“Büyük felaket” anlamına gelen ve Siyonist Yahudilerin, Filistin’i işgal eden İngilizlerin desteği ve himayesi ile 14 Mayıs 1948 yılında Filistin topraklarında bir Siyonist Yahudi devleti kurması ile ifadesini bulmuştur Nekbe. Aslında İsrail'in kuruluş hikayesi Theodor Herzl’in kurduğu Siyonist örgütlenmesi ile fikri altyapısı oluşmuş, Avrupa'daki Yahudi sermayesini ikna edip arkasına almasıyla Batılı devletler nezdinde de kabul görmüş. Osmanlı'nın zayıflaması ve Filistin'in İngiliz mandasına girmesiyle hayat bulmuştur. Balfour Deklarasyonu sonucu Yahudilerin Filistin'e yerleştirilmesi ile başlayan ve bugüne kadar kesintisiz süren Müslümanlara yönelik katliam, soykırım ve sürgünün adıdır Nekbe.
İsrail devletinin kurulması ile birlikte Arap Müslüman ülkelerle altı büyük savaş yapmış. 2006 Lübnan(Hizbullah) zaferi hariç tamamında Arap liderlere büyük hezimet yaşatmış, topraklarını işgal etmiş ve aşağılayıcı antlaşmalar imzalatmıştır.
1948 yılında İsrail'in kuruluşunun ilanından birkaç saat sonra Arap Birliği İsrail'e savaş ilan etti. Mısır, Suriye Ürdün ve Irak ile savaşan 650.000 nüfuslu bir günlük çete devleti bu ülkelerin tamamını hezimete uğrattı. Arap liderlerle danışıklı bir sürecin işlediği ayan beyan ortada. Bu savaşla Filistin’in %78'i işgal edildi.
1956 Süveyş Krizi savaşa dönüştü. Bu savaş da Fransa ve İngiltere'nin de müdahil olmasıyla birkaç günde Cemal Abdunnasır’ın Mısır’ının Siyonist Çeteye ağır yenilgisi ve toprak kaybıyla sonuçlandı. 1967 Altı Gün Savaşı’nda İsrail'le Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan; Irak, Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir’in de asker ve silah yardımıyla katıldığı altı gün süren savaş ile Mısır'dan Sina Yarımadası, Suriye'den Golan Tepeleri ile Gazze şeridi ve Batı Şeria’yı işgal eden İsrail, topraklarını 4 katına çıkarmıştır. Hiçbir uçak kaldırmadan 600 uçak, 1.500 tank ve 290.000 askeriyle yaşanan bu yenilginin tarihte bir örneği olmasa gerek.
1973 Yom Kippur savaşı Mısır ve Suriye liderliğinde 473.000 asker ile 105.000 askerli İsrail'e yenilmişler. Detaylarına baktığınızda adeta yenilmek için özel çaba sarf etmiş Arap liderler. Hain liderlerinin İsrail'e alan açma çabası değil de nedir? Bu danışıklı dövüş değil de nedir?
1975-1990 yılları arasında devam eden Lübnan iç savaşında elbette Siyonist çetenin parmağı vardı. Ve bu iş çatışmada Lübnan sınırını zayıflatmakla kalmamış Güney Lübnan’ı işgal etmiştir.
İntifada’da bir avuç çocuğun sapanla attığı taşlar Arap liderlerin koca kof ordularından daha etkili olmuş ve İsrail’i Oslo Anlaşması’na zorlamıştır.
2006 İsrail-Lübnan(Hizbullah) savaşında orantısız güç dengesine rağmen Hizbullah, İsrail'e ilk defa yenilgi tattırmış. Bir ay süren savaşta İsrail daha önce işgal ettiği Güney Lübnan'dan çekilmek zorunda kalmıştır.
Siyonist Çete istisnasız her gün bir ya da birkaç kişiyi öldürmenin yanı sıra 27 Aralık 2008'de, Ağustos 2011'de, 8 Temmuz 2014’te ve 10 Mayıs 2020'de Gazze’ye çeşitli bahanelerle başlattığı ağır hava ve kara bombardımanları sonucu yaklaşık 25.000 sivil kadın, çocuk, yaşlı Filistinli şehid etmiştir.
Ve nihayetinde 7 Ekim Aksa Tufanı ile başlayan ve 6 aydır devam eden savunmasız, silahsız sivil insanlara yönelik insanlık tarihinin canlı yayınla izlediği ve her türlü vahşetin gözümüze sokulduğu soykırım, Siyonist çete tarafından icra ediliyor.
