Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde Rabbimiz Nûh Aleyhisselam’dan bahseder. Fakat nedense insanımız daha çok tufan etrafında yoğunlaşır, bir de iman etmeyen oğlunu ve eşinin durumu üzerinde durur.
Biz sizin dikkatinizi yine Hz. Nûh ile ilgili ama dikkatlerden kaçan bir ayet-i kerime üzerine çekmeye çalışacağız:
"Hem onlara Nûh'un haberini oku! Bir zaman kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) bulunuşum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben Allah'a tevekkül etmişim! Artık siz ve ortak koştuklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün azminizle karar verin; sonra yapacağınız içinize dert olmasın! Sonra hükmünüzü bana uygulayın ve elinizden gelirse bana bir an göz açtırmayın! Eğer aldırmazsanız, ben de sizden bir ücret istemedim ya! Benim ücretim ancak Allah'a aittir ve ben O'na boyun eğen Müslümanlardan olmakla emrolundum!" (10/71,72)
Eğer benim durumum sizi sıkıcı bir hale geldiyse ve siz benim aranızda kalmama dayanamayacak durumdaysanız, yaptığım davetlere tahammülünüz kalmamışsa, Allah'ın ayetlerini size hatırlatmamdan rahatsız oluyorsanız... İstediğinizi yapın... Bense kendi yolumda yürümeye devam edeceğim. Ve bu yolda Allah'tan başka dayanağım da yoktur.
"Ben Allah'a dayanır ve O'na güvenirim. Ama yalnız O'na, O yeter bana zaten. O'ndan başka dostlara ve yardımcılara başvuracak değilim. İçinizde ne tasarlıyorsanız açığa çıkarın." Durumunuzu açıkça kararlaştırın. Ne yapacağınızı kesin olarak bilin. Yaptığınız şeyin gizli kapalı yönü kalmasın. Bir daha tereddüde ve geri dönmeye ihtiyacınız kalmasın.
"Sonra yapacağınızı yapın." Benim hakkımda ne düşündünüz ve kararlaştırdınızsa yapın. Evet, yapacağınızı iyice planlayıp bir karara vardıktan sonra hiç tereddüde kapılmadan yapın...
"Hem de mühlet te vermeyerek..." Bana hazırlanmaya ve tedbir almaya fırsat da vermeyin. Çünkü benim bütün hazırlığım sadece ve sadece Rabbime güvenime dayanmaktadır. O'ndan başka benim dayanağım yoktur.
Açıkça bir meydan okumadır bu. Ve böyle bir sözü ancak elinde güç ve kudret dolu kimseler sarf ederler. Hazırlığına son derece güvenen, düşmanını kendisine gıpta ettiren ve çeşitli heyecan verici sözlerle hücum etmeleri için tahrik eden kuvvetli bir kimse tarafından sarf edilecek sözlerdir bunlar.
Hâlbuki Nuh Aleyhisselam'ın hiç te kuvveti ve hazırlığı yoktu. Yeryüzünün kuvvet unsuru olarak kabul ettiği şeylerden ne vardı onun elinde... Hiç bir şey... Hiç bir kuvveti yoktu ama imanı vardı...
Evet, karşısında bütün güçlerin küçüldüğü, basitleştiği imanı.. Yığınların azaldığı ve karşısında bütün tedbirlerin sustuğu imanı...
Ve O'nun gerisinde Allah'ı vardı... Ve Allah, kendi dostlarını şeytanın dostlarının elinde tek başına bırakacak değildi. Yalnız ve yalnız Allah'a imandır ki, sahibini ezeli ve ebedi kuvvet kaynağı ile ilgi kurdurur, içinde bulunan bütün eşya ve varlıklarla birlikte kâinata hükmeden güce bağlar.
Aslında Nuh Aleyhisselam’ın bu meydan okuyuşu bir gurur eseri değildi. Kızgınlığının neticesi de değildi. İntikam almak için de yapmıyordu bunu. Sadece bu meydan okuyuş büyük ve gerçek kuvvetin basit ve gülünç fani kuvvete karşı meydan okuyuşunun ifadesiydi ki, iman sahiplerinin yanında bu basit ve fani kuvvet, değersiz ve önemsiz kalır...
Allah yolunda yürüyen dava adamları için Allah'ın peygamberlerinde büyük örnekler vardır. Onlara rehber, Allah elçileridir. Ve dava adamlarının kalplerini Allah'a güven duygusunun doldurması gerekir.
Putların ve putçuların karşısına ne şekilde olursa olsun yalnız ve yalnız Allah'a dayanarak ve güvenerek çıkmalıdırlar...
Putlar ve putçular onlara eziyet vermekten başka bir şey yapamazlar. Bu eziyet de yine Allah tarafından bir imtihan vesilesidir; yoksa Hak Teâlâ'nın kendi dostlarına yardım etmekten aciz oluşunun ifadesi değildir. Ve onları düşmanlarıyla baş başa bırakacak değildir...
Bu sadece bir imtihan içindir ve kalpleri, safları seçip ayırma gayesine mebnidir. Sonra sıra mü'minlere gelecektir. Ve Allah'ın onlara vaadettiği zafer ve temkin mutlaka bir gün tahakkuk edecektir... (Seyyid Kutup)
"Siz ortaklarınızı toplayıp ne yapacağınızı kararlaştırın. Yapacağınız şeyleri nereden alıp nereye vererek yapacağınızı iyi kararlaştırın. Birbirinizle de yardımlaşarak hazırlıklarınızı yapın.”
Bu, mealen şöyle bir meydan okumaydı: "Görevimden asla vazgeçmeyeceğim, bana ne yaparsanız yapın vazgeçmem. Zira ben bütünüyle Allah'ı vekil edinmişim." (Mevdudi, Tefhimu'l Kur'an)