وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah`a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Muhakkak ki Allah, sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzab 33)
Allah Azze ve Celle’nin arıtıp temizlediği, günahlardan muhafaza eyleyerek pir-u pak kıldığı topluluğun adıdır Ehl-i Beyt.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav), kendilerini sevmemizi emrederek onlara tutunanların kurtulacağını açık açık beyan ettiği topluluğun adıdır Ehl-i Beyt…
Yukarıda verdiğimiz Ayet-i Celile nazil olduğu zaman, Peygamber (sav) tarafından bir abanın altına toplanılarak kendileri hakkında bizzat o ayetin muhatabı tarafından "Allahım, işte bunlar benim ehl-i beytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl" diye dua edilen topluluğun adıdır Ehl-i Beyt.
Ümmü Seleme Annemiz bu konuyu şöyle anlatıyor: Ben Resulullah (sav)`ın evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu: "...Ey peygamber ailesi! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor..." (Ahzab 33). Evde Resulullah (sav), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve: "Allah’ım, işte bunlar benim ehl-i beytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl" buyurdu. Ben atılıp: "Ey Allah`ın Resulü! Ben ehl-i beytten değil miyim?" dedim. Bana: "Sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen Resulullah`ın zevcesisin" diye cevap verdi. (Tirmizi)
Ayet-i Celile’nin ve Hadis-i Şerifin delaletiyle görüyoruz ki, İslam literatürüne Al-i Aba ya da Al-i Muhammed olarak geçen o pak insanlar, bizzat Allah Azze ve Celle tarafından pir-u pak kılınarak ümmete birer kurtuluş vesilesi olarak sunulmuşlardır.
Belki de bu öneme binaendir ki, Ehl-i Beyt sevgisi, İslam dininin direği olan namazda bile kendisine yer bulmuştur. Gerek nafile ve sünnet namazlar gerekse de farz namazların Peygamber (S.A.V)’in şahsında Ehl-i Beyt’e selat ve selam ile son bulması bir tesadüf neticesinde olmasa gerek.
Allah Teâlâ Ehl-i Beyt’i, bu şekilde müzeyyen kılarak onların sevgilerini, onlara tabi olmayı, onların yolunu sürdürmeyi bizler için vesile-i necat kılmıştır.
Nitekim Ahzap Suresi’nin 56. Ayeti; Yani "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler. Ey iman edenler siz de onu övün, ona salat ve selam getirin" şeklindeki emr-i ilahi nazil olunca Ashab-ı Kiram, Hz. Peygamber’e kendisine nasıl salat ve selam getireceklerini sorduklarında Peygamber (S.A.V); "Ey Allah`ım İbrahim`e ve Al-i İbrahim`e salat ettiğin gibi Muhammed`e ve Al-i Muhammed`e salat et. Sen Hamid’sin. Mecid’sin" (Buharî, Tefsıru`l-Kur`ân, 247) diye buyurmuştur.
Yine Tirmizi’nin İbni Abbas’tan rivayeten Menakıb bölümünde zikrettiği şu hadis-i Şerif’in de dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nimetleriyle sizi beslediği için Allah`ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin."
Ehl-i Beyt sevgisi, İslam dini içerisinde, mezhep ve anlayışlar üstü bir sevgi olarak meşruiyetini doğrudan doğruya Peygamber’den ve Kur`an-ı Kerim’den almaktadır.
Ehl-i Beyt başlı başına bir ekol, bir okul olması itibariyle de mezhep ve siyasi fikirlerin üzerinde bir konuma sahiptir. Bu üstünlük dolayısıyla da hangi meşrepten olursa olsun her Müslüman için Ehl-i Beyt büyük bir öneme haiz olarak kişisel ve toplumsal anlamda hayata yön vermelidir.
Bunun yolu da elbette ki; Ehl-i Beyti hakkıyla tanımaktan geçer. Ne gariptir ki; Efendimizin şeceresini neredeyse ta Hz. İbrahim’e kadar sayan tarihçiler aynı duyarlılığı Peygamberimizin nesli için göstermemişlerdir. Tarihin, özellikle de resmi tarihin saray ve iktidar orijinli olması doğal olarak bu durumu doğurmuştur.