Düğmesine basıldığına inandığımız Arap Baharı ile İslam coğrafyasının tüm enerjisini, örgütlenmesini ve biriken dinamik unsurlarını ya erittiler ya da çok yordular. Mısır, Irak Suriye, Libya, Lübnan, Yemen ciddi çatışma ve darbelere maruz kaldı. Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Suriye fiilen bölünürken diğer ülkeler duygusal ve düşünsel bölünmelere maruz kaldı. Bu bölünmeler ekseninde ümmet de duygusal ve düşünsel bölünme yaşadı. Geriye ülkesi dışında konsolide ettiği silahlı yapılar ile bir direniş gösteren İran ile lojistik destek vermeye devam eden Türkiye, Katar gibi ülkeler kalıyor.
Gazze her ne kadar dört bir tarafı abluka altında idiyse de içeride israil askeri olmayan bağımsız tek Filistin toprağı idi. Hamas buradan diğer direniş gruplarını organize edebildiği gibi Batı Şeria ve Kudüs gibi işgal altındaki diğer Filistinlileri de direniş cephesi ile buluşturmanın motivasyon kaynağı oluyordu.
Ancak yukarıdaki savaşların ve Arap Baharı'nın derin aklından da rahatlıkla anlaşılacağı üzere son zamanlarda İsrail ile normalleşme adına bu Arap liderler “İbrahimi Anlaşmalar” adıyla İsrail’i resmen tanıma ve gizli bir plan çerçevesinde Hamas’ı oyun dışı bırakma anlaşmalarını peş peşe yapageldiler. Direnişin son kalesini de düşürmek hem işbirlikçi Arap liderler hem de ikiyüzlüler için sırtlarındaki kamburdan kurtulmak olacaktı. Bu tehlikeyi açık bir şekilde gören Hamas, acımasız Arap liderlerinin yapamayacağı ihanetin olmayacağını görüyor ve tedbir almaları gerektiğini biliyordu. Gazze’yi topyekûn bir imhadan kurtaracak yegâne yol, ellerinde çokça İsrailli esirin olmasıyla mümkün olacaktı. Öyle ya bir leşlerine 1.500 Filistinli takas etmişti Siyonist çete.
7 Ekim Aksa Tufanı ile büyük bir askeri taktik, strateji ve cesaret ile yokluklar ve imkansızlıklar içerisinde dünyanın en iyi korunan en gelişmiş radarlara, en sofistike askeri teçhizat ve silahlara sahip İsrail'e çok sayıda mücahit ile sızmayı başaran ve yüzlerce askerini öldürüp yüzlercesini rehin alan Hamas, ancak bu şekilde İsrail'in planladığı ve Hamas’ı yok etmek üzere kurguladığı savaşı uzun bir zamana yayabilirdi. Böylece başta ümmet olmak üzere dünya kamuoyunun dikkatini ve desteğini alabilirdi.
Ancak süreç pek de öyle olmadı. Ne İsrail bu kadar vahşeti ve soykırımı rahatlıkla yapabileceği öngörülebilirdi ne de ümmetin bu kesintisiz vahşete seyirci kalacağı tahmin edilebilirdi. Bırakın seyirci kalmayı neredeyse tamamı İsrail'e açık-örtülü yardım etmekte, ticaret yapmaktadır. Dünyanın da bu kadar büyük bir vahşeti görmezden geleceği ya da üstünü örteceği gerçekten öngörülememişti. Biz de gözlerimizle görmesek asla inanmazdık. Ayrıca Batılı ülkelerin tamamının açık açık İsrail'e koruma kalkanı oluşturup her türlü silahı vermesi ümmet içinde kendi liderlerine büyük bir öfkenin büyümesine hizmet etti.
Bütün bu gelişmeler bize gösterdi ki Müslümanlar bütün enerjilerini devlet yönetimlerini elde etme yollarına harcamalılar. Zira 100 yıllık Filistin pratiği gösterdi ki ümmetin duyarlı evlatları ne kadar enerji üretirlerse üretsinler ne kadar büyürlerse büyüsünler karar vericilerin bir tek hamlesi bütün birikimlerini bir çırpıda alıp götürebilmektedir. Mısır, Türkiye, Tunus, Suriye örnekleri bu hususa laboratuvar teşkil etme niteliğindedir. Bugün Mursi olsaydı emin olun bu savaşın seyri asla böyle olmayacaktı. Gazzeliler tarihi, eşsiz bir direniş ve kahramanlık örneği sergiliyorsa da devletlerin desteği ve müdahalesi olmaksızın başarıya ulaşması imkânsız gibi görünüyor. Nekbe’nin yani felaketin aralıksız devam ettiği Filistin'de direniş bitirilir ve işgal tamamlanırsa sırasıyla Lübnan, Suriye Ürdün ve Irak tarihi süreç içerisinde bu işgalin parçası haline gelecektir. Sonrasında Fırat'a uzanın işgal planı belki de daha kolay hale gelecektir. Elbette ümmetin vatanperver ve zihni açık evlatları buna kolay kolay izin vermeyeceklerdir. Ancak Siyonist Plan, uluslararası kuvvet merkezleri desteğiyle de bir bir işliyor olması bu iddiayı ihtimal dışı bırakmıyor maalesef.