SAHABE HAYATINDAN TABLOLAR
“Cennetlik Adam”
ABDULLAH B. SELAM (radiyallahu anh)
-Sol tarafında gördüğün yol, amel defteri soldan verilen cehennemliklerin yoludur. Sağ tarafında gördüğün yol ise amel defteri sağdan verilen cennetliklerin yoludur. Güzelliğine tutulduğun yeşil bahçe ise İslam’dır. Ortasındaki direk, dinin direğidir. Yapışıp durduğun kulp, Urvetu’l Vuska/en sağlam kulptur. Ölünceye dek sürekli ona tutunacaksın.
Ortalığı sükût kaplamıştı. Herkes Allah’ın Resulüne odaklanmışken yeni oturanlardan biri geç geldiği için bir şeyler kaçırdığını anladı. Yavaşça yanındakinin kulağına eğildi:
-Kim rüya görmüş?
-Abdullah b. Selam
-Nasıl görmüş?
-Rüyasında biri ona gelmiş ve “Kalk!” deyip elinden tutmuş. Solundaki yola sapmak isteyince engelleyip sağındaki yola sokmuş. “Bu yolda yürü!” demiş. O da yürürken yemyeşil ve çok güzel bir bahçeye girmiş. Ortasında kökü yerde ucu semada ve tepesinde altın bir halka olan bir demir direk görmüş. Çıkamayınca bir hizmetli onu direğin tepesine çıkarıp halkayı sabaha kadar tutmasını sağlamış. Resulullah’ın yorumu bu rüyaya aitti.
-İbni Selam cennetlik bir adam… Ne güzel!
Cemaat dağılmış her biri mescidin bir köşesinde oturuyordu. İki arkadaştan konuşanı:
-İbni Selam’ın nasıl Müslüman olduğunu biliyor musun?
-Hayır, ben Medine’ye geç gelenlerdenim.
-Ben biliyorum: Asıl adı Husayn’dı. Yahudi âlimlerinden saygın biriydi. Doğruluk ve dürüstlüğüyle meşhurdu. Zamanının çoğunu Havra’da vaaz vermek, ibadet etmek, Tevrat’ı okumak ve bahçesindeki hurma ağaçlarını budamak, aşılamakla geçirirdi. Çokça düşünür, gelmesi beklenen son peygambere kavuşmayı ve iman etmeyi aşkla beklerdi. Kitaplarında bu peygamberin özelliklerini okudukça O’nun Medine’ye hicret edip yerleşmesi haberinden sevinç duyardı. Hatta ömrünün O’nu görmeye erişmesi için Allah’tan uzun ömürler dilerdi. Görüyoruz ki Yüce Allah dileğini kabul etmiş.
Neticede Resulullah, Mekke’de ortaya çıkınca ismi, soyu, özellikleri ve ilgili her şeyi kitaplarındaki vasıflarla karşılaştırmış. Böylece O’nun Allah’ın Resulü olduğuna kanaat getirmiş. Yine de bu durumu Yahudilerden Resulullah Medine’ye hicret edinceye kadar gizlemiş, konuşmamış.
Resulullah, Kuba’ya hicret edince Yahudiler arasında da bu olay konuşulmuş. Nitekim İbni Selam o günlerde hurma ağacı üzerinde budama işiyle uğraşırken bir adam bahçelerine girip Resulullah’ın Kuba’ya vardığını haber vermiş. Halası Halide de ağacın altında otururken İbni Selam, “Allahu Ekber, Allahu Ekber!” diye bağırmış. Halası onun böyle sevinmesini kabullenmeyip:
-Hz. Musa’nın geldiğini duysaydın böyle sevinmezdin, diye sitem edip eleştirmiş.
-Hala, demiş İbni Selam. O, Musa’nın kardeşidir. Onun dini üzeredir. Ona gönderilen buna da gönderilmiştir.
Halası suskun, ama düşünceli düşünceli konuşmuş:
-Kendinden öncekileri tasdik edici ve Rabbinin peygamberlerini tamamlayıcı olarak gönderildiğini söylediğiniz peygamber bu mu?
Düşünebiliyor musun? Bu ifadelerde bile kadının iman ehline yakın olduğu sonucu çıkıyor…
-Yani halası iman etmiş mi?
