"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler; ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 154)
“Filistin Davası”, farklı boyutları ile insanlık tarihine damga vurmuş ender davalardan biridir. Özellikle bu davanın yetiştirdiği önderler, komutanlar ve fedailer; insanlık mücadele tarihinin mümtaz şahsiyetleridir. Filistin davası denirken akla evvela yiğitlik ve fedakârlık gelir. Filistinli önderler ve fedailer, yiğitliğin kitabını yazmışlardır. Verdikleri mücadele ile başta İslam Dünyası olmak üzere, ezilmiş mahrum halklar için örnek olmuşlardır.
Bazı kahramanlar vardır ki, hayat ve mücadeleleri ile efsane oldukları gibi; kanları ve şehadetleri ile de efsane olmuşlardır. Hatta denilebilir ki, kanları ve şehadetleri, sağlıklarındaki hizmetten daha fazla kendi davalarına hizmet etmiş ve kıyamete kadar ilham kaynağı olmuşlardır. Yere dökülen mübarek kanları, adalet ve özgürlük ruhuna ve tohumuna dönüşmüş ve sadece yaşadıkları coğrafyayı değil, cihanı baştanbaşa sarmışlardır. Zalimler ve katiller onları şehid etmek ile onlardan kurtulacaklarını zannediyorlardı ama onları şehid etmekle sadece ve sadece kanlarını adalet ve özgürlük iksiri haline getirdiler. Böylelikle milyonların gönlüne bir sevda ve meşale oldular.
Bugün Filistin’de yürütülen mücadele, işte bu şehitlerin pak kanı ile dünya zalimlerini dize getirmektedir. O şehitlerin talebeleri, siyonistlerin ayakları altındaki toprağı ateşe vermekte ve siyonizme cehennemin kapılarını açmaktadır. Aynı zamanda başta Kudüs’ün kurtuluşu olmak üzere, İslam Ümmetinin tam bağımsızlığı için ve yeni bir dünya düzeni için umut olmuştur. İnsanlık tarihi böyle bir direnişe az şahit olmuştur. Aziz şehitlerin rahle-i tedrisatından geçen efsane komutanlar destanlar yazmaktadır. Bu şehitlerin talebelerinden olan Muhammed Dayf, Ebu Ubeyde ve daha niceleri bugün insanlığın umudu değiller mi?
Bu şehitler kervanında kimler yok ki?
İzzeddin El Kassam, Salah Şehade, Fethi Şikaki, Ahmed Said el Caberi, Hürlerin Şeyhi Şeyh Ahmed Yasin, Abdulaziz Rantisi, Ebu Enes, Yahya Ayyaş ve nice isimsiz kahramanlar…
Her avuç toprağı şehadet kokan bir coğrafyanın, şehid edildikten sonra bile zalimlerle kanları ile kavgaya tutuşan yiğitler… Kanları, çağımızın Firavunları için Kızıldeniz’e dönüşen bahadırlar… Tabuta ve mezara sığmayan önderler ve fedailer...
İşte bu bahadırlardan, adalet ve özgürlük savaşçılarından ve bugünün efsane komutanlarının öğretmenlerinden birisi de Yahya Ayyaş’tır. Ümmetin umudu büyük komutan Muhammed Dayf’in hocası… Genç yaşında şehitler kervanına katıldı; ama o kısa denilebilecek zamanda çok büyük işler yaptı. Bir hayat, ‘mücadele motifleri ile Allah yolunda nasıl ilmek ilmek örülür’ sorusunun cevabını vererek, ete kemiğe bürünmüş bir devrimci hayatını bize, insanlığa miras bıraktı.
Bu yiğit komutanı ve hizmetlerini anlatmak elbette zor bir iştir. Ama birkaç cümle ile de olsa bu efsane şehidimizi tanıyalım ki; çocuklarımız, gençlerimiz önlerine konulan sahte kahramanları değil, gerçek kahramanları tanısın. Bu kahramanların hayat ve mücadelelerini, ilham kaynağı ve meş’ale edinsinler.
Büyük komutan Yahya Abdullatif Ayyaş, 22 Şubat 1966 tarihinde Batı Şeria'daki Rafat kasabasında yaşayan Filistinli bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi.
Yahya Ayyaş, 6 yaşında Kur`an-ı Kerim`i hıfzetmeye ve İslami ilimleri okumaya başladı.
Bir yandan özel İslami eğitimle Kur`an-ı Kerim`i hıfzederken ve dini ilimleri öğrenirken diğer yandan da liseden mezun oldu. Beir Zeit Üniversitesi`nin Elektrik Mühendisliği bölümüne kaydolup, 1991 yılında bu bölümden mezun oldu.
Üniversite öğreniminde de üstün başarısıyla dikkat çeken Yahya Ayyaş, üniversiteden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora yapmak amacıyla yurt dışına çıkmak istedi ancak siyonist işgal rejiminin engellemesi ile karşılaştı.