Ümmetin vefa göstermediği konuların başında Ehl-i Beyt gelmektedir. Öyle ki Peygamberimiz (S.A.V), "Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâlâ’nın Kitabı`dır. O, Allah`ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terk ederse dalalete düşer. İkincisi itretim, Ehl-i Beytim`dir." (Müslim, Fezailu`s-Sahabe 37) diye buyurarak kendi Sünnetiyle Ehl-i Beyti özdeşleştirdiği halde daha vefatından 50 yıl gibi bir zaman geçmişken O’nun ümmetinden bir grup, dünyalık hedefler uğruna adeta O’nun birinci derecedeki Ehl-i Beyti’ni tamamen ortadan kaldırmıştır. Bu, tarihin kaydettiği en büyük vefasızlıklardan biridir.
Bir tür sevgi, kıyam ve ilim mektebi olan Ehl-i Beyt’in ve Ehl-i Beyt soyundan gelen diğer İmamların yeterince tanınmaması Ümmet için büyük bir eksiklik arz etmektedir. İmam Ali’den başlayıp evlatları ve torunlarıyla devam eden ilim ve kıyam silsilesinin yapı taşları olan İmamların yaşamlarının ve direnişlerinin iyice incelenip öğrenilmesi Müslümanların kendi çağlarındaki meseleler için doğru içtihatlarda bulunmalarını sağlayacaktır.
Gerek Emevi gerekse de Abbasi sultanları topluma Peygamberin soyunun İmam Hüseyinle beraber kesildiği yönünde bir anlayış empoze ederek, olaya katliamcı bir anlayışla yaklaştıklarından dolayı Ehl-i Beyt soyundan gelenler sanki siyasi bir tarafmış gibi algılanmıştır.
Aslında Ehl-i Beyt soyundan gelen İmamlar Ümmetin vahdeti için birer şans olmalarına rağmen katliamlara, zehirlenmelere maruz bırakılmak suretiyle saf dışı edilmek istenmişlerdir. Buna karşılık da doğal olarak Ehl-i Beyt soyundan gelen İmamlar, sürekli kıyam mecrasında yaşamışlardır.
Sadece 12 İmam silsilesinde olan Ehl-i Beyt İmamları değil, aksine bu mübarek soydan gelen birçok Muvahhid zalim sultanlara karşı direnerek şehadetle taçlanmışlardır.
Bugün İslam toplumlarında zalim idarecilere karşı kıyam etmek gibi bir ruh varsa eğer, bu ruhun oluşmasındaki en büyük etken Ehl-i Beyt İmamlarının direnişidir.
Ehl-i Beyti sevmek, onurlu bir yaşama talip olmak demektir…
Selam ve Dua ile…
" Ya Rabbi, Hasan`la Hüseyin`i seviyorum. Sen de sev. Bunları sevenleri de sev!" [Tirmizi]
Hadis No: 4414
Tanım: Tirmizî`nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resulullah (sav) Hz. Hasan ve Hüseyin`e bakıp: "Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev!" buyurdu.
Hadis No : 4481
Ravi: Ümmü Seleme
Tanım:Ben Resulullah (sav)`ın evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu: "...Ey peygamber ailesi! Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor..." (Ahzab 33). Evde Resulullah (sav), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Onlara bir örtü bürüdü ve: "Allahım, işte bunlar benim ehl-i beytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl" buyurdu. Ben atılıp: "Ey Allah`ın Resulü! Ben ehl-i beytten değil miyim?" dedim. Bana: "Sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen Resulullah`ın zevcesisin" diye cevap verdi.
Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3870)
Hadis No : 4479
Ravi: İbnu Abbas
Tanım:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nimetleriyle sizi beslediği için Allah`ı sevin. Beni de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytimi de benim sevgim için sevin."
Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3792)
Hadis No : 4484
Ravi: Zeyd İbnu Erkam
Tanım:Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam (ra)`tan naklen anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teala`nın Kitabı`dır. O, Allah`ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terkederse dalalete düşer. İkincisi itretim, Ehl-i Beytim`dir." Biz, Zeyd İbnu Erkam`a sorduk: "Kadınları da Ehl-i Beyt`inden midir?" "Hayır!" dedi, Allah`a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar, o da babasına ve kavmine döner. Resulullah (sav)`ın Ehl-i Beyt`i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olan asabesi`dir."
Kaynak: Müslim, Fezailu`s-Sahabe 37, (2408)
Hadis No : 4485
Ravi: İbnu Ömer
Tanım:Ebu Bekr (ra) buyurdular ki: "Muhammed (sav)`i Ehl-i beytinde gözetin."
Kaynak: Buhari, Fezailu`l-Ashab, 12,22
Zülküf Er / İnzar Dergisi – Haziran 2015 (129. Sayı)
Zülküf Er