- Elbette. Sorduğu soruya İbni Selam “evet” demiş.
-Daha sonra ne oldu, merak ettim.
-İbni Selam, Kuba’da olan Resulullah’ın yanına gitmiş. Kapıda toplanan halkın arasına karışmış ve ilk duyduğu şey ne olmuş biliyor musun?
-Merak ettim doğrusu?
-Ey insanlar! Aranızda selamı yayınız… Yemek yediriniz. Geceleyin insanlar uyurken namaz kılınız ki, cennete selametle giresiniz.
-Böyle mi buyurmuş Resulullah?
-Evet, aynen böyle buyurmuş. Tabi İbni Selam, Resulullah’ın yüzüne bakmış ve “ Bu yüz yalancının yüzü olamaz.” demiş. Resulullah hakkında kanaati gittikçe güçlenince hemen yanına varıp Müslüman olmuş. Aralarında konuşmuşlar:
-Adın ne senin?
-Husayn b. Selam
-Hayır! Abdullah b. Selam
-Evet, Abdullah b. Selam. Seni hak ile gönderene yemin ederim ki bundan sonra başka bir adımın olmasını istemem.
İbni Selam, iman ettikten sonra evine varıp ev halkını da İslam’a davet etmiş. Hanımı, çocukları ve halası Halide de Müslüman olmuş.
-Ne güzel, ne şanslı insanlarmış!
-Yalnız onlara kendisi söyleyinceye kadar imanlarını Yahudilerden gizlemelerini istemiş.
-Neden acaba? Bir sebebi var mıydı?
-Olmaz olur mu?
-Biliyorsun Yahudiler batıl ehli ve iftiracı tabiata sahipler. Buna karşı İbni Selam, onların inkârcı yüzlerini Resulullah’a göstermek için düşündüğünü uygulamaya koyulmuş. Ona gidip Yahudilerin ileri gelenlerini evine davet etmesini ve kendisini de perde arkasına saklamasını söylemiş. Kendisinin iman ettiğini onlara söylememesini, yanlarındaki itibarını sormasını sonra İslam’a davet etmesini istemiş. Resulullah, bu isteği kabul etmiş. Onu perde gerisinde saklamış. Davet edilen Yahudilerin ileri gelenlerine konuşmuş:
-Husayn b. Selam hakkında ne dersiniz demiş?
-O içimizdeki en hayırlı kimsedir. En bilginimizdir.
-Eğer o Müslüman olursa siz de Müslüman olur musunuz?
-Allah muhafaza! O, asla Müslüman olmaz.
Tam bu esnada Resulullah’ın işaretiyle Abdullah İbni Selam saklandığı yerden çıkıp kendisini son derece iyi tanıyan Yahudi bilginlerine seslenmiş:
-Allah’tan korkun ey Yahudiler! Muhammed’in size getirdiğini kabul edin. Onun Allah’ın elçisi olduğunu biliyorsunuz. Tevrat’ta adı ve sıfatlarının olduğunu biliyorsunuz. Ben, O’nun Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ederim.
Birden onu öven ve yücelten bilginler bağırıp çağırmaya, önceki söylediklerini yalanlayan sözler söylemeye başlamışlar:
-Yalan söylüyorsun. Cahilsin, hem de çok!
Abdullah İbni Selam, bu durum karşısında Resulullah’a dönüp:
-Sana demedim mi ya Resulallah? Bunlar batıl üzere ve iftiracı, yalancı bir millettir diye.
İşte böyle! O günden sonra İbni Selam kendini, cennet için çalışmaya adadı.
***
Yıllar sonra Medine’de Resullullah’ın mescidinde ilim halkalarında insanlar oturuyordu. İçlerinde cana yakın ve herkesin sevdiği bir ihtiyar vardı. Onlara tatlı ve etkili nasihatlerde bulunuyordu. Ayağa kalktığı esnada, hikâyesini bilen cemaatten sesler yükseldi:
-Cennetlik bir adama bakmak kimin hoşuna giderse şuna baksın!
Selam olsun sözünde duran erlere…
Selam olsun Allah ve Resulünü sevenlere…
Selam olsun Abdullah b. Selam’a…
inzar
inzar