Şehid Komutan Yahya Ayyaş, Filistin toprakları üzerindeki işgalin Kudüs’ün kuzeyinde yer alan Rafat köyüne kadar uzanması üzerine Filistin direniş hareketine katıldı. Kısa süre içerisinde, HAMAS'ın askeri kanadı olan İzzeddin el Kassam Tugayları içinde İstişhadi Eylemler Grubu'nun komutanı oldu.
Patlayıcılar konusunda uzmanlaşan Ayyaş, HAMAS’ın bombalı saldırılarının mimarlarından biri oldu. 1993'ten şehadetine kadar siyonist işgal rejimine karşı gerçekleştirilen pek çok bombalı saldırının arkasındaki isimdi. El yapımı patlayıcılar geliştirdi ve HAMAS'ın askeri kapasitesini artırdı.
İşgal rejimi için arananlar listesinin en başında yer alıyordu. Ancak uzun süre yakalanamaması kendisine efsane bir şahsiyet kimliği kazandırdı.
İşgal rejimi istihbaratına kan kusturan "mühendis" lakaplı bu askeri deha, 340 siyonistin ölmesi ve bunun iki katı kadar sayıda işgalcinin de yaralanması ile neticelenen eylemlere imza attı. Yani son birkaç yıl içinde bu grup tarafından gerçekleştirilen ve siyonist işgalcilerin belini kıran başarılı eylemlerin çoğu onun tarafından planlanmıştı.
Bazen yaşlı bir Filistinli, bazen dindar bir Yahudi, bazen de silahlı bir Yahudi yerleşimci kılığında 5 yıl süreyle dolaştı. Bütün bir coğrafyayı cephe olarak görüp bir eyleme imza atabiliyordu.
İşgal rejimi, onu altı büyük istişhadi eylemden sorumlu tutuyordu ki bu altı eylemde işgalcilere mensup toplam yetmiş siyonist öldürülmüş, en azından 340 kişi de yaralanmıştı. İşte bu eylemlerinden dolayı işgalciler beş yıldan beridir onun peşindeydiler ve onu "birinci derecede aranan kişi" ilan etmişlerdi.
İşgal rejimi, onu ele geçirebilmek veya yerini tespit edebilmek için gerek siyonist işgalcilerden ve gerekse basit dünya menfaatleri için onların hesabına çalışan işbirlikçi casusları peşine takmıştı. Fakat yürütülen bütün yoğun arama çalışmalarına rağmen işgalciler ve işbirlikçileri geçen beş yıllık süre içinde onu ele geçirmeye muvaffak olamadılar. Bundan dolayı o gerek kendini sevenler arasında ve gerekse düşmanları arasında "efsane bir şahsiyet" kimliği kazanmıştı.
Onun planladığı ilk eylem, 16 Nisan 1993 tarihinde Gavru Ürdün bölgesindeki Mahula Yahudi yerleşim merkezinde gerçekleştirilen istişhadi eylemdir. Bu eylemde siyonistlerden iki kişi öldürülmüş ve dokuz kişi yaralanmıştır.
Aynı yılın Ağustos ayında yine onun iki elemanının Batı Yaka'nın kuzeyindeki Kefer Balut geçidinde işgalci askerlerin üzerine otomatik silahlarla ateş etmeleri sonucu iki işgalci asker öldürüldü.
Ocak 1994'te planladığı bir eylemde iki işgalci asker ağır şekilde yaralandı.
1994 yazında onun planladığı ve Afule'de gerçekleştirilen bir istişhadi eylemde 8 siyonist öldürüldü, 20'si de yaralandı.
Tel Aviv'de gerçekleştirilen ve 22 işgalcinin ölümüne 50'sinin de yaralanmasına yol açan istişhadi eylemi de o planlamıştı.
Yine onun tarafından planlanan ve 1995 başlarında Beyti Lid'de gerçekleştirilen bir diğer istişhadi eylemde 22 işgal askeri ölmüş onlarcası da yaralanmıştı.
6 işgal askerinin öldürüldüğü Kefâr Darum eylemini de o planlamıştı.
Bunun dışında da birçok eylemin planlayıcısı odur.
Yahya Ayyaş işbirlikçi hainlerin yardımı ile Siyonistler tarafından bir telefona yerleştirilen bir bomba ile şehid edildi. Siyonist haber kaynakları haberi vermeye başlayınca Filistinliler buna inanmak istemedi. Ancak HAMAS olayı doğruladı. Cenazesine 250 bin kişi katıldı.
Yahya Ayyaş şehit oldu, ama geride devasa bir mücadele mirası bıraktı. Yahya Ayyaş Filistin topraklarında devrim ve mücadelenin umudu oldu. Tüm imkânlara rağmen Siyonistlerin nasıl aciz kalacağını herkese gösterdi. Bir Yahya şehit oldu, ama geride binlerce Yahya ve yüzlerce Komutan ve “mühendis” bıraktı. Ve en önemlisi şehitlerin asla ölmediğinin bir kanıtı olarak şehadeti, Filistin özgürlük mücadelesinin ruhu oldu. İşte o kan ve ruh, bugün Gazze’de Siyonistleri boğan bir tufana dönüştü. Yahya Ayyaş efsanesi ile büyüyen çocuklar, bugün insanlığın umudu olan birer savaşçıya ve fedaiye dönüştü.