yahya, Rabin'in öldürülmesine şahit oldu ve çok sevindi. Rabin'in ölüm haberi geldiğinde Usame Hammad'ın (mücahit) evindeydik ve Ebul Bera'nın sevinçten bacaklarını vurduğunu gördüm. Bana, “Rabin öldürüldü” dedi.
Ebul Bera; şehit olduğunda, Rabin'in karısı, “Rabin! Kalk ve onun (Ebul Bera) ölümüne sevin” dedi. Ben de “Elhamdulillah Ebul Bera, Rabin'in ölümüne şehit olmadan sevinmişti” dedim. İşte şehitlerin onuru budur! Rabbim onu böyle gerçekleştirdi.
İşgal ordusu, onun yoldaşlarını tutuklamak ve Batı Şeria'daki kontrolleri sıklaştırmak adına sahip olduğu güçle Ebul Bera'nın peşine düştü. Ona bir tabak yemekle de olsa yardım eden ve sadece ismini bilenleri, tanıyıp tanımadıklarını itiraf edinceye kadar işkence etti. Ebul Bera'nın operasyonlarından /eylemlerinden ilki olan Ramat Gan, birtakım sebeplerle ortaya çıktı. Operasyonda yer alanlar tutuklanarak cezaevlerinde işkenceler gördü. Cihad çalışmalarının başlangıcından itibaren yanında olan arkadaşlarından Zahir Cabbarîn tutuklandı. Arkadaşları Adnan Mer'î, Beşar El Amudi, Ali El-Asi ve daha birçokları şehit oldu. Yeryüzü ona dar geliyordu. Âşık olduğu cihadını tamamlamak için Filistin'den Batı-Şeria'dan, Gazze Şeridine gitti. Oraya gidişi kolay olmadı. Bir sebze kamyonu ile gitti. Batı Şeria'da Ebul Bera ile görüşme şerefine nail olduğum arkadaşı, Saad Cebbarîn ile birlikte Gazze'ye gittiler. İfşa olmamaları için uzun süre sebze kasaları altında tetiğe el koyup yattılar.
Hamd olsun, Gazze'ye girdiler. Yahya, bir yıl iki ay Gazze'de yaşadı. İlk üç ay biraz kolaydı, çünkü o Gazze'de tanınmıyordu.
Cebali'deki en nazik insanlardan bazılarıyla yaşadık. Onlar Ebul Bera'yı sevdiler ve ona canlarını verdiler.
Ebul-Bera'yla birlikte Gazze'ye taşındım, bana çok şey öğreten kovalamacayla geçen zor bir hayatı beraber yaşamak için.
Ebu'l-Bera'dan, yaraları nasıl aşacağımı ve ölümden nasıl korkmayacağımı, Filistin'de işgalin ilk ve en çok aranan adamıyla nasıl yaşayacağımı öğrendim.
Bir süre sonra İşgalci Yahudiler ve yetkililer Gazze'nin her yerinde Yahya'yı aramaya başladılar. Her evde bir hafta kalabiliyorduk ve Gazze'de hayat giderek zorlaşıyordu.
Yetkililer birçok kimseyi tutuklayarak Ebul Bera ile birlikte olduklarını işkenceler altında itiraf ettiriyorlardı.
Ve Allah, kahraman Muhammed Dayf ve Şehit Basim İsa gibi değer verdiğimiz ve gurur duyduğumuz insanları görerek bizi onurlandırdı. Onlarla Şeyh Rıdvan mahallesinde günlerce yaşadık.
Yine Allah'ın lütfuyla Vadi El Muğaraka'da, Şehit Bilal El Gul'un evinde günlerce kaldık. Bu eve geldiğimizde elektrik yoktu ve Ebul Bera gibi bir elektrik mühendisinin varlığıyla evlerine bağlamaları için bir cihaz yapıldı. Onun varlığı her yerde ve herkese hayır ve bereketti.
Yine orası ile alakalı hatırladığım bir şey de; orada patlama sesleri duyduğumda Ebul Bera'ya sordum. O bölgede sınırlı imkânlarına rağmen eğitim alıp talim yapıp kendilerini geliştiriyorlardı.
Ve yine Allah'ın lütfuyla, Şehit Dr. Abdul Aziz Rantisi'nin ailesini ve kendisini görme şerefine nail olduk, evinde günlerce yaşadık. Annesini, eşini, çocuklarını, kardeşlerini hayırlı ailesini -Allah rahmet eylesin- tanıdık. İyi insanlarla dolu izzetli Gazze'de unutulmaz günler ve anları yaşadık.!
İşgalin gece gündüz aradığı bir Mücahid mühendisin hayat yoldaşı/arkadaşı olmak çok zor olsa da, bu da Allah'ın bize bahşettiği bir şereftir, hamdolsun Allah'a.
inzar
inzar