[audio mp3="https://inzardergisi.com/wp-content/uploads/2023/04/halit-savli-enkaz.mp3"][/audio]
Adım enkaz.
Vuku bulan depremlerden arta kalan yıkıntıyım ben.
Yıkılmış, dökülmüş ve çökmüş manalarına gelir ismim. Adımı kendim seçmedim, onu sizlere borçluyum.
Adım enkaz; hatıralarınız, umutlarınız, sevinçleriniz altımda kaldı. Birlikte parçalandık. Kolonlarımın çatırtısıyla çığlıklarınız birbirine karıştı. Kırık dökük parçalarım kanınıza bulaştı. Çokça yara aldık beraberce, çokça öldük.
Adım enkaz, işe yaramaz bir moloz yığınıyım. Saniyeler içinde olupbitti her şey. Oysa ışıl ışıl renklerimle ayaktaydım düne kadar. Sonrası malum. Korkunun simgesi olup dillere düştüm, bütün suçlar üstüme kaldı.
Başıma gelecekleri bilemezdim ki. Siz bilir miydiniz?
Serin ırmaklarda kumdum aldınız beni, demir hammaddesiydim dağların derinliklerinde çekip çıkardınız, kayalıklarda kütleydim un ufak edip çimento yaptınız. Ayrı ayrı yerlerdeydim doğada, bir araya getirdiniz. Yaradan, emrinize vermiş ya nimetleri, boyun büktük her arzunuza.
İşlemden geçirdiğiniz parçaları bir araya getirdiniz, yuva oldum. Bir de en güzelinden isimler yazıp levhalara, astınız girişlere: “Mavi Kent”, “Huzur Apartmanı”, “Cennet Rezidans” ve daha niceleri...
Hakkını vererek beni inşa ettiğiniz sürece size huzur veren ev oldum, fakat ne vakit ki niyetlerinize, emeklerinize haram bulaştırdınızsa o zaman da sizi yutan bir dev oldum.
Yeryüzü sarsılmaya başladığında çürümüş yerlerim parçalandı tabi. Bunda siz insanların suçu-ihmali vardı elbette. Ama bazı yerlerim de Allah korkusundan kırıldı.
Şaşırdınız mı, böyle dedim diye? O zaman bakın Allah ne buyuruyor: “Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi var ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de var ki çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da var ki Allah korkusuyla yuvarlanıp düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara/74)
Sizin de zayıf yanlarınız çoktu. Ruhlarınız çökmüştü benim duvarlarımdan önce! Zira faiz bulaştırdınız sofranıza, hile kattınız kazancınıza, cinayetler çoğalttınız ellerinizle. Ne iyiliği emrettiniz ne kötülüğü nehyettiniz. Kolay teslim oldunuz nefsinize. Israrla düşüncesiz, anlayışsız, bencil ve hoyrat kişiler haline geldi çoğunluğunuz. Ademoğluna tevazu yakışırdı, şımarıklık değil!
Ahkâm kesmek bana düşmez, yanlış anlamayın. Yaşadığımız sarsıntı bir ceza mı bu yoksa rahmet mi bilemiyorum. Arştan arza, doğudan batıya ne varsa Allah’ın mülküdür. Nasıl dilerse öyle tasarruf eder. Ben, sebepler zincirinden bir halkayım sadece. Kaza ve kaderin hikmet dolu yolculuğunda bir sebep, bir durak! İçinizde mevzuu anlamamış bir güruh karanlığa taş atıp duruyor. İman etmemiş kişi kaderi ne bilsin!
Adım enkaz, tarifsiz acılara tanıklık ettim. Kucağımda can veren herkesi hatırlıyorum. İçimde yaşayan milyonlarca insanın milyonlarca öyküsü vardı. Kimi depremle bitti, kimi yarım kaldı. Yastayım, kederliyim, acizim.
Ölenlerinizin ruhları bedenlerinden kurtuldu. Şimdilik bitti eziyetleri. Herkes amelince karşılık bulacağı bir avuç toprağa gömüldü. Yerleri yurtları belli.
Kalanlar birbirini teselli edebilecek. İsteyen hayata yeni ve temiz sayfalar açabilecek. İstemeyen ise gözünü hakikate kapatıp bildiği gibi devam edebilecek. İbret nazarıyla bakmaya bağlı bundan sonrası.
Ya ben nereye gömüleceğim? Bana göre bir mezar var mı?
Bana da üzülen olacak mı?
Olmalı bence, zira size ait nesnelerle gömüleceğim. Bir ruhum olduğunu unutmayın. Tanık olduğum onca yaşam, avucumda taşıdığım onca hatıra ne olacak? Eşiklerde ayak, kapılarda parmak iziniz kaldı. Sofra başında söylenmiş cümleleriniz, çocuğunuza aldığınız bebekleriniz, bir tarağın dişlerine takılan saç telleriniz, zikir çeken ellerde eriyen tespihleriniz... Hepsi benimle gömülecek.
Dediklerine göre Erciyes Dağı büyüklüğündeymiş cüssem. Sığabileceğim derinlikte bir mezar kazmak size zor gelecek. Bence benden bir dağ yapmalısınız. Gelip geçenlerin görebileceği bir yerde. İnsanoğlunun ibret alacağı bir dağ.
Fakat diri halimle övünenler, yerle bir olmuş vaziyetime tahammül edemiyorlar. Ortalıkta görünmesem durumun daha iyi olacağını sanıyorlar. Depremde kırılıp döküldüğüm yetmedi, şimdi iş makineleriyle parça pinçik ediyorlar sağ kalan yanlarımı. Yüzyıllarca sürecek bir ölüm benimkisi. Gelecek nesillere anlatılacak acı bir vakıa. Unutmamanız, maddeten ve manen lehinize olur!
Adım enkaz, kurtulanların sevindiğini gördüm. Vesile olanların haklı mutluluğunu da. Siz yaşayanlar;
Kaç çeşit acı varsa hepsini yüreğinizde hissettiniz,
Kaç çeşit umut varsa hepsini yaşadınız,
Kaç çeşit rezil insan varsa tanıdınız: yağmacı, yaygaracı, ayrıştırıcı, yalancı...
Kaç çeşit kahraman varsa gördünüz, en dar en karanlık yerlere inen gönüllü kahramanları!
Kaç çeşit fırsatçı varsa izlediniz,
Kaç çeşit dua, kaç çeşit yardım varsa milletçe katıldınız,
Ve sair, ve sair, ve sair...
Hayat var oldukça mücadeleniz bitmeyecek. Fakat eninde sonunda hepiniz öleceksiniz. Kabrinizin cennet bahçelerinden bir bahçe olması yahut cehennem çukurlarından bir çukur (bir enkaz) olması gayretlerinize bağlı.
Adım enkaz, yavaş yavaş ölüyorum. An be an azalıyorum. Beni de kayıplarınızdan biri sayın. Gördüğünü, yaşadığını kaydeden bir hafızaya sahip olduğumu unutmayın!
Yaranız çok derin, biliyorum. Kaybettikleriniz, bir zaman sonra sayıdan ibaret kalacak. Acılarınız benim olsun. İyi dileklerim, hayır dualarım sizinle olsun. Rolümü oynadım ve sahneden çekiliyorum.
post-format-audio
post-format-